Ceren öğretmen! - Mustafa Mutlu

Bugün Öğretmenler Günü... Ceren Candemir, Boğaziçi Üniversitesi’nin Fen Bilgisi ve Matematik Öğretmenliği bölümlerinden mezun olmuştu.

Ceren öğretmen! - Mustafa Mutlu
Bugün Öğretmenler Günü... Ceren Candemir, Boğaziçi Üniversitesi’nin Fen Bilgisi ve Matematik Öğretmenliği bölümlerinden mezun olmuştu.
Yıllarca öğretmenlik eğitimi almıştı.
2011’in yaz aylarında Muğla’nın Fethiye İlçesi’ndeki Kayaköy’e tatile gitti.
Tatilini bir “sanat kampı”nda geçiriyordu.
Çevresindeki köy çocukları dikkatini çekti. Hepsi, “Okulumuz kapandı, ders göremedik” diyordu. Mutsuzlardı.
Derslerinde geri kaldıklarını düşünüyorlardı.
Ceren Candemir o an kararını verdi:
Tatilini geçirdiği kampta o çocuklara ücretsiz ders verecekti... 
***
Bu düşüncesini köy muhtarıyla ve sanat kampının yöneticiyle paylaştı. Onlar da büyük bir coşkuyla destek verdiler kendisine...
Ve 30 köy çocuğuna matematik, geometri, fizik, kimya ve biyoloji dersleri vermeye başladı.
Hem de hepsine tek tek... Çünkü “toplu halde ders vermesi”nin yasak olduğunu biliyordu.
Günde en az on saatini bu ulvi göreve adamıştı!
Sanat kampı, bir anda eğitim yuvasına dönüştü. Ceren öğretmen, okulları kapatıldığı için derslerinde geri kalan çocukları canla başla eğitiyordu.
Hem o mutluydu, hem öğrencileri, hem de köy halkı! 
***
Sanat kampı bahçesindeki bir masada çocuklara ders çalıştırması, yerel basında yer aldı. Hatta bir gazetecinin ısrarıyla, sanki açık havada toplu ders veriyormuş gibi “kara tahta önünde” bir fotoğraf bile çektirdi! Sonra o gazete Ceren öğretmenin, köy okulunun kapatılmasını protesto etmek için ders verdiğini yazdı, çektiği o fotoğrafı kullandı.
Bilirsiniz bizde âdettir; hiçbir iyilik cezasız kalmaz!
İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü hemen harekete geçti:
Öğretmen Ceren Candemir, Kayaköy Muhtarı ve sanat kampının işletme sahibi hakkında, Anayasa’nın eğitim öğretim hakkını düzenleyen 42. maddesini ihlal etmek suçundan Fethiye Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulundu.
Gazeteciler yine kampa gitti ve Ceren Candemir’e ne düşündüğünü sordu. Üzgündü elbette, aynen şunları söyledi:
“Yasaları bildiğim için sınıf açıp, toplu ders vermedim. Hepsiyle ablaları gibi, anneleri gibi ilgilendim. Bir kuruş ücret almadım. Fakat bir gazetede benim köydeki okulun kapanmasını protesto ettiğim için ders verdiğim yazılınca olaylar başladı. Bu doğru değil. Amacım kimseyi protesto etmek falan değil, öğrencilere yardımcı olmaktı. Milli Eğitim Müdürlüğü’nün hakkımda yaptığı suç duyurusuna hem üzüldüm hem de çok şaşırdım. Öğrencilere derslerinde yardımcı olmak bir suçmuş. Buna kahrolmamak mümkün mü?” 
***
Sonra ne mi oldu?
Ceren öğretmen suçlu bulunup, hüküm giydi mi?
İnanın hiç önemli değil!
Çünkü okul yaşına gelmemiş çocukları yasa dışı bir şekilde Kur’an Kursu’na alıp beyinlerini yıkayanlar hakkında soruşturma açılmayan bir ülkede; elbette çağdaş eğitim veren öğretmenler her durumda bedel ödeyecektir... Önemli olan bu! 
***
 Ceren öğretmeni hayatımda bir kez bile görmedim, kendisiyle konuşmadım...
Nerede oturur, nasıl yaşar bilmem.
Onu sadece hakkında çıkan haberlerden tanıyorum ve onun gibi gerçek öğretmenlerin hâlâ ülkemde var olduğunu bilmekten dolayı çok mutluyum.
Tüm öğretmenlerin değil elbette; ama gerçek öğretmenlerin Öğretmenler Günü’nü sevgiyle ve saygıyla kutluyorum. 
*****
AYIPLI SORU!

Enver Aysever, YÖK Başkanı Gökhan Çetinkaya’yı konuk etmiş ve sözü yargı ile emniyetteki ‘cemaatçi yapılanma’ iddialarına getirerek açık açık sormuş:
“Siz bir cemaat mensubu musunuz?”
Çetinsaya da, “Bu soruyu zul addediyorum. Bu soru, ayıplı bir soru.”
Bay YÖK Başkanı haklı:
Aşağı tükürse sakal, yukarı tükürse bıyık!
“Evet” dese devletteki cemaatçileşmeyi itiraf etmiş olacak ki bu durumda başı belaya girecek...
“Hayır” dese dışlanacak, belki de cezalandırılacak...
İşte; bu yüzden soruyu ayıplamak en kolayı!
Cemaatleri ayıplayacak hâli yok ya... 
*****
GÜNÜN SORUSU

Alanyalı çiftçiler, iktidara yaranmak için ampul şeklinde sarı renkli domates üretmişler ve bunu Tarım Bakanı Mehdi Eker’e ikram etmişler... Eker de bu ilginç domatesi çok beğenmiş... Sorum o çiftçilere:
Birkaç yıl önce anasını alıp gitmek zorunda kalan Mersinli meslektaşınızdan da mı utanmadınız? 
*****
Başbakan’a katılıyorum!

Gazeteciliğin “muhalif” bir meslek olduğunu anlamayanlar ikide bir, “Canım bu insanlar hiç mi doğru bir şey söylemiyor, hiç mi iyi bir şey yapmıyor. Hep eleştiriyorsun, onları haklı bulduğun şeyleri de yazsana” diye sık sık serzenişte bulunurlar.
İşte yazıyorum:
Başbakan geçenlerde eski İsrail Başbakanı Ariel Şaron’u hedefine alarak, “Alma mazlumun ahını, çıkar aheste, aheste” dedi... İşte bu sözüne KESİNLİKLE katılıyorum...
“Ah” alanlar, mutlaka bunun bedelini öder! Henüz ödememiş olsalar bile bu “tahsilat” kaçınılmazdır.
Başbakan(a katılmakla kalmıyor; bu sözü bize hatırlattığı için kendisine teşekkür bile ediyorum!

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget