CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, geçen günlerde, ezber bozma amacıyla yaptığını belirterek 1950-60 döneminin Başbakanı Adnan Menderes’in mezarını ziyaret etti.
İdam edilmiş bir siyasetçinin mezarının insani duygularla ziyaret edilmesi çok doğaldır. Ancak, o dönemde olanlardan çıkarılması gereken çok ders vardır.
***
Çok partili yaşama geçilmiş olmasıyla hak ve özgürlüklerin daha da genişlemesi gerekirken özellikle 1950’lerin ikinci yarısında bunların daha da daraltılması yoluna gidilmiştir. Bugünkü AKP iktidarının düşünsel temelleri esas olarak o yılların uygulamalarıyla atılmıştır.
Cumhuriyet düşüncesinin toplumsallaşmasının ana dayanakları olan Köy Enstitülerinin ve Halkevlerinin kapatılması; muhalefet partisi CHP’nin 1954 seçimlerinden hemen önce tüm mallarına el konulması; DP-Demokrat Parti’nin özgürlükçü kurucu kadrolarının tasfiyesi; bir taraftan besleme basın yaratılırken bir taraftan da çok sayıda gazetecinin hapsedilmesi; basına sansür uygulanması; DP’ye oy vermediği için Kırşehir’in ilçe yapılması, Millet Partisi’nin Bakanlar Kurulu kararıyla kapatılması; eğitimin tutucu bir çizgiye çekilmesi; temel hak ve özgürlüklerin kullanımının engellenmesi; Vatan Cephesi çağrısıyla halkın cephelere bölünmesi; CHP Genel Başkanı İsmet İnönü’nün ve diğer parti yöneticilerinin uğradıkları fiziksel saldırı ve engellemeler; muhalefeti sürekli baskı altında tutmak amacıyla Tahkikat Komisyonu’nun kurulması bir baskı rejimine gidişin ilk akla gelen somut göstergeleridir.
O günlerin CHP’si, toplumun ilerici, özgürlükçü eşitlikçi güçlerini de yanına alarak, o antidemokratik gidişe var gücüyle karşı çıkmıştır.
Bu karşı duruşun doruk noktası, Ocak 1959’da toplanan kurultayın yayımladığı İlk Hedefler Beyannamesidir. Girişinde
“1. Türkiye’de gelişimi durduran, gerileten bütün anti-demokratik yasalar, yöntemler ve uygulamalar kaldırılacaktır.
2. Anayasamız, çağdaş demokrasi ve toplum anlayışına uygun, halk egemenliği, hukuk devleti, sosyal adalet ve güvenlik ilkelerine dayanan bir devlet düzenine göre değiştirilecektir” denildikten sonra Beyannamede, temel hak ve özgürlükler; siyasi haklar; ekonomik ve sosyal haklar sıralanmakta; özellikle bugün de çok yetersiz olan “yasama organının yürütme üzerindeki denetiminin eylemli ve etkin bir hale getirilmesi; basın özgürlüğü; üniversite özerkliği; özgürlük düzeninin temeli olan bağımsız mahkeme ve yargı denetiminin bütün yürütme işlemlerini kapsaması…” öngörülmekte ve sonucunda CHP adına şöyle denilmektedir:
“Bütün zorlukları yenmesini bilen ulusumuzun çok yakın bir gelecekte demokratik rejim davasını da tam olarak gerçekleştireceğine; tahakküm ve baskı zihniyetinin ulusal irade tarafından tasfiye edileceğine; hakkın, adaletin, özgürlüğün mutlaka zafere ulaşacağına kesin olarak inanmaktadır.”
***
Bildirgede vurgulandığı gibi iktidarın değiştirilmesinin kaynağını yalnızca ulusal iradede gören CHP, hemen her gün haksız yere darbeci diye şamar oğlanına dönerken demokrasi savaşımının bu en parlak sayfasını Kılıçdaroğlu anımsamıyor! CHP Meclis grubunda ve yönetiminde 1959’u doğrudan ya da dolaylı yaşayanlar var; onlar da nedense susuyor!
Bu bellek yetersizliğiyle siyasetin değil CHP’lilerin ezberi bozuluyor!
***
Bugün TBMM açılıyor. Tıpkı 1950’lerin DP’si gibi, adım adım bir baskı rejimi oluşturarak DP’ye benzeyen AKP, yıllardır toplumu özgürlükçü bir anayasa yapılacağı kandırmacasıyla oyalamakla kalmıyor, başındaki “tek seçici” eliyle ülkenin geleceğini de belirliyor!
Bu olumsuz ve demokrasi dışı gidişin ezberi elbette bozulmalı!
Bu da ancak bugünkü iç ve dış koşullar dikkate alınarak CHP’nin, çağdaş, özgürlükçü, eşitlikçi ve demokratik anayasa çağrısı yapması; bir anayasa taslağı oluşturulmasına öncülük etmesi ve tüm özgürlükçü güçleri yanına alarak bu uğurda uğraş verilmesiyle sağlanır!
Yorum Gönder