Bayramdan Sonra Neler Olacak? - Ali Sirmen

Bu yılda bayramda yine şu soru tartışıldı:
Bu bayram “Şeker Bayramı” mı, yoksa Ramazan Bayramı mı?
Benim yanıtım hazır:
Bilemediniz efendim, hiçbiri değil, resmi olsun, dini olsun, Türkiye’deki her bayram gibi bu da “Kurban Bayramı”, her bayramdaki gibi bu kez de yurttaş trafik kurbanı olacak.
Bu açıdan bakınca, “Şeker” ya da “Ramazan Bayramı” bitti, Kurban Bayramı sürüyor, tablonun tamamlanması için tatilin son günü dönüşünü bekleyeceğiz, pazartesinden itibaren “normal!” siyasal yaşam başlayacak.
12 Haziran seçimlerinden bu yana bir şey yapılmadığını sananların beklentileri bayram ertesinden itibaren sorunların teker teker ele alınarak, çözüm yollarının aranacağıdır.
Böyle düşünenler yanılıyorlar.
Yanılıyorlar, çünkü 12 Haziran seçimlerinden bu yana hiçbir şey yapılmadığı düşüncesi gerçeklerle bağdaşmamaktadır.
AKP iktidarı hiç boş durmamakta, referandumların seçimlerin ardından hiç vakit kaybetmeden icraatına devam etmektedir.
***
Bu defa da öyle olmuştur, bayram sonrasında da aynen devam öyle olacaktır.
Parlamenter demokrasinin, hatta başkanlık sistemlerinin de temel ilkesi olan güçler ayrılığı ilkesi artık AKP tarafından rafa kaldırılmış bulunmaktadır.
Ucunun AKP’ye dayandığı söylentileri daha Almanya’daki duruşmalar sırasında ileri sürülen Deniz Feneri sahtekârlığının örtbas edilmesi için gerekenler yapılmaya başlanmış ve dolandırıcılık ve emniyeti suiistimal sanıklarının şikâyeti üzerine Deniz Feneri davasının üç savcısına dosyadan el çektirilmiş ve yerlerine yeni savcılar atanmıştır.
Şimdi bu yeni savcıların dosyalara alışması beklenecek ve Deniz Feneri’nin iktidara yakın kişilerinin kayırılması yolunda yeni adımlar atılacaktır.
Artık halk arasında şu fıkralar birbirini izlemekte:
- Küçük hırsızlıklar, el feneri büyük hırsızlar deniz feneri ile yapılır.
- Fenerler genellikle aydınlatmaya, ama deniz feneri karartmaya yarar.
- En ziyade husumete mazhar fener Aziz Yıldırım’ın feneri, en ziyade himayeye mazhar fener, deniz feneri.
- Savcının kofu caka, hası limon satar.
Burada bir noktayı özenle vurgulamak isterim. Deniz Feneri davasından alınan üç savcıdan biri olan Mehmet Tamöz şunu açıklıkla söylüyor:
- Mesleğimi kimseye yaranmak için yapmıyorum. Yaranmak yerine limon satmayı tercih ederim.
Değerli okurlarım, bu yürekliliği gösteren son kişi de tasfiye olana kadar, lütfen yargıdan tam olarak umudunuzu kesmeyin!
***
Bu arada, geçen hafta çok önemli konular kanun hükmünde kararname yoluyla Meclis’e danışma gereği bile duyulmadan geçirildi.
Biliyorsunuz yasamanın yetkisinin yürütmeye devredilmesi anlamını taşıyan kanun hükmünde kararname yoluna Turgut Özal döneminde sıkça başvurulurdu.
AKP, Meclis tatile girmeden aldığı bu yetkiyi 1 Ekim’e kadar kullanacak. Böylelikle bakanlıkların, özerk kuruluşların yapılarında kadrolarında önemli değişiklikler meydana getirecek kimi düzenlemeler, kamuoyu önünde tartışılmadan, Meclis’te müzakere edilmeden geçirilecek. Özerk kuruluşların özerklikleri böyle götürüldü, TÜBİTAK’taki tasarruflar bu yolla yapıldı, dini vakıfların mallarıyla ilgili kararlar bu yolla alındı.
Yargı içinde istenenler,12 Eylül’ün referandumun ürünü yeni HSYK ile yaşama geçiriliyor. Diğer alanlardaki düzenlemeler KHK’lerle yapılıyor.
1 Ekim’e kadar geçen süre içinde, bütün bakanlıklar kendi alanlarındaki düzenlemeleri torba yasa benzeri uygulamalarla KHK’lerle yaşama geçirmek üzere sıraya girecekler. Bunun için bayram ertesini bile beklemediler bayramı da kullandılar.
Ama bayram ertesi uygulama daha da artacak.
Bayramdan sonra bunlar olacak.
Bütün amaç, tek şefli, tek sesli, gücü tek elde toplayan bir “Tayyibizm” yaratmak.
Şimdi sorunuzu duyar gibiyim:
- Peki ondan sonra ne olacak?
- İlahi efendim, o da sorulur mu?

Ali Sirmen/Cumhuriyet

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget