12 Eylül ve Sonrasındaki Anayasa Oyunu - Emin Çöleşan

SEVGİLİ okuyucularım, 12 Eylül 1980 darbesi, aradan 31 yıl geçmesine karşın tartışılıyor. O dönemi yaşamayan ve bilmeyen |genç kuşaklar Üzerinde özellikle “Darbe karşıtı” baskılar oluşturuluyor.
Oysa olay çok farklıydı.
12 Eylül öncesini yaşamayanlar doğal olarak bilemez. Türkiye, tarihinde hiç görülmemiş               olaylara tanık oluyordu. Toplum devrimciler ve ülkücüler olarak ikiye bölünmüş, kanlı bıçaklı, silahlı kavgalar ve cinayetler başlamıştı.
Mahalleler, semtler, sokaklar, okullar, üniversiteler, öğrenci yurtları, hatta hastaneler,  aklınıza gelen her yer bu kesimler tarafından parsellenmiş, el konulmuştu.
Buna meslekleri de ekleyin. Öğretmenler, üniversite hocaları, doktorlar, hatta polis bile bölünmüştü Poliste ülkücülerin örgütü Pol-Bir, devrimcilerin örgütü Pol-Der kurulmuştu. Çeşitli olaylarda polis bile kendi arasında çatışmaya girerdi.
Bir tarafta devrimciler vardı ve bütün ilerici güçler onlardan yanaydı. Karşı taraf onları “Komünist” olarak tanımlardı. Devrimciler ise ülkücü kesimi “Komando, faşişt” olarak adlandırırdı.
Türkiye’de her gün bombalar patlıyor, işgal ve boykot eylemleri sürüp gidiyor ve en acısı, insanlar öldürülüyordu. Eğitim bitmişti. Cinayetsiz gün yoktu. Herkes öldürülüyordu. Toplum birbiriyle boğazlaşırken ortada devlet otoritesi kalmamıştı.
Ülkeyi yönetenler dahil hiç kimsenin can ve mal güvenliği yoktu.
Üstelik siyaset tıkanmıştı. O kadar ki, aradan aylar geçmesine karşın Meclis yeni cumhurbaşkanını seçemiyordu.
12 Eylül darbesi işte bu koşullarda gerçekleştiği zaman, herkes derin bir nefes aldı.
Şimdi bakıyoruz, özellikle bu AKP kesimi 12 Eylül’ü lanetliyor, tukaka ilan ediyor. Bunu yapmak kolay!.. Çünkü onların hiçbiri o dönemde piyasada yoktu. Ama o günlerde durum farklıydı. Tüm millet, birbirleriyle vuruşanların çoğu bile darbeyi alkışlıyordu… Çünkü can ve mal güvenliği  sağlanmıştı.
Eğer tartışılacak bir konu varsa 12 Eylül’ü değil, sonrasını tartışmak gerekir.

Ve Anayasa Oyunları
12 Eylül yönetimi tarafından kurulan Kurucu Meclis, bir an anayasa hazırladı. Uzmanlar tarafından hazırlanan anayasa 1982 yılında halkoyuna sunuldu ve yüzde 90’ın üzerinde bir oy oranıyla kabul edildi.
Referandumda herhangi bir baskı ve sayım hilesi yoktu.
Şimdi yazacaklarım önemlidir.
Anayasalar elbette dokunulmaz, kutsal metinler değildir. Değiştirilmesi her zaman mümkündür.
Ama biz Türkiye de bu işin de cılkını çıkardık.
Elimdeki bilgilere göre, 1982 Anayasası bugüne kadar çeşitli zamanlarda tam 18 kez değiştirildi.

Başlangıç hükümleri dahil anayasanın tam 110 maddesi değiştirildi.
Her yapılan değişiklik öncesinde slogan aynıydı:
Darbecilerin yaptığı anayasayı değiştirelim!”
İstenilen maddeler değiştiriliyor, güya askerlerin anayasası yok ediliyordu!
Ancak yine askerler tarafından getirilen ve demokratik olmakla ilgisi olmayan belli madde ve hükümler iktidarların işine geliyorsa, onlar aynen bırakılıyordu Size kısaca iki örnek vereyim:
1982 darbe anayasası uyarınca Danıştay üyelerinin dörtte birini cumhurbaşkanı seçiyordu.
Aynı anayasa uyarınca Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu, Adalet Bakanlığı’na bağlanmıştı.

Bu gibi maddelerin hiçbiri -siyasi iktidarların işine  geldiği için ve kendileri kullandığı için- değiştirilmedi, aynen bırakıldı!
Anayasa cambazlığının, anayasa ve darbe sömürüsünün somut sonuçları böyle idi!
Yıllardır aynı edebiyatı, aynı zırvalan dinliyoruz:
“Sivil ve demokratik bir anayasa isterük!”
İşin cılkı çıktı! Tam110 maddesi 18 kez değiştirilen anayasaya artık darbe anayasası demek mümkün müdür?
***
Bu sloganlar Özellikle AKP döneminde arşa yükseldi. “Sivilleşme, demokratikleşme” masalı adı altında son anayasa değişikliği gündeme geldi ve bundan tam bir yıl önce, 12 Eylül 2010 günü referanduma sunuldu…
Ve yapılan her türlü baskıyla, ele geçirilip devşirilen medyanın da desteği ile yüzde 58 oyla kabul edildi.
AKP, referandum öncesinde topluma çeşitli ve sonsuz vaatlerde bulunuyordu! Anayasa değişince herkes hak arayacak, her alanda eşitsizlikler giderilecek, şehit aileleri, gaziler, emekliler dahil her kesime nice nimetler yağdırılacaktı.
Hangisi yapıldı?.. Ne değişti?..
O günlerde burada defalarca yazdım
“Ey milletim, bunların tümü palavra. Bunların bütün amacı bu anayasa değişikliği ile yargıyı ele geçirip AKP’nin şubesi yapmak… Ve bu yolla, kendisi için en büyük tehdit olarak gördüğü Türk Ordusu’nun üzerine yürüyüp Türk Silahlı Kuvvetleri’ni topal ördek yapmak.”
Aynen böyle oldu
Getirdikleri yeni hükümlerle, önlerindeki en büyük engel olarak gördükleri ordumuzu önlerinde diz çöktürdüler.
Yargıtay, Danıştay, Anayasa Mahkemesi HSYK, adli ve idari yargının tümünü ellerine geçirmeyi başardılar.
İçlerindeki sayılan giderek azalan, onurlu, namuslu, siyasete baş eğmeyen hakimler ve savcılar hariç, yargı AKP’nin emir ve hizmetlerine sokuldu.
***
Ama iş henüz bitmedi! Doymak bilmeyen canavarın bu kadarla yetinmesi mümkün değildi. Şimdi 1 Ekim günü Meclis açılır açılmaz yeni bir tantana ile yüz yüze geleceğiz:
“Sayın vatandaşlarımız, demokratik ve sivil bir anayasa çalışmaları hükümetimiz tarafından başlatılmışta. Bizi izlemeye devam edin!..”
Peki şimdi ne olacak?
Yargı ele geçirildi. TSK teslim bayrağını çekti. Bundan sonrası nedir, neyi değiştirecekler?
Gayet basit:
Yeni anayasa ile Türkiye başkanlık sistemine geçecek. En önemli husus bu olacak.
Başkanlık seçimi ile birlikte yeni bir idari yapı oluşacak ve ülkemiz EYALETLERE bölünecek. Doğu ve Güneydoğu’da kurulacak Kürdistan (!) eyaletlerine ÖZERKLİK verilecek ve Türkiye’nin fiili bölünmesinin kapıları kadar açılacak.

Bunların “Sivilleşme, demokratikleşme” tantanasının sonuçlan işte böyle olacak.
Ama çok önemli bir husus daha var:
Tayyip, kendisini BAŞKAN seçtirecek. Böylece parlamentonun yetkileri kuşa çevrilecek ve tek adam yönetimi egemen kılınacak… Çünkü elindeki yetkiler yetmedi, onları az buluyor! O yüzden, resmen tek adam olmak istiyor!-

Sevgili okuyucularım, bugün size bunların Türkiye de “Demokratikleşme ve sivilleşme” altında oynadığı anayasa oyunlarından küçücük bir kesit  vermeye çalıştım.
Geçen 12 Eylül Referandumunda anayasaya “Evet” oyu verenler, acaba nasıl bir oyuna düştüklerini şimdi anladılar mı!
Anayasa, AKP iktidarının oyuncağı ve paspası olmuştur. Bu oyun 12 Eylül 2010 referandumu ile bitmedi. Devamı az sonra!..

Hele şimdi Tayyip’i başkan seçip Abdullah Çankaya’dan indirelim. Kürtçülere özerklik verelim, gerisi Allah kerim! Ötesine sonra bakarız.

Emin Çöleşan/SÖZCÜ

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget