Toplu İlişkisizlik Yasası Rahatlık - Işık Kansu

AKP, “Toplu İş İlişkileri Yasası”nı geçiriyor TBMM’den. Öyle gözüküyor ki emekçiler, topluca iş ilişkilerinden vazgeçecekler. CHP İzmir Milletvekili Musa Çam, Meclis kürsüsünden açıkladı zaten:
“Eğer bu yasa, bu şekliyle geçerse mevcut sigortalı işçilerin yüzde 57’si toplusözleşme yapacak sendika bulamayacak. Sayıları 6 milyon 298 bin kişiyi bulan; inşaat, turizm, sağlık, taşımacılık, ticaret, büro, eğitim, basın ve liman işçileri için toplusözleşme bir hayal olacak. Şu anda Türkiye’de 52 sendika toplusözleşme yapıyor. Toplam 29 sendika barajın altında kalacak ve sadece 23 sendika toplusözleşme yapabilecek. 8 sektörde tek sendika egemenliği kurulacak. 2 milyon 868 bin sigortalı işçi, tek sendikaya üye olmak zorunda kalacak. AKP hükümetinin ILO normlarına ve Avrupa Sosyal Şartı’na rağmen bu yasayı çıkarmak istemesinin en önemli nedeni, Türkiye’de mücadele edecek, kavga edecek, militan bir sendikal hareketi tasfiye etmek, sadece hükümetin arka bahçesi olacak sarı sendikaları inşa etmektir.”
Cumhuriyet’ten yetişmiş Hürriyet Genel Yayın Müdürü Enis Berberoğlu, Cumhuriyet yazar ve muhabirlerinin AKP kongresine alınmayışını gazetesinde tek satırlık bir haber olarak bile görmedi.
Yine Cumhuriyet’ten yetişmiş Milliyet yazarı Mehmet Tezkan da AKP kongresi izlenimlerine şöyle girdi:
“Kongre salonuna en rahat girdiğim kongre oldu.”
Ne diyeyim, rahatlık bize batıyor herhalde.
Yeniden umut için
Türk-İş Genel Sekreteri Pevrul Kavrak, Kristal-İş Sendikası’nın genel kurulunda yaptığı konuşmada, Türkiye’de sendikalı işçi sayısının giderek azaldığını söyledi. 1980’li yıllarda 2.5 milyon olan sendikalı sayısının, bugün 600-700 bin arasında sıkışıp kaldığını aktardı. Nüfusun ikiye katlandığını, sendikalı işçi sayısının ise dibe vurduğunu anlattı ve ekledi:
“Bunun adı düşüş değil, resmen çöküştür. Yaşadığımız süreç, sendikalar için ya hep ya hiç zamanıdır. Türk-İş teşkilatı bugün bir moral çöküntüsü, bir yenilgi psikolojisi içindedir. Hatta bazıları ‘Biz yenildik, bittik, tükendik’ duygusu içindedir. Sendikal hareketin özgüveni kalmamıştır. Yeniden umut olmak için güven yaratmalıyız. Davamıza olan inancımızı pekiştirmeliyiz. Bizi yok etmek isteyenlere inadına meydan okumalıyız…”
Her alanda bir uykudan uyanma, doğrulma, üstünü başını silkeleyip ayağa kalkma isteği var gibi.
Keşke, ah keşke...
Ruh
CHP Isparta Milletvekili Ali Haydar Öner, geçen hafta “ağlayan ve ağlatanlar kongresi”nin özetini yaptı:
“Sayın Başbakan, Cumhurbaşkanlığı’na kapı aralamak üzere ‘s’ çizmiş. Hiç heveslenmesin. Bu büyük millet; Barzani’den onur duyan kongre şakşakçılarıyla Barzani’yi başkonuk edenlerin hakkından gelecek, günü geldiğinde bir daha belini doğrultamayacak şekilde sırtını yere serecektir. Zafer, Kuvayı Milliye ruhu taşıyanların olacaktır.”
Yeter ki CHP, o ruhu, tuzruhu ile karıştırmasın.
Hep birlikte
Osman Can, Anayasa Mahkemesi raportörü iken AKP’nin kapatılmasına karşı çıkan rapor hazırlamış ve demişti ki:
“Avrupa’da 50 yılda Almanya’da iki, İspanya’da bir parti olmak üzere sadece üç parti kapatıldı. Kapatılan bu partiler de terörle ilişkiliydi ve diktatörlüğü savunuyordu.”
Osman Can, son AKP kongresinde partinin yönetimine girdi.
Artık hep birlikte el ele, yabancıların hakemliğinde Oslo sürecini sürdürür, İmralı ile görüşür, başkan babacı sisteme de geçerler hayırlısıyla...
Kan bulaştıracak
Geldi geleli, dur durak yok. Her gün kavga, her gün hırgür, her gün bağırış, her gün çağırış.
İçeride, askerle, aydınla, gazeteciyle, memurla, işçiyle... Dışarıda, hemen tüm komşularla...
Kurup kurup oraya buraya itelediklerinden dalaşacak yer arıyorlardı, hazır bahaneyi bulunca atladılar üstüne.
Durup dururken çoluğumuzun çocuğumuzun kanını bulaştıracaklar üstlerine başlarına.
Eğitim manzarası
Konya’dan “milli eğitim” manzaraları:
“Hocacihan Ortaokulu’nda öğretmenler ve öğrenciler türbanla derse giriyor. Vali İhsan Dede İmam Hatip Ortaokulu’nda kız ve erkek öğrencilerin sınıfları ayrıldı ve yine bazı öğretmenler türbanla derse giriyor. Konya İl Milli Eğitim Müdür Yardımcısı Mevlüt Kuntoğlu idarecilere baskı yaparak sınıfların ayrılmasını istiyor.”
Konya’dan bakınca, tüm Türkiye gözüküyor.
Kıyma bize
Biz muhalefet ettiğimizi sanıyorduk. Meğer “hakaret” diye algılanıyormuş.
Çok doğru... Dağ dorukları kadar ululanmış, büyümüş, yüceleşmiş haşmetli sultanımız efendimizi eleştirmek kimin haddine...
Her dediğine katlanacağız, her istediğine uyacağız, her söylediğine boyun eğeceğiz.
“Höt” diyecek, girecek delik arayacağız. Eğer biz bulamazsak bir delik, onlar tutup atacaklar içeri.
“Ne yani okşayayım mı şimdi sizi” diye parmak sallayacak, “Dövdür bizi, kovdur bizi, süründür bizi” diye yalvaracağız.
Ne demekmiş muhalefet? Haşmet-meâb sultanımız efendimize hakarettir bu, hakaret...

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget