Yurtta Karış, Dünyada Karış! - Mustafa Balbay

Sıfır, her şeyden önce “stratejik derinliği” olmayan bir rakam!

Bir ülkenin komşularıyla iyi ilişkiler içinde olması, onlarla “sıfır sorun” yaşaması anlamına gelmez. Bir komşuyla ekonomik ilişkileriniz olağanüstü büyür; bakarsınız, vergi sorunu çıkar. Ötekiyle sınır sorunlarınızı bitirirsiniz, güvenlik önlemlerini en aza indirirsiniz; bakarsınız “insan kaçakçılığı” adı verilen çağın yüzkarası bir sorun ortaya çıkar.

Hükümet pek çok alanda olduğu gibi bu konuda da çıtayı en yükseğe koydu; sürekli altından geçiyor!

Türkiye, tarihsel kökenleri, bugünkü coğrafyası, gücü, sorunları ve uluslararası kurumlardaki ağırlığıyla “diplomasi yoğunluğu” bakımından dünyanın ilk on ülkesi arasında yer alıyor.

Yoğun olmak, başarılı olmak anlamına gelmez. Günlük gelişmeler her şeyi ortaya koyuyor.

***

İsrail’le ilişkilerimiz, ABD’de Yahudi lobisinden ödül almaktan, stratejik ortaklıktan bugünkü noktaya geldi. Doğu Akdeniz’i de kapsama alanı içine alan gerginlikte göz önünde olanlarla perde gerisinde yaşananlar arasında fark var mı sorusu havada asılı kalsa da, ilişkilerin erozyona uğradığı bir gerçek.

İsrail’le gerilim Ortadoğu’da gücümüzü arttırır tezi de gerçekçi değil. Daha çok, yükümüzü arttırır.

Suriye’yle ortak bakanlar kurulu toplantısından, “Şengen olmazsa ‘Şam’gen olur” sıcaklığından bugünkü noktaya geldik. Suriye en uzun sınırımızın olduğu ülke. Aynı zamanada “Fırat’’taşız.

Soğuk Savaş döneminde Şam Moskova’ya yakındı, biz Batı blokundaydık. Bu soğukluk, aramıza 510 kilometre uzunluğunda mayın döşetti. Tüm bunlar bitme noktasına gelirken yine küresel çekişmenin en uç noktasına oturduk. Moskova, “Şam’a dokundurtmayız” diyor, NATO’nun lider ülkeleri, Esad rejimine ömür biçiyor, “ömürmetreyi” de bizim elimize veriyor.

AKP hükümetinin ilk günlerinden beri ilişkilerimizin sürekli “iyiye gittiği” Yunanistan; Kıbrıs Rum Kesimi’nin Akdeniz’de petrol aramasını kabul etmeyen Türkiye’yi AB’ye şikâyet etti. Doğu Akdeniz geriliminde de İsrail’in yanında görünüyor.

AB ile ilişkilerimiz de öylesine sıfıra yakın hale gelmiş ki; Türkiye-AB İlişkileri Haber/Yorum dergisinin eylül ayı kapağında Merkel’le Sarkozy’nin öteki AB liderlerine ekonomik başarısızlık nedeniyle çıkışması işleniyordu. Kapaktaki Zeynel Lüle’nin yazısının başlığı da bizim açımızdan durumu özetliyordu:

“Avrupa içe kapanıyor.”

İsrail’le gerilim “füze kalkanı” konusuna “kalkan” oldu. Yerleştirilmesinin söz konusu olduğu her ülkede yoğun biçimde tartışılan füze kalkanı, Polonya, Çek Cumhuriyeti derken bizim üstümüze kaldı.

Pek çok konuda olduğu gibi füze kalkanına ilişkin haberleri de dış basından ya da yabancı devlet sözcülerinin açıklamalarından öğreniyoruz.

Ekonomik ilişkilerimizin iyi olduğu Rusya, füze kalkanından duyduğu rahatsızlığı hemen dile getirdi. İran da Ankara’nın anlayacağı biçimde görüşünü ortaya koydu.

Ermenistan’dan da Ağrı Dağı tartışması nedeniyle beklediğimiz özür askıda duruyor.

***

Sıfır sorundan sıfır çözüme giden özet böyle.

Başbakan her fırsatta sadece AKP iktidarı döneminde yapılanların önceki 80 yılı katladığını söylüyor. Dış politika açısından baktığımızda AKP, önceki 80 yılda üretilenleri kullanıyor, tüketiyor. Tıpkı ekonomik varlıklarda olduğu gibi.

Bugün NATO’dan bölge ülkelerine dek genel ağırlığımızın nedeni; Türkiye’nin öteden beri sağduyulu hareket etmesi, dengeleri gözetmesi, çevremizdeki sorumlu bölgelerin her iki kanadıyla görüşebilmesi, öfke ve hırsla değil akılla hareket etmesi idi.

Atatürk’ün “Yurtta barış dünyada barış” sözü resmi ziyaretlerde sadece bizim değil muhatap ülke liderinin konuşmasında da yer alırdı.

Artık değişti...

Yurtta karış, dünyada karış...

Mustafa Balbay/Cumhuriyet

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget