Her tarafta savaş çığlıkları! Hani bazıları bıraksan, hurra Suriye’ye girecek, “Halep, Şam derken” büyük Osmanlı hayalimiz avucumuzun içinde. Durum vahim; savaşı televizyonlarda izledikleri dizilerle karıştıranlar, en çok da medyadaki bazı kalemler işin kolay olduğunu sanabilirler. Oysa savaşlar, çokuluslu silah, gıda ve ilaç şirketlerinin hissedarları dışında herkese ölüm getirir.
Ülkemiz ne yazık ki, son derece zor ve atılan her adımın tüm olasılıklarının en ince ayrıntısına kadar incelenmesi ve ona göre tavır alınması gereken günlerden geçiyor.
Hamasi nutuklara, savaş çığlıkları atmaya hiç kimsenin hakkı yok!
Çünkü savaş bir dizi film değildir!
Sonu asla mutlu bitmez!
Ve savaş kararı verenlerin çoğu savaşa gitmez. Savaşa gidenler yoksul halk çocuklarıdır.
Şimdi savaş çığlıkları atanlara soruyorum, şunlar aklınıza geliyor mu?
Belki Türk ordusu sandığımız kadar güçlü değil, silahları eski ve Suriye’nin ne yazık ki, bizden daha etkili bir hava gücü ve kimyasal silahları olduğu söyleniyor.
Sıkıştırılmış bir diktatör olan Esad’ın bu kimyasal silahları kullanmayacağını kim garanti edebilir. Apaçık ve çok uzun olan sınırımızdaki topraklar kimyasal silahla etkilendiğinde bununla başa çıkabilecek bir savunmamız var mı?
Bir aya yakın bir zamandır bombalanan Akçakale’nin bu süre içinde boşaltılamaması sizi endişelendirmiyor mu?
Çıkan bir savaşta Türkiye’nin komşuları olan Rusya, İran, Irak nasıl bir tutum alacak? Acaba bu devletler, “aman aman birbirlerini yesinler bana ne” mi diyecekler yoksa…
Acaba böyle bir savaş bir “mezhepler savaşı” olarak algılanırsa, bölgede ve ülkemizde yaratacağı kaosu hiç düşündünüz mü?
Ekonominin parlak sinyaller vermediği, tüketim vergilerinin artırılmasından başka hiçbir çarenin üretilmediği bir zamanda, bir savaş ekonomisinin getireceği yük nasıl karşılanacak, hiç mi düşünmüyorsunuz?
Yoksullaşmanın ve savaşın üstesinden gelebilmek için insanlar üstünde zaten var olan baskının daha yoğunlaşacağı ve bunun patlamalara neden olacağı olasılığı hiç mi aklınıza gelmiyor?
Ve Türkiye’nin bir savaşa girmesi kimin işine geliyor?
Savaş çığlıkları atmadan önce bunun yanıtını biraz düşünün!
Diyeceksiniz ki, Suriye’nin kaza toplarına karşı sessiz mi kalınması gerekir. Elbette hayır, zaten hükümet caydırıcı bir tedbir olarak “tezkere”yi geçirmiştir ama bu “tezkerenin” yani “savaş izninin” arkasına gizlenmemek gerekir.
Dışişleri de uluslararası tüm mekanizmaları harekete geçirmek için çalışmalara başlamış durumda.
Bu nedenle savaş çığlıklarına son verip serinkanlı bir biçimde “savaş karşıtı” olmamız gerekiyor.
Bu arada tüm sınır boylarında yaşayan yurttaşlarımızın mal ve can güvenliğinin hemen sağlanması, sınırlarımızdan girişin mümkün olduğunca durdurulması gerekiyor.
Doğrusu, yirmi beş yaşında koşarak Türkiye’ye sığınmış sözümona muhaliflerin elleriyle zafer işareti yapıp, yayvan yayvan gülerek kameralara poz vermeleri benim bile sinirimi bozmaya başladı. Öyle yayılmış oturacağına git savaş kardeşim!
Öte yandan Akçakale’de bombalanan evlere hırsız girmiş, evlerdeki klimalar bile götürülmüş. İşte savaş budur. İnsanın en kötü yanlarını ortaya çıkarır. Bu beni, savaş çığlıkları kadar ürkütüyor. Öyle ya söylemiştik, savaş bir dizi film değildir.
Yorum Gönder