Yaklaşık 17 milyon sevgili öğrencimiz!..
Sayıları 30 milyonu bulan değerli velilerimiz!..
Hazır olun...
Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, yeni eğitim-öğretim yılı için size bir okul ödevi verdi...
Ödeviniz, okulları temizlemek!..
Benden söylemesi, şimdiden deterjanları, kovaları, süngerleri ve paspasları hazırlayın. Çünkü okullar, bugüne kadar temizliği yapan hizmetlileri birer birer işten çıkarmaya başladı.
Hazırlanın, iş başa düşebilir! Zira 30 derslikli 1000 mevcutlu bir okulun kadrosunda en az 3 hizmetli ve 1 memurun bulunması gerekirken, sadece bir asgari ücretli ve kısmi zamanlı personel çalışıyor!.. O da bitmekte olan 2011-2012 döneminde gerçekleşti. Daha önce yoktu. Ancak bu kişi tüm işlerin üstesinden gelemeyeceğinden, okullarda hizmetliler görev yapıyor. Daha doğrusu yapıyordu!
***
Bugüne kadar sadece İstanbul'daki resmi ilk ve ortaöğretim okullarında çalışan yaklaşık 15 bin hizmetlinin aylıklarını, Okul Aile Birlikleri ödüyordu. Ancak Okul Aile Birlikleri'ndeki paralar suyunu çekmiş durumda. Çoğunun banka cüzdanında 500 ya da bilemediniz bin lira ya var, ya da yok! Hatta personeline borçlu okullar bile bulunuyor!
Görünen o ki, değirmenin suyu kesilecek!
Peki neden?
Hemen belirteyim, değirmenin suyu, Okul Aile Birlikleri ve müdürlerin, kayıtlar sırasında topladıkları bağışlardan geliyordu. Bağış paralarıyla okulların büyüklüğüne göre personele, toplam 50 bin lirayı bulan ödemeler yapılabiliyordu. Ayrıca ders araç gereçleri, bilgisayarlar, projeksiyonlar, fotokopi makineleri, ses tesisatı, mikrofonlar, kırtasiye, temizlik malzemesi hep bu paralarla alınıyordu. Durun bitmedi... Elektronik araçların bakım ve sarf masrafları, küçük ve büyük onarımları, telefon ve posta giderleri, bağış paralarından karşılanıyordu. Dahası var... Bağışlar olmasa, okul yöneticileri kapı kollarını, muslukları, camı çerçeveyi, bayrağı, afişi satın alamaz... Yaralanan öğrencinin hastaneye götürülme ücretini karşılayamaz... Proje masraflarını, folklor ve spor kıyafetleriyle spor malzemelerini sağlayamazdı... Yani tüm yöneticilerin eli, kolu bağlanırdı. Okulları pislik götürdüğü gibi, salgın hastalıklar bile başlayabilirdi.
Bu satırları okurken, “Ne oldu da okullar bu duruma düştü?'' diye sorduğunuzu duyar gibi oluyorum. Hemen söyleyeyim. Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer hızlı çıktı! Okullara müfettiş gönderip, bağış toplayan yöneticileri uyarı ve kınamayla cezalandırdı.
***
Müdürlerin hiçbiri “Bakanlık bu masrafları karşılayacak ödenekleri gönderiyor da, biz zevkimiz için mi bu paraların toplanmasına göz yumuyoruz? Ceza almaya hevesli miyiz? Bizler okulumuzun elektrik, su ve doğalgaz paraları ödendiğinde şükrediyoruz. Ancak bunlar, giderlerimizin yüzde 40'ını oluşturuyor. Geri kalan 60-70 oranındaki giderler hangi kaynaktan karşılanıyor?'' diyemedi.
Aile birliğinden istifa ederek kaçıp kurtulmak için okulların kapanmasını bekleyen velilerin varlığı anlatılamadı...
Müdürler daha fazla mağdur olmamak için susmayı yeğledi.
Yakınmalara karşılık Bakanlık yetkilileri “okullar açıldıktan sonra velileri toplayarak durumunuzu anlatıp bağış toplayabilirsiniz!'' diyor... Bunu önerenler okullar açıldıktan, yani kayıt dönemi bittikten sonra ihtiyaç duyulan bağışın ancak dörtte birinin toplanabileceğini göz ardı ediyorlar.
Özetle okullar “S.0.S'' veriyor!
Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer ise bu tehlikeli gidişi durduracak önlemleri almak yerine, tele-konferansla seslendiği okul yöneticilerine parmağını sallıyor!
Hayalindeki toplumsal mühendislik projesini hayata geçirmek için yarattığı “4+4+4''lük kaosun'' sorumlusunun, kendisi olduğunu unutuyor!
Yorum Gönder