Dünyanın adaleti - Güngör Mengi
Adaletsiz bir uluslararası düzen Türkiye’ye de haksızlık ederek onu zor duruma sokabiliyor.
Her gün savaş riskini arttıran ve kontrol dışına çıkma tehlikesi taşıyan gelişmeler yaşıyoruz.
Suriye ile kapıştık kapışacağız.
Uluslararası güvenliği sözde garanti etme görevi yapan BM Güvenlik Konseyi, temelini oluşturan adalet ve hakkaniyet ruhuna sahip olsaydı bugün savaş korkusu yaşamazdık.
Otuz bini aşkın insan ölmeyecekti Suriye’de.
Üç yüz bine yakın insan evini barkını terkedip komşu ülkelere sığınmak zorunda kalmayacaktı.
Şam’daki despot çoktan tasfiye edilmiş olacağı için yaşadığımız kötülükler sebep bulamayacaktı.
BM beşlere rehin
Başbakan dün İstanbul Küresel Forumu’nun açılış konuşması fırsatını “adalet için” değerlendirdi.
Suriye’deki iç savaşta masum insanların kaderleriyle başbaşa bırakıldığından yola çıkarak “günümüz dünyasında adaletsizliğin yapısal bir nitelik kazandığını” söyledi.
Yirmi yıl kadar önce Saraybosna’da, Srebrenica’da Tuzla’da yüz binlerce insanın katline seyirci kalan Birleşmiş Milletler’in bugün Suriye’de aynı acizlik içinde bulunduğunu belirtti.
Doğru değil mi? Dünya Suriye’deki kavgayı, uzak bir yıldızı izler gibi izliyor.
Bosna hiç ders olmamış...
Başbakan çözümü adaletin uluslararası ilişkilere egemen olması şartının getireceğini savunuyor. Önerisi, adalet zemini üstünde BM’nin reforme edilmesidir.
Güvenlik Konseyi’ndeki 5 daimi üye ülkenin BM’nin her şeyi olduğu tesbiti doğrudur.
En büyük haksızlık
Bir daimi üyesinin vetosu dünyanın en büyük uluslararası çatı örgütünün ruhunu teslim alıyor.
Çelik bir gökdelenden başka geride bir şey kalmıyor.
Bu düzen Suriye’ye adalet ve kurtuluş değil sadece tehlikeli bir akibet vaat edebilir.
Başbakan’ın dünyaya çağrısı, Türkiye’nin uluslararası hukuka bağlı olarak uluslararası camia ile birlikte çözüm arama kararlılığını korumaya devam ettiğini vurgulamakla beraber sabrının tükenmekte olduğu işaretini de veriyor.
Erdoğan’ın şu sözleri hem değişmeyen bir gerçeği hem de kendi gücünün sınırlarını ortaya koyuyor:
“İnsanlık var olduğu sürece dünyada zulüm eksik olmayacak, adalet arayışı da asla son bulmayacaktır.”
Türkiye’nin seçilmiş liderleri ve hükümetleri elbette hep adaletin safında yer tutmalı, gücünü, çabasını adalet için harcamalı ama asla hayallere kapılmanın yanlışına düşmemelidir.
Çünkü o tür hesap hataları kendi halkımıza yönelen haksızlıklar doğuracaktır.
Şu anda kullanılacak aletler diplomasinin dinamikleridir.
Askeri güç gösterilerinin tahriklerinden sakınmak gerekir. En büyük haksızlık savaş çünkü.
Enerji bakımından bağımlı olduğumuz iki büyük komşunun siyaseten Suriye safında yer aldığını hiç ama hiç aklımızdan çıkarmayalım.
Bu da bir adaletsizlik sorunu ama bizi aşıyor!
Yorum Gönder