Aklı Fikri ‘Pala’sında Bir Âdemoğlu

Türküleri severim, hele de sevdiğine sözü dolandırmadan ilanı aşk eden türküleri daha çok severim. Ne de olsa çocukluğum Antep’te sevdasını bir çığlık gibi cümle âleme duyuran Barak ağzıyla söylenmiş türküleri dinlemekle geçti. Gençliğimin bir numaralı türküsü “Odam kireçtir benim/Yüzüm güleçtir benim/ Soyun da gir koynuma/Terim ilaçtır benim” idi. Sonra Anadolu türkülerindeki saf erotizmi keşfettim: “Dam üstünde un eler, tombul tombul memeler”.
Türkülerde Türkiye halkının gerçek mizacını görmek mümkündür. Neşe, kendiyle bile dalga geçebilmek yeteneği, yalansız dolansız bir sevda söylemi, acıyı bal eyleme özverisi, gurbete sabırla durma becerisi, iktidar sarhoşluğunu uyarma içgüdüsü… Daha pek çok özellik.
Bu herkesin bildiği sözleri neden ediyorum; efendim yazarlığa soyunan, kendini hemen her konuda en çok da ulvi konularda uzman sayan bir âdemoğlu var, muhafazakârlığın, değişen iklimden ötürü moda olduğu bir zamanda kendini ortaya attı. Köşe yazısı yazıyor, Hilmi Yavuz ve Cezmi Ersöz’le birlikte bir program yapıyor, kalktı mı bilmiyorum ama vallahi ben sizleri çok sevdiğim için tavsiye etmem, başlarında kalmış iki tel saçlarını özenle tarayıp ekranda boy gösteren bu üç yaşı geçmiş erkeğin hiç de hoş bir görüntüsü yok. Söyledikleri mi, oldukça boş. Hilmi Yavuz’a rağmen.
Bu âdemoğlunun adı İskender Pala. Aklı fikri palasında bir adam. Çok değil, geçen sezon Şehir Tiyatrosu’nda oynayan “Günlük Müstehcen Sırlar” oyununa da aklını takmıştı ve bu oyunu neredeyse porno olarak damgaladı. Arkadaş hiç porno izlememiş olabilir, belki böyle bir mazereti var.
Bugünlerde de Neşet Ertaş üzerinden türkülere saldırıyor ve türkü sözlerini müstehcen buluveriyor. Diyeceksiniz ki, “Işıl, o da fikrini söylemiş”. O kadar olsa iyi, bir de bunların radyolarda yasaklanmasını istiyor.
Bir de kurnazca bir şey yapıyor; Habertürk’ten Balçiçek Pamir’in programına çıkmış ve şöyle diyor: “Türkülerdeki erotizmin kadınları aşağılamasından rahatsızım. Düğmelerin dar geldiğini filan anlatan türküler var. Bir taksiye binseniz, taksi şoförü bu şarkıyı açsa rahatsız olmaz mısınız? Ben toplumda bazı şeylerin normalleşmesi gerektiğini düşünüyorum. Neşet Ertaş’ın türkülerinde de erotizm var. ‘Bir tenhada can canı bulunca…’ diye başladığınızda istediğiniz sahneyi üretebilirsiniz. Erotizmin nezih ve zarafete bindirilmiş kısmı başımla beraber, ondan heyecan duyarım, lezzet alırım. Ama kadınları aşağılayan türküleri artık radyolarımızda çalıp söylemeyelim.”
Yazıyı okudunuz değil mi, kafa fevkalade karışık, hem toplumda bazı şeylerin normalleştirilmesi gerektiğini söylüyor hem de türkü sözlerine külliyen karşı, öte yandan nezih ve zarafete bindirilmiş bir erotizmden söz ediyor ki, benim aklıma fıkra gibi bir şey geliyor: Bir adam az sonra sevişeceği kadına şöyle sesleniyor: “Sayın bayan size duhul edebilir miyim?”
Şaka bir yana bugünlerde neşem yerinde, arkadaş çok kurnaz ya, yasaklanmasını istediği türkülerin kadınları aşağıladığını söyleyerek bir de kadın hakları konusunda sorumlu bir zat gibi görünmek istiyor. Bu âdemoğlunun şimdiye kadar kadına uygulanan şiddet, ayrımcılık üstüne tek söz söylemişliği yoktur.
Öte yandan Neşet Ertaş’ın “Bir tenhada can canı bulunca...” cümlesinden bir yığın sahne üretebildiğine göre durum vahim. Bu âdemoğlu anlaşılan ergenlikte kalmış.
Söyleyecek hiçbir şey yok! Yasakçı zihniyetin gülünç bir örneği daha. Acaba kime “Bakın ben buradayım, nezih ve zarif bir erkeğim” demeye getiriyor, bilemiyorum. Vardır bir niyeti.
Türkülere gelince, onları yasaklamak kimsenin haddine düşmemiştir. Bu yetmiş milyon insanın belleğine kilit vurmaya gelir ki, yemezler, kilidi sana vururlar.
Oh, “Dam üstünde un eler, tombul tombul memeler…” Haydi hep birlikte oyuna. Palasıyla sorunu olanlar da hayal kursunlar ne yapalım.
Ve büyük şair Nâzım Hikmet’in o güzelim şiirini hep birlikte okuyalım: İnsanların türküleri kendilerinden güzel,/kendilerinden umutlu,/ kendilerinden kederli,/ daha uzun ömürlü kendilerinden./Sevdim insanlardan çok türkülerini./ İnsansız yaşayabildim/türküsüz hiçbir zaman./ Kadınlarımı aldattım, türkülerini asla/Hiçbir zaman beni aldatmadı türküler de./ Türküleri anladım hangi dilde söylenirse söylensin. /Bu dünyada yiyip içtiklerimin,/ Gezip tozduklarımın, /Görüp işittiklerimin,/ Dokunduklarımın, anladıklarımın /Hiçbiri, hiçbiri, / Beni bahtiyar etmedi türküler kadar...

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget