Erdoğan sonrasına darbe paranoyası ile hazırlanıyorlar

Sevgili okurlar; biraz amiyane giriş olacak ama, ne yazık ki “gündem manyağı” haline geldik. Hiçbir konu birkaç günden fazla gündemde kalamıyor, birini bitirmeden çok farklı bir başkasına dalıveriyoruz. Uludere, kürtaj derken geçen hafta özel yetkili mahkemeler gündemin tepesine oturdu.

Başbakan’ın öfkesi

Hafta ortasında Başbakan bir TV programında MİT Müsteşarı’nın şüpheli olarak sorguya çağrılmasını tekrar gündeme getirdi ve özel yetkili mahkemelere yönelik çok ağır ithamlarda bulundu. Başbakan’a göre bu mahkemeler artık çizmeyi aşıyor, devlet içinde devlet oldular.

Amaç terörle mücadele

Özel yetkili mahkemeler kanunu 2005 yılında bugünkü iktidar tarafından çıkarılmıştı. Amaç terör suçlarında mahkemelerin yetersiz kalmasının önüne geçmek ve bu tür suçlarda çok hızlı hareket ederek terörle mücadelede etkin bir sonuca gitmekti. Ancak iktidarın asıl amacı sonra ortaya çıktı.

Kıyım mahkemeleri

Teröre karşı etkin hukuksal önlem olarak görülen özel yetkili mahkemeler kısa sürede güya darbeleri önlemek için büyük davalar açtılar ve önemli aydınları, gazetecileri, akademisyenleri, siyasetçileri ve askerleri tutuklamaya başladılar. Kıyımı andıran bu davalar iktidarca hararetle desteklendi.

Hedef değişince

Ancak bu yılın başında özel yetkili savcılar ilk kez “planlanan” hedefler dışında bir hedefe; MİT’e yöneldi. İşte o anda işin rengi değişti ve Başbakan’ın talimatıyla zaten MİT’in sorgulanmasını sınırlayan yasa daha da ağırlaştırılarak jet hızıyla geçirildi ve aynı hızla Çankaya’dan onay aldı.

İç çatışma sinyali

MİT krizinin yaşandığı günlerde siyasi çevrelerdeki hâkim görüş iktidar içinde bir çatışma yaşandığı yolundaydı. Özel yetkili mahkemelerin özellikle bir cemaatin denetimi ve baskısı altında olduğu iddiaları gittikçe yayılıyordu. Erdoğan’ın ise bu gidişe bir nokta koymaya çalıştığı belirtiliyordu.

Erdoğan’a karşı mı?

Peki bu hareket Erdoğan’a mı karşıydı? Bana göre Erdoğan’a karşı değildi ama Erdoğan sonrasının önlemi şimdiden alınmaya çalışılıyordu. Erdoğan’ın Köşk’e çıkmasından sonra parti içinde kimin egemen olacağını dosta düşmana göstermek isteyen erken başlamış bir güç gösterisiydi.

Başbakan’ın sağlığı

Tabii eş zamanlı olarak Erdoğan’ın geçirdiği ameliyat, bununla ilgili tatmin edici açıklamalar yapılmayışı ve kamuoyunda yayılan söylentiler de bu erken başlayan güç gösterisinin nedenleri arasında bana göre. Ancak sonuçta Erdoğan duruma hâkim oldu, ortalığı sakinleştirdi.

Uzayan davalar

Yine aynı dönemde, özel yetkili mahkemelerin açtığı davalarda bir türlü sonuca gidilememesi, uzun tutuklulukların kamuoyu vicdanını yaralamaya başlaması, kamuyonda bu mahkemelerin adil yargılama yöntemlerine pek uymadıkları görüşünün yaygınlaşması iktidarı telaşlandırdı.

Davalara şaibe düştü

Sorun şuydu; güya darbe yapılacağı için başlatılan operasyonlar ilk başta destek görmüştü ama toplanan delillerin yetersizliği, mahkemelerin yanlı tutumu, çürütülen iddialar, davalara “intikam mı alınıyor” gölgesinin düşmesine neden oldu. 5 yıla varan tutukluluklar da ciddi sorun yaratıyordu.

Kararlar açıklanamıyor

Sansasyonla açılan davalarda karar verilememesi şu soruları doğurdu; “Dört beş yıl içeride tutulan birine ne ceza verilecek? Bu ceza tutukluluk süresini karşılayacak mı? Rastgele verilecek ağır cezalar günün birinde başa dert olur mu?” Artık davalara destek olan Avrupa da bu soruları soruyordu.

Yeni düzenleme çalışması

İktidar bunun üzerine formül bulma arayışına girdi. Özel yetkili mahkemelerle ilgili kanunda bazı usul değişikliklerinin yapılması ve muhtemelen önemli tahliyelere giderek en azından davaların üzerindeki gölgenin kaldırılması amaçlandı. Nasıl olsa, istenen gerçekleşmiş, intikam bir şekilde alınmıştı.

Kırılma noktası

İktidar bu çalışmayı sessiz ve derinden götürüyordu ki, Wall Street Journal’ın Uludere olayı ile ilgili haberi ortalığı karıştırdı. Bu olay iktidar içinde güç savaşı verenlerin elini güçlendirmişti ve düğmeye basıldı. İktidara o güne kadar kayıtsız destek veren bir kesim çok sert bir muhalefete girişti.

Önce Uludere sonra...

Başbakan’ın Uludere olayını iyi yönetememesi ve o sırada yine kendi başlattığı kürtaj tartışmasıyla Uludere’yi birleştirmesi iç çatışmanın taraflarını daha da ateşledi. Kürtaj ve Uludere kamuoyunda iktidara yönelik bir şüphe yaratmıştı; bu, en iyi fırsattı, iç çatışma daha da alevlendirildi.

Özel yetkili mahkemeler

Birkaç gün kürtaj ve Uludere üzerinden Erdoğan’a yüklenen bu kesim, konuyu bir anda özel yetkili savcılıklarla ilgili yapılmak istenen yeni düzenlemeye taşıdı. Onlara göre bu yasanın değiştirilmesi Türkiye’yi yeniden darbe günlerine taşıyacak yanlış bir adımdı. Türkiye darbelerden henüz kurtulmamıştı.

Darbe paranoyası

AKP’de Erdoğan sonrası senaryolar için şimdiden hazırlık yapan bu kesimin can damarı darbe paranoyasını sürekli diri tutmak. Bu nedenle özel yetkili mahkemeler yasasında değişiklik yapılmasını istemiyorlar çünkü en hâkim oldukları odak burası. İşte söylenmek istenmeyen konu budur.

Erdoğan’ın hamlesi

Erdoğan’ın MİT olayını bahane ederek özel yetkili mahkemelere ağır eleştiri getirmesi bu açıdan iyi okunmalı. Anladığım şu ki Erdoğan ve kurmayları iç çatışma yaratmak isteyen bir kesimin niyetini fark etmiş durumda ve buna karşı önlem almaya çalışıyor. “Gel beni al” cümlesi bu açıdan çok önemli.

Yeni oyun kuruyor

Erdoğan’ın bu çıkışı bugüne kadar izlediği siyasetin çok dışında. İlk kez mesaj muhalefete ya da karşıtlara değil, tamamen kendini destekleyen kesime verilmiş oldu. Yine anladığım şu ki Erdoğan bir kesimin yargı üzerinden güç gösterisi yaptığını biliyor, kendi yeni oyununu kuruyor.

Tasfiyeye gidebilir

MİT olayı patladığında İstanbul Emniyeti’nde çok ciddi bir tasfiye operasyonu yapıldı. Sonra sular duruldu. Şimdi yeniden gürüldemeye başlayan suların, bu kez yargıda da önemli bir tasfiyeye yol açması şaşırtıcı olmaz. İç çatışmaya cesaret edenler beklemedikleri bir sonuçla karşılaşabilir.

Karşı atak ihtimali

Tabii olayın bir de “karşı atak yapılması ihtimalini” de göz ardı edemeyiz. İç savaşı göze alma cesareti gösterenlerin cengâverleri son birkaç gündür “kahramanca” yazılar yazarak Başbakan’a meydan okuyor. Bunun planlı bir operasyon olup olmadığını ancak önümüzdeki günlerde anlayabileceğiz.

Silah geri döner mi?

Bir nokta daha var. Çok tartışılan bazı davalar yasa dışı telefon dinleme, ortam izleme, videoya çekme, devletin gizli bilgilerini elde etme ve tüm bunları “sızdırma!” yöntemi ile iktidarın elini güçlendirdi. Bu yasa dışılığa ne yazık ki iktidar prim verdi. Peki bu silahın şimdi geri dönme tehlikesi var mı?

Yeni sızdırmalar?

Yasa dışı işler yapmasına göz yumulanlar, kendilerini garantiye almak için, bu görevi verenler hakkında da aynı dinleme, izleme yöntemlerini kullanmış olabilirler. O halde kendilerini artık tehdit ve tehlike altında görenlerin “sızdırma operasyonunu” bu kez sahiplerine karşı kullanmaları kaçınılmaz olabilir.

Başkanlık tartışmaları

Sevgili okurlar; bu hafta kısaca başkanlık tartışmalarına da değinmek istiyorum. Tam tahmin ettiğim ve daha önce de yazdığım gibi iktidar “başkanlık sistemi” konusunda çok ısrarcı değil. Erdoğan kalıcı bir sistem yerine sadece kendisini ilgilendiren bir düzenleme yapmaktan yana gibi görülüyor.

Partili cumhurbaşkanı

İşte “partili cumhurbaşkanı” sözü bana göre bunun hazırlığı. AKP Meclis’te çok güçlü olduğu sürece Erdoğan cumhurbaşkanı olarak ülkeyi rahatlıkla yönetebilir. Mevcut yetkiler kendisine bu gücü veriyor zaten. O halde asıl amaç başkanlık sistemi değil, mevcut sistemi biraz daha güçlendirmektir.

Hepinize iyi haftalar dilerim..

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget