Hiperaktif çocuklar ve onların hüzünlü hikâyesi - Abbas Güçlü

Günümüz çocuklarının çok önemli bir kısmı hiperaktif yani yerinde duramıyorlar. Dikkatlerini toplamakta zorlanıyor, bazen sınıfın huzurunu bozuyor

Günümüz çocuklarının çok önemli bir kısmı hiperaktif yani yerinde duramıyorlar. Dikkatlerini toplamakta zorlanıyor, bazen sınıfın huzurunu bozuyor, bazen de öğretmenlerini sinirlendiriyorlar. Genelde çok zekiler. Ama disiplini sevmedikleri için kısa sürede dışlanıyorlar.
Okullar da böylesi öğrencileri sabırla bekleyip, onları topluma kazandırma yerine, en kolayına kaçıp, kapı önüne koyuyorlar. Oysa, bir iki yıl bekleseler, sular durulacak, belki de okulun en iyi öğrencilerinden birisi olacaklar. Ama nerde öyle eğitimciler, öyle okullar!..
Hiperaktif öğrencilere yönelik öylesine çok hikâye var ki, hepsi de birbirinden çarpıcı. Ama gelinen son nokta, hepsinde aynı: Veliler perişan, okullar duyarsız, MEB ise vurdumduymaz...

E.’yi kapı önüne koydular
Hemen her okulda onlarca, hatta yüzlerce hiperaktif öğrenci var. Deneyimli öğretmenler ve okul gibi okullar bunları kazanmak için ellerinden geleni yapıyor. Ama ya diğerleri? Özellikle de burunları havada olan özel okullar? Velilerin aşırı ilgisiyle öylesine şımardılar ki, eğitimle hiç bağdaşmayacak, uygulamalara imza atmaya başladılar.
Bu noktaya gelen tek okul onlar değil. Fazlasıyla var. Bu yüzden ismini yazmak ve hedef göstermek istemiyoruz. Ama şunu bilsinler ki, veliler baş tacı ettikleri okulları, bir anda terk edebiliyorlar. Zirvedeyken yok olup giden o kadar çok okul var ki, bu hâlâ hiç kimseye ders olmamış!..
Lafı daha fazla uzamadan, isterseniz gelin, ilk gidişte kapıda karşılanan, bizim asıl işimiz bu öğrencileri kazanmak, aradığınız okul tam da burası diyen bir okulun, bir anneyi getirdiği son nokta:

Veliden okul sahibine sitem
“B. ve Ç. hanım, oğlumuzla ilgili o kadar kötümser ve çaresiz ifadeler kullandı ki, birkaç yıl içerisinde neredeyse azılı bir suçluya dönüşeceğini düşünmeye başladık. Doğrusunu isterseniz, bizlerin ve E.‘yi uzun yıllardır tanıyan pedagogun fikri E.’nin şu anda bile kendisini kontrol etmek için çok büyük çaba harcadığı, bir-iki yıl içerisinde, büyük ölçüde ‘durulacağı’, okuldaki durumun düzelebilmesi için ise E.’yi gerçekten sevip kapsayabilecek, deneyimli öğretmenlerle yola devam etmesinin yararlı olacağı yönündedir. Hareketli çocukların, özellikle ilk yıllarda sınıfta tüm ilgisini derse yönlendirmenin ve tüm kurallara uymasını sağlamanın çok kolay olmadığının bilincindeyiz. Yine de okulunuzun bu konuda bu kadar çaresiz kalması bizi çok şaşırtmıştır. Psikoloji eğitimi almış, iyi eğitim verme iddiasındaki bir kurumun yönetici ve rehberlik öğretmenlerine umutsuzluk ve çaresizliği, asla yakıştıramıyorum.
B. ve Ç. hanımın şu ana kadar bize ilettikleri önerileri ve bizim bu öneriler karşısında yaptıklarımız şu şekildedir:
- Okulun listesinde yer alan iki farklı pedagoga da birer kez gittik. Her ikisi de E.’nin şu anda destek almakta olduğu pedagogu çok iyi tanıyordu, hem yetkinlik olarak hem de çok eskiden beri takip ettiği için E.’ye daha yararlı olabileceğini söylediler, bunun üzerine mevcut pedagog ile devam etme kararı aldık.
- Alanlarında isim yapmış iki farklı psikiyatriste gidildi. Her ikisi de söz birliği etmişçesine E.‘de dikkat eksikliğinin geri planda olduğu bir hiperaktivite sorununun görüldüğünü, bu problemin tüm çocukların yüzde 10‘una yakın bir yaygınlıkta olduğunu, sorunun giderilmesinde ilaç kullanımının ‘süreci hızlandırma anlamında’ yararlı olabileceğini, kullanılabilecek ilaçların bilinen ve bilinmeyen bazı yan etkilerinin olabileceğini, okul/aile işbirliği ve doğru planlanmış pedagojik destekle ilaç kullanmaksızın da E.’nin hareketliliğinin büyük ölçüde ‘kontrol altında’ tutulabileceğini, dikkat eksikliğinin ileride öğrenme güçlüğüne yol açabilecek ölçülerde olmadığını söylediler.
- Çocuklardaki hiperaktivite durumunun bir hastalık sayılıp sayılmayacağı bile tartışmalıyken, erken yaşlarda, yan etkileri konusunda güvenilir araştırmaların yaygın olarak yapılmadığı, göreceli olarak yeni sayılabilecek psikiyatrik ilaçların, etki süreleri boyunca yalnızca hareketliliği baskılayarak gerçek anlamda bir “iyileşme” sağlamadığını da dikkate alarak ilaç kullanma seçeneğini ‘kaçınılmaz, mutlaka gereklidir’ denmediği sürece geri bırakmaya karar verdik.
E.’nin yürekten kabullenilmediği ve sevilmediği bir okula devam etmesinin artık hiç kimseye yarar getirmeyeceğini düşünüyoruz...”
Özetin özeti: “Eğitim, ciddi bir iştir; eğitimi bilmek yetmez, ona gönül vermek gerekir”

Abbas Güçlü/Milliyet
    10 Eylül 2011

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget