Ayhavar Antakya’ya - Oktay Ekinci

Hörmetli ohurlar... Kars’ta 1950’lerde “Ekinci Pedalhanesi”nde basılan “Ayhavar” mizah gazetinden ilhamla ayda bir galeme aldığım “ana(mın) dilimdeki yazılar”ımı bu sefer Anadolu’nun en gedim şeherlerinden Antakya’nın başına gelenlere ayırdım.
Kutsal kitaplarda da ismi keçen bu tarihi şeherimiz, her dinden insanların gardaşlıh içindeki “hemşehrilik heyatları”yla nam salıp; dünyada “medeniyetlerin dostluğu” timsali olup...
Ancah indilerde Suriye’den gelen “mülteci”ler ele “şuluh”luk (yaramazlık) eliyirler ki lap “ali gıran baş kesen” oluplar... çünkü hökümet, Suriye’deki Esad hökümetiyle savaşan “muhalif”lere dedi ki; “Bize sığının, gonağımız olun”.
Antakyalılar da deyirler ki; “Hay demez olaydız; tepemize çıhtılar.”
Silahları mülteciler, gampları beğenmirler, evlerde galırlar; çarşıda tapançalarıyla dolaşır, lokantalarda “müfte” (bedava) yeyirler; bazardan ne alırlarsa “pul” vermirler; şeherde “oğurçuluh” (hırsızlık) çoğalıp; eşittik ki marketleri de basıp talan eliyipler...
Antakya’dan e-nağme gönderen Nuriye Türe Hanım deyir ki; “Hiç alışık olmadığımız bir ortamdayız. Mülteciler şehri karıştırıyorlar.”
Dolmuşlara da silahlarını görsetip pul vermeden minen şuluh mültecilerin, caddelerde gızların gabahlarını (önlerini) kestihlerini, polisin “Suriyelilere karışamayız” dediğini söyleyen Nuriye Hanım yazır ki;
“Bu silahlandırılmış kişiler hastaneleri de istila ettiler, hemşireleri taciz ediyorlar. Doktorlara ‘Bize bakmakla yükümlüsünüz’ diyorlar. Çadır kentlerde devletin yatağını parayla satmaya kalkıyor; yemek değil ruj, ayna istiyorlar... Reyhanlı’da yanlarındaki kadınları satıyorlar.”
Antakyalılara göre heç birisi “töremeli” (aklı başında) adamlar olmayan; “salahana” (başı boş) dolanan bu “gede güde”lerin (serseri takımı) Suriye’de demokrasi guracahlarına inanmak “sefeh”lik (aptallık). Zaten aralarında tezeden Esad’a geyidenler (geri dönenler) de varmış…
Ama onlara ele yüz veririh ki üniversitelerimize de “imtahansız” alınacahlar. Heç bele bir gayırma olar? Özü de eğitimde!
Men bunları yazanda, Akçakale’ye Suriye’den atılan gülleler tüşmüş; 5 kişi ölmüştü. Hökümet “Biz de onları topa tuttuh” dedi; savaşmah için de AKP ve MHP’nin reyleriyle TBMM’den izin aldı... Hataylılar ise keçenlerdeki “sulh” istedikleri bir nümayişte afişe “Türkiye-Suriye Kardeş; ABD Kalleş” yazmıştılar...
Şeherde “lotu”luh (kabadayılık) yapan mülteciler de bu tarihi gardaşlığa zerer verirler ama onlara mani olmah yerine gol genet açırıh!.. İndi bir deyin görüm ay dadaşlar; öz insanımızı gözden çıhartan bu hagganiyetsiz “kömeh”in (yardımın) de amacı ne olabiler?

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget