Siz hâlâ türbanda mı kaldınız? Oysa hedef artık çok daha büyük! - Mustafa Mutlu

Bir bölümümüzü cezaevlerine doldurdular, kalanımızı da onların yargılanmalarını seyretmekle oyaladılar... Biz, ülkedeki yargı trajedisiyle meşgulken, onlar hız kesmeyip yollarına koşar adım devam ediyorlar.
Evet, bu sütunlarda belki de ilk kez “Onlar” sözcüğünün yazıldığına tanık oluyorsunuz...
“Biz” ve “Onlar” demekten her zaman kaçındım oysa...
Bu sözcükleri kullanırsam, bölünmeye hizmet edeceğimi düşündüm.
Ama öyle bir hale geldik ki, ne yazık ki bu “ayrışmayı” saptamaktan kaçınmak, gerçekleri görmezden gelmekle eş bir anlam taşımaya başladı...
“Onlar” dediklerim belli:
Kendilerine göre, “dindar bir nesil” yetiştirmeye, bana göre ise devlet yönetimini din kurallarına devretmeye çalışanlar...
***
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, geçen hafta İmam Hatip Mezunları Derneği’nin (ÖNDER) yöneticileriyle bir araya gelmiş... ÖNDER Başkanı Hüseyin Korkut, Başbakan’la yaptıkları görüşmeye ilişkin ayrıntıları CNN Türk’e anlatmış:
Zorunlu temel eğitim 1+4+4+4 şeklinde 13 yıla çıkarılacakmış... Yani 13 yıl okumak zorunlu olacakmış ama... Sistem, kademeli hale getirilecekmiş...
İsteyen öğrenciler, dördüncü sınıftan sonra ‘açık öğretim’ olarak diğer sınıflara devam edilebilecekmiş...
Yani beşinci sınıftan itibaren örgün eğitim dayatması (!) olmayacakmış...
Bu düzenlemeyle kızlarının başlarını örtmek isteyen ailelere alternatif sunulmuş olacakmış...
Ayrıca hem açık öğretime, hem de Kur’an kurslarına aynı anda devam etme olanağı doğacakmış...
Başbakan bu düzenlemenin yapılacağı konusunda ÖNDER yönetimine garanti vermiş...
***


Tamam; “öğretim” dışarıdan olabilir!
Çocuk, kendisine verilen kitaplardan ve ders notlarından sınavlara hazırlanıp, sınıf geçebilir...
Ama beş-on sekiz yaşları arasında alınması gereken eğitim... Asla ve asla “dışarıdan” olmaz!
Çünkü eğitim, “Çocukların ve gençlerin toplum yaşayışında yerlerini almaları için gerekli bilgi, beceri ve anlayışları elde etmelerine, kişiliklerini geliştirmelerine okul içinde veya dışında, doğrudan veya dolaylı yardım etme, terbiye” anlamına gelir...
İçinde; insanlarla ilişki kurma becerisini geliştirmek, toplumsal kuralları öğrenmek, ortak idealler üretmek gibi “müfredatta yazılı olmayan gizli dersler” de vardır.
Eğer siz 10 yaşındaki bir çocuğun okula gönderilmemesine zemin hazırlarsanız; bu, onun “eğitimini” ailesine, sokağa ya da gideceği Kur’an kurslarındaki hocaların vicdanlarına terk etmek istediğiniz anlamına gelir!
O zaman amacınız da net bir şekilde ortaya çıkar:
İstediğiniz gibi bir “dindar nesil”i, tarikatların ve cemaatlerin açtığı “Kur’an kursu” görünümlü şeriat okullarında yetiştirmek...
Daha açık yazalım:
Devletin verdiği zorunlu “resmi” eğitimin yerini, şeriatçı beyinlerin verdiği “dini” eğitimin almasını sağlamak...
***

Düşünün:
Beşinci sınıftan sonra milyonlarca çocuk sadece yılda iki kez göstermelik bir sınava alınıp, sözüm ona 13 yıllık zorunlu eğitimden ve öğretimden geçirilmiş sayılacak...
Özellikle kız çocuklar; hiçbir mazeretleri kalmayacağı için aileleri tarafından dini eğitim almaya ve kapanmaya zorlanacak...
Böylece üniversiteye ve iş dünyasına hazırlanmaları söz konusu bile olamayacak.
13 yıllık resmi eğitimi dışarıdan, dini eğitimini de tarikatların ya da cemaatlerin içinden bitirip, en az üç çocuk doğurma hedefinden başka bir hedef bilmeyen “dindar çocuk fabrikaları”na dönüştürülecekler.
***


“Biz” ve “Onlar...”
Evet; tehlikeli sözcükler bunlar...
Ama öyle bir aşamaya geldik ki; bu saatten sonra bu gerçeği inkâr etmek, o sözcükleri kullanmaktan bile çok daha tehlikeli bir hal aldı...
****
Yetmez ama...
CHP Grup Başkanvekili Muharrem İnce, MİT Kanunu’nda değişiklik öngören kanun teklifini eleştirmiş:
“Suç işleme görevi verdikleri kişilere koruma kalkanı oluşturmak istiyorlar... Artık bu ülkede hiçbirimizin can güvenliği yoktur.”
Tamam; Başbakan bu sözlere yanıt vermez de...
“Yetmez ama evet”çi liboşlar; istedikleri “demokrasi”nin bu olup olmadığı konusunda neden susuyorlar acaba?
Yoksa... Kendilerinin de “hedef”te olduklarını hâlâ görmüyorlar mı?
****
Günün Sorusu
Adalet Bakanı Sadullah Ergin, MİT Başkanı’nı ifadeye çağıran Cumhuriyet Savcısı Sadrettin Sarıkaya hakkında başlatılan incelemeye izin verebileceğini söylemiş... Sorum kendisine:
Şaşırmamızı mı bekliyorsunuz?
****
Yine ‘isim’ siyaseti!
Ordu’nun Aybastı ilçesindeki, İstiklal, Hürriyet, Cumhuriyet ve İnönü caddelerinin adları, “Halk alışamadı” iddiasıyla Belediye Meclisi kararıyla değiştirilmiş...
Karar, Belediye Meclisi’nin AKP’li 8 üyesinin yanı sıra DSP’li 3 üyesinin oylarıyla alınmış...
Belediye Başkanı AKP’li İzzet Gündoğar, “Devletin kurumlarıyla da, cumhuriyetle de, hürriyetle de bir problemimiz yok. Bizden de daha çok bağlı adam göremiyorum” demiş...
Hürriyete, cumhuriyete bağlı olmak böyle bir şeyse...
Allah bizi “bağlı olmayan adamlar”dan korusun!
Ve bir soru:
“Devlete bağlı adam”, asıl amacının İnönü ismini değiştirerek Başbakan’a yaranmak olduğunu görmeyecek kadar salak olduğumuzu mu sanıyor?

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget