Tek bir fotoğraf uzun uzadıya yorumlara gerek bırakmıyor: “Kardeşlerin” artık yol
ayrımına geldiklerini olanca çıplaklığıyla gözler önüne seriyor.
Cumhurbaşkanı Gül kürsüye giden merdivenlerden inerken gözü Başbakan’da.
Başbakan RTE ise, kollarını aşağıya sarkıtmış, sap gibi duruyor. Alkışlamıyor Gül’ü.
Bir zamanların eller üstünde tutulan, Genel Başkan’ın toz kondurmadığı Cumhurbaşkanı; pek çok konudaki eleştirilerini sıralarken kameralar, RTE’nin dudakları sarkmış, ekşimiş yüzünü ekranlara yansıtıyor.
Medya Gül’ün eleştirilerinden sadece birini, “halkın oylarıyla seçilmiş tutuklu milletvekillerinin yerinin Meclis olduğunu” vurgulayan irdelemelerine RTE’nin “aynı görüşte değiliz” yanıtını manşetlere taşıdı.
Oysa Gül, örneğin Başbakan’ın hırçın saldırgan üslubunu, başkanlık sistemi tutkusunu, Avrupa Birliği’ne kayıtsız kalışını, ifade özgürlüğüne bakışını ve uygulamalarını, kimi gazetelerin AKP kongresine katılmalarını yasaklayan tavrını eleştirdi.
Meclis’in çalışmalara başladığı gün; Çankaya’daki AKP’linin Batı’ya; Batı’ya açıldığı varsayılan Başbakan’ın da Doğu’ya yöneldiğini kanıtlayan manzaralar izlendi.
Bir zamanların el bebek gül bebek AKP’lisi Bay Gül; RTE’ye göre gerçekten daha demokrat, daha Avrupalı, daha barışçı, daha reformcu bir lider kimliğine mi kavuştu acaba?
Yoksa zamana, zemine koşut açıklamalarla RTE’den farklı, Çankaya’ya daha uygun bir Cumhurbaşkanı olduğunu kanıtlamaya çalışarak toplumsal destek pekiştirmenin peşinde mi?
Neden ama neden, Cumhurbaşkanlığı sürecinin sona ermesine beş kala, bir yıl öncesine oranla daha demokrat, daha Avrupalı, daha barışçı ve reformcu bir kimlik sergiliyor?
***
Hafıza-i beşer yine şaşıyor.
Son yıla kadar AKP doğrultusundaki bütün yasaları, kararnameleri onaylayan, RTE’nin aykırı davranış ve uygulamalarını Köşk’ten destekleyen Gül mü reformist, Avrupalı, barışçı bir Cumhurbaşkanı?
Gül, üniversitelerde türban yasağını kim ki eleştirmiş; üniversitelerde en az oyu almış olanları rektörlüğe atadı.
Anayasa Mahkemesi’ne atadığı kişilerde hukuksal birikim aramak yerine AKP eğilimlerine uygun kişileri seçti.
Yurtiçi gezilerinde halkın gösterdiği sevgiyi yanlış yorumladı.
Halkın seçeceği cumhurbaşkanı günleri yaklaşırken; “kardeşinin” tersine, muhalif olsun iktidar partisinden olsun, halkta ayırım gözetmediğini kanıtlayan tarafsız ve partisiz bir Cumhurbaşkanı rolü oynamaya başladı.
Tarihsel olaylar tanıktır. Halkımız dün dündür, bugün bugündür der; dün alkışladığı insanları, iktidarları unutuverir.
***
RTE ise; 2007 yılında basınla yaptığı söyleşilerde Çankaya’ya çıkmayı istediğini yinelerken, Kayseri’den Gül’ün, “Halk benim cumhurbaşkanı olmamı istiyor” diyen demecinden sonra parti içinde olası kaynaşmaları, bölünmeyi önlemek amacıyla “kardeşini” aday ilan ettiği, kalbindeki yarayı, o grup toplantısını yıllardır unutamıyor.
Ama bu kez, hayır! Bu kez Gül’e kapıyı kapatacak!
Cumhurbaşkanı adayını parti yetkili organlarının saptaması yolunu açtı, açmak üzere. Partili cumhurbaşkanı formülüyle Gül’ü bertaraf etmekle kalmayacak; bir başkan gibi, partiyi de hükümeti de yukarıdan yönetecek!
***
Her beş veya yedi yılda sorunların kaynağıdır Çankaya!
Ne ki, yıllardır Çankaya rejimsel bir kaygı kaynağı olmadı.
Ya bugün? Kendini, ulusu yeni dünyalara devşirmeye görevli sanan, siyasal ikbal arzuları mantığı ve sağduyuyu aşmış bir lidere hazırlanıyor Çankaya!
2023’e kadar partisinin iktidar olacağını açıkladı ama artık 2023’le de yetinmiyor.
Batı’ya giden geminin rotasını Doğu’ya, 2071’e çevirdi.
Bir yüzyıldan 29 yıl noksan AKP iktidarları müjdeledi.
Amaçları Allah’a havale. Sık sık nasip olursa Çankaya diyor.
Nasip olacak mı?
Yorum Gönder