29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nı kutlama coşkusunun bu yıl daha erken başlaması heyecan verici. Mustafa
Kemal Atatürk’ün, “Benim en büyük eserim” dediği Cumhuriyetin bütün kazanımlarıyla birlikte, 21. yüzyılın insanlık değerleriyle de bütünleşerek yeni yıldönümlerini karşılaması, hepimizin sorumluluğu.
Türkiye’nin içinden geçtiği süreç, ister istemez özel günlere özel anlamlar yüklüyor. 29 Ekim de bunların başında geliyor.
İktidar 100. yıla gözünü dikti. Öyle bir dikti ki, her fırsatta şu mesajı veriyor:
“2023 benimdir. Bütün hedeflerimi o tarihe göre belirledim. 2023’ü kendi markam haline getiriyorum.”
Hayır... 2023, Cumhuriyetin yıldönümleri hiçbir partinin tekelinde değildir. 2023, Cumhuriyetin temel değerlerini benimsemiş herkesindir.
Böyle bir paylaşım sözle olmaz. En azından Cumhuriyetin yıldönümlerinde bayrak göstererek olur.
***
Cumhuriyetin ilanının üzerinden 89 yıl geçti. O günden bu yana içimizde olanları neredeyse her gün tartışıyoruz. Bugün farklı bir şey yapalım; 89 yıl komşularımızla birlikte nasıl geçti, ana hatlarıyla paylaşalım.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan bu yana etrafımızdaki bütün coğrafyalarda sınırlar ve rejimler en az bir kez değişti. Her değişim çok büyük sancıları beraberinde getirdi. İç savaşlar yaşandı.
Balkanlar’da rejim değişiklikleriyle sınır değişiklikleri birbirini kovaladı. Sadece Saraybosna’da 1992-1996 yılları arasındaki iç savaşta 250 bin kişi yaşamını yitirdi, 1 milyon insan göç etmek zorunda kaldı.
1991 sonunda Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardında 3 yeni doğu komşumuz oldu.
İran’da 1930’lu yıllarda Şah Rıza, Atatürk’e özenirken devamını getiremedi. Bu ülkenin devlet geleneği sağlam olmasına karşın çevresiyle ve dünyayla uyumu hep sorunlu oldu.
Irak ve Suriye ile devamındaki Ortadoğu coğrafyası özellikle son yıllarda neredeyse iç sorunumuz haline geldi. Arap ülkelerinde art arda esen değişim rüzgârlarının bu toplumları nasıl bir rotaya sürükleyeceği sorusu henüz yanıtlanmış değil.
Siyasal, toplumsal değişimlerde ortanın ardından iyi, iyinin ardından pekiyi gelmez. Tunus, Libya, Mısır’da birbirinin peşi sıra yıkılan otoriter rejimlerin ardından gelen yeni yönetimlerin uygulamaları, değişimin öncü gücü olan kesimler arasında “aldatıldık” yorumlarına neden oldu.
Suriye’de otoriter Esad rejiminin gitmesinden yana olan uluslararası kamuoyu, “Yerine gelecek yönetim daha ciddi sorunlara neden olur mu” sorusunu sormadan edemiyor.
***
İşte böyle bir coğrafyanın ortasında kurulu Türkiye Cumhuriyeti’nin temelleri o kadar sağlam atılmış ki, bütün erozyonlara, bütün saldırılara karşın varlığını sürdürüyor.
Bu satırları okuyan pek çok kişinin şöyle mırıldandığını duyar gibiyim:
“Öyle bir karşıdevrim rüzgârı esiyor ki, ortada sahip çıkılacak, ayakta duran değer mi kaldı?”
Kaldı... Bazı şeylerin değeri kaybedilince anlaşılır. Hâlâ kaybetmememiz gereken, kıymetini elden gidince anlayacağımız çok şeyimiz var.
Bugün bunları sıralamak yerine sadece birini haykırmak istiyorum.
Cumhuriyet Bayramımız var.
Onu kutlama bilincinden yoksunsak, nesini hak ediyoruz ki!
29 Ekim, Cumhuriyetin bu toplumun derinliklerine kök saldığını, o köklerin sürekli yeni filizler verdiğini ilan etme günüdür.
29 Ekim, bu topraklarda yaşayan insanların yurduyla birleşip yurttaş olduğunu gösterme günüdür.
O gün her nerede olursak olalım, bir Cumhuriyet yurttaşıyla omuz omuza olalım...
Elimizde bir bayrak...
Sol göğsümüzde o bayrağa inanmış bir yürek...
Yorum Gönder