Yaklaşık iki yıldır düzenli olarak yazdığım Sol Portal’daki yazılarıma, bilindiği gibi bir ay kadar ara verdim. Portal yöneticisi arkadaşlarımın gösterdiği anlayış sayesinde kendime verdiğim bu izin artık bitti. Eğer önemli bir aksilik olmazsa yeniden Cuma günleri Sol Portal okuyucuları ve çalışanlarıyla birlikte olacağım.
Yazmadığım süre içinde, başta derinleşme eğlimi gösteren küresel ekomonik kriz, Türkiye-İsrail ilişkilerinin seyri ve yeni anayasa konusundaki girişimler olmak üzere bir dizi önemli gelişme oldu.
Şimdilik toplumun büyük bölümünü ve dünya kamuoyunu ilgilendirmemekle birlikte diğer önemli bir gelişme de sol’da yapılan “çatı partisi” tartışmalarıydı. Ben de bu yazıda sol’daki “çatı partisi” tartışmaları hakkındaki görüşlerimi notlar halinde paylaşmak istiyorum.
1- Sol’da birlik fikri hiç kuşkusuz karşı konulması çok güç ve belli bir soyutlama düzeyinden bakıldığında haklı bir taleptir. Ve fakat yıllardır tartışılan ve son günlerde ilk kez gerçekleşme olasılığı güçlenen “çatı partisi” işçi sınıfı ve emekçilerin ihtiyacı olmaktan çok (haksızlık etmek istemem ama) esas itibarıyla kitle ilişkilerini ve iddialarını yitiren çeşitli sosyalist grup ve partilerin ihtiyacını ifade etmektedir.
2- Çatı partisi devrimci ve sosyalist hareketin güç ve prestij kaybettiği bir dönemde -ki bu dönem haddinden fazla uzamıştır- esas olarak Kürt siyasal hareketinin çatışma-müzakere salınımı içinde hareket eden politik eylem çizgisinin aşılma çabası ve ihtiyaçları sonucu gündeme gelmiştir.
3- Çatı partisi, "asgari program birliğine sahip olmayan sol parti ve grupların ilişkisini tanımlar" demek de durumu açıklamaktan uzaktır. Mutlak bir yön ve program birliği elbette gerekmemektedir. Girişime bu nedenle “çatı partisi” denilmektedir. Ancak asgari bir yön birliği, çatı partisi de olsa bir parti için olmazsa olmaz bir ilkedir. Çatı partisi girişiminde böyle bu asgari yön birliği yoktur.
4- Bu girişim daha çok Kürt siyasal hareketinin gücüne, politik etkinliğine, kitle ilişkilerine ve eylem kapasitesine yaslanan bir oluşumdur. Büyüklük, kitle bağları ve siyasal etkinlik bakımından sosyalist hareket ile Kürt siyasal hareketi arasında bir denge yoktur. Kürt hareketinin ihtiyaçları ve öncelikleri farklıdır. Bu durumda kaçınılmaz şekilde Kürt siyasal hareketi belirleyici ve baskın olacaktır. Bugüne kadar Kürt hareketi tarafından kurulan hiçbir parti, aksi yöndeki niyet ve söyleme karşın bu nedenle Türkiye partisi olamamıştır.
5- Sosyalistlerin, Kürt siyasal hareketine yaslanarak, onun eylem kapasitesi ve kitle desteğinin sağladığı olanaklara güvenerek Batı’da, Kürt olmayan işçilere, emekçilere ve gençlere ulaşması ve bu alanda etkinlik göstermesi hemen hemen imkansızdır. Toplumun milliyetçilikle zehirlenmesi elbette bu durumun oluşmasında çok önemli bir etkendir. Ancak bu olgu tek başına durumu açıklamaktan uzaktır. Çünkü asıl neden, PKK’nin sınıfsal değil ulusal bir hareket olmasında yatmaktadır. Siyasal önceliklerini, söylemini ve eylemini belirleyen şey bu özelliğidir. (Burada “ulusal” kavramını Kürt hareketi bağlamında olumsuz bir anlam yüklemeden kullanıyorum.)
6- Çatı partisine itiraz etmemin çok önemli başka bir nedeni de şudur; niyetler ne olursa olsun bu girişim kendi temelleri, kaynakları, gelenekleri, tarihsel ve ideolojik referansları üzerinde zenginleştirilerek yeniden kurulması ve büyütülmesi gereken sosyalist hareketin tasfiye edilmesiyle sonuçlanacaktır. Sorun samimiyet değil, nesnel durumdur.
7- Yapılması gereken şey; sermayaden ve devletten bağımsız, sistemin bütün ideolojik eğilim ve politikalarından ayrışmış, birleşik ve sınıfsal eksenli bir sosyalist hareketin siyaset ve tarih sahnesinde yeniden büyük bir güç olarak yükselmesini sağlamaktır. Kürt siyasal hareketiyle sağlıklı ilişkiler kurmanın, dengeli güç ve eylem birliği yapmanın yolu da buradan geçmektedir. Kendisine hayrı olmayan bir sol’un Kürt hareketine de bir yararı olmayacakır.
8- Çatı partisi daha “girişim” aşamasında liberalizmle lekelenmiştir. İktidarın yedeğine düşen, islamo-faşist AKP-Cemaat darbesine destek veren, devrimci hareketin birikimini, dağerlerini ve tarihini aşağılayan, yeni rejimin başbakanından övgüler alan DSİP gibi çevreler de bu oluşumun içindedir. Oysa bu tür gruplar nesnel, tarihsel, felsefi ve ahlaki olarak sol’un dışına düşmüştür.
9- Kürt siyasal hareketi genel olarak işçi sınıfının ihtiyaçlarını karşılayacak bir politik yaklaşımdan uzaktır. Bu ihtiyaçları karşılaması da beklenemez. Örneğin Kürt hareketi şartlara göre Fethullahçıları düşman ilan ettiği gibi çözüm için muhatap da almaktadır. İktidara karşı sert bir muhalefet yürüttüğü gibi (doğal olarak) onunla müzakere yollarını da aramaktadır. Polis istihbaratı tarafından desteklenen ve yönlendirilen Taraf gazetesini eleştirdiği gibi, bazen övmektedir. Bir yandan ABD’yi emperyalist ve Kürt halkının düşmanı ilan ederken diğer yandan “açık kapı siyaseti” izlemekten kaçınmamaktadır vb. Bu örnekler çoğaltılabilir. Bu durumda çatı partisi nasıl ortak politika belirleyecektir?
10- Türkiye tarihinin olduğu gibi dünya sosyalist hareketinin de ilk olmasa bile en etkili çatı partisi girişimi ÖDP’dir. Çünkü ÖDP’yi oluşturan grup ve çevreler hiçbir zaman organik bir birlik oluşturamadılar. Esas olarak sosyalist nüfustan gelen birlik baskısının ve sosyalist kadroların iyi niyetli bir çıkış arayışının sonucunda ÖDP kurulmuştur. Gelgelelim ÖDP’ye katılan çevreler ve gruplar parti hiyerarşisine paralel olarak ayrı bir hiyarerşiye, maliyeye ve disipline sahipti. Tüzük, hizip olmayı teşvik ediyordu. Partide eylem birliği yoktu. Siçimlerde başka partilere oy veren yöneticileri bile vardı. Ve bu model hepimizin gözleri önünde çökerek sosyalist harekette ağır bir hasar yarattı. ÖDP ancak Alper Taş’ı genel başkanlığa taşıyan süreç sonunda gerçek anlamda parti oldu ve devrimci örgüt kimliği kazandı.
11- Çatı partisi ile ÖDP deneyini Kürt siyasal hareketi dolayımıyla bir kez daha tekrar etmenin yararı olmayacağı gibi, yaratacağı hasar da daha ağır olacaktır. Yapılması gerken iş sosyalist hareketi büyütmek, etkili bir politik odak haline getirmek, ideolojik ve entelektüel inisiyatifi yeniden ele geçirmek için harekete geçmektir.
12- Devrimci ve sosyalist solu yeniden etkili bir güç haline getirmek için siyasal olarak birbirine yakın, asgari programatik ve yön birliğine sahip partilerin, çevrelerin ve kişilerin güç ve eylem birliği sağlanmalıdır. Kürt siyasal haraketinden bağımsız, sol’un büyük bölümüne hiza verecek, açık ara öne çıkmış güçlü ve kitlesel bir devrimci-sosyalist odak (örgütlenme) yaratılmalıdır. Böyle bir odak Kürt siyasal hareketiyle de daha sağlıklı ilişki kurulabilecektir.
13- Elbette tarif edilen aşamaya kadar kimseye sırt üstü yatmayı teklif etmiyorum. Kürt siyasal hareketiyle dayanışma içinde olmak, hakim ulus milliyetçiliğine karşı mücadele etmek sosyalistlerin gündelik ve vazgeçilemez görevleridir. Böyle bir kaydı düşmek bile, liberalizm ve gericilik tarafından entelektüel ortamın nasıl terörize edildiğinin işaretidir.
Merdan Yanardağ
Yorum Gönder