Başbakan Tayyip Erdoğan dün partisinin grup toplantısında yeni anayasa konusunda ilk kez ‘AKP’nin tek başına yürüyebileceği’nin sinyalini verdi. Daha geçen haftalarda yeni anayasa süreciyle ilgili “Dört parti olmazsa da anlaştığımız partiyle devam ederiz. Dörtle olmazsa ikili olur” demişti. Bu sözler “AKP ile MHP’nin anayasayı birlikte yapacağı” yorumlarına yol açmıştı.
Ancak Erdoğan dün ilk kez, anayasa sürecini tek başlarına da götürebileceklerini grup konuşmasındaki “Anayasa masasından kalkan taraf asla olmayacağız. O masada tek başımıza kalsak dahi elimizden gelen gayreti göstereceğiz” sözleriyle ifade etti. Erdoğan’ın sözleri önümüzdeki günlerde olası birkaç kritik gelişmeye işaret ediyor.
Çiçek’in önündeki engel
Öncelikle TBMM Başkanı Cemil Çiçek’in inisiyatifiyle başlayan yeni anayasa çalışmaları şu anda parlamentoda grubu olan 4 partinin eşit katılımına dayalı Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nca yürütülüyor. Çiçek, siyasi partilerin lider ve yöneticilerinin polemikleri ve başka müdahalelerinden sürecin etkilenmemesi ve masanın dağılmaması için büyük gayret içinde. Ancak Başbakan Erdoğan’ın hem “yıl sonuna kadar oldu oldu, olmadı ‘artık bizi daha fazla meşgul etmeyin’ diyeceğiz” şeklindeki sözlerinin, hem de “tek başımıza kalsak da” ifadesinin önümüzdeki dönem çalışmalarını olumsuz etkileyeceğine şüphe yok.
Muhalefete gözdağı
Başbakan “tek başımıza yürürüz” diyerek muhalefet partilerine de gözdağı veriyor. İsteklerinin yeni anayasada yer almasını istiyorlarsa uzlaşmayı tercih etmeleri gerektiği mesajını verirken bunun olmaması halinde referandumda halkın karşısına çıkmak zorunda kalacaklarını hissettiriyor. Erdoğan’ın “referandum kartı”nı bu kadar rahat gösterebilmesinde, 12 Eylül 2010’da aynı partilere karşı kazandığı yüzde 58’lik halkoylaması sonucuna güvendiğine şüphe yok.
Dört sandalye tartışması
AKP’nin Meclis’te anayasayı değiştirmek için gerekli 367 sandalyesi bulunmuyor. Anayasa değişikliğini referanduma götürmelerine imkân tanıyan 330 sayısı dahi yok. Bunu sağlamak için 4 sandalyeye daha ihtiyaçları olacak. Yıl sonuna kadar partiler arasında uzlaşı sağlanamaz ve AKP tek başına gitme kararı alırsa sandalye açığının hangi partilerden, nasıl kapatılacağı konusu yeni yılda siyasi gündemin önemli tartışma konularından biri olacak.
10 yıl sonra Gül ve Erdoğan
AKP kongresi ve TBMM’nin açılışı birer gün arayla gerçekleşince, Başbakan Erdoğan ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün art arda yaptığı konuşmalar kamuoyunda karşılaştırmalar yapılmasına yol açtı. Bize göre iki konuşmadaki en büyük fark “Avrupa Birliği üyelik sürecine” gösterilen önemdir.
Hem AKP kongresinde hâkim olan Ortadoğucu-İslamcı hava hem de Erdoğan’nın iki buçuk saatlik konuşmasında Avrupa’nın bahsinin dahi geçmemesi, artık iktidar partisinin AB gibi bir hedefi bulunmadığını ortaya koyuyor. Gül ise AB üyelik sürecine verdiği önemi ve hükümetten bu konudaki beklentilerini TBMM kürsüsünden yaptığı konuşmada net ifadelerle kayda geçirdi.
Erdoğan ve Gül, Milli Görüş çizgisinden ayrılarak 2002’de AKP’yi kurarken her şeyden daha fazla AB hedefini savunurlardı. Bu ikili 3 Kasım seçimlerini kazanmalarının ardından tüm Avrupa’yı dolaşarak bu konuda güvenceler vermişlerdi. 10 yıl sonra Arena ve TBMM’den bir gün arayla yapılan konuşmalardan çıkan manzara şu:
Gül hâlâ AB hedefini öncelik olarak korurken o hedeften giderek uzaklaşan ismin Erdoğan olduğu iyice belirginleşiyor.
Yorum Gönder