Aşk ve diyalektik - Yaşar Nuri Öztürk

Aşk ve diyalektik - Yaşar Nuri Öztürk “Ezelde aşk vardı” diyor, sûfî düşünce… Aşk vardı ve her şeye vücut sebebi o oldu.

Aşk ve diyalektik - Yaşar Nuri Öztürk
“Ezelde aşk vardı” diyor, sûfî düşünce… Aşk vardı ve her şeye vücut sebebi o oldu.

Sonuçta da aşk olacaktır. Kısaca, varlık ve varoluş serüveninin başı ve sonu aşktır. Varlık, aşk annenin çocuğudur. Düşe kalka büyür ve sonunda kendini dölleyen rahme döner, yine aşk olur.

Batılı kafa, yıllar ve yıllar, bir terane tutturmuştur: Kur’an’da sevgi yoktur veya sevgi motifi çok zayıftır. Bir saptırma ve yalan değilse, bir gaflet ve göremeyiştir bu… Kur’an’ın ana teması Allah (veya Allah-insan diyalogu) ve Allah’ın temel vasfı rahmettir. Rahmet, Kur’an terminolojisinin o esrarlı kavramıdır ki, Yaratıcı Kudret’in varlık ve oluşa uzanan sınırsız sevgisini bize iletir ve gözlerimizin önüne, güzelliklerden, şefkatten, sevgiden, vecd ve cezbeden bir evren koyar. Rahmet; aşk, şefkat ve merhamet gibi üç temel unsuru kucaklayan bir ulûhiyet (tanrılık) vasfıdır.

Rahmet, Kur’an’ın öğrettiği aşkı iğretiliklerin, sefilliklerin ötesine, üstüne çeken erdirici kavramdır. Aşkı süzer, arıtır, ölümlünün, basitin çamurundan kurtarırsanız, rahmet olur; küçüğü büyüğü, kadını erkeği ile bütün insanlığı kucaklamakla kalmaz, bütün varlığı en sıcak duygularla bağrına basar.

İman dediğimiz o esrarlı mânâ, sadece İslam mistiklerine göre değil, hemen hemen tüm İslam düşünürlerine göre, bir aşk alakasıdır. Muvahhit filozof İbn Sîna’ya sorsanız “Aşk esas, kurallar ve ibadetler uyarıcı (münebbihât)dır. Münebbihât esas değildir, esas olan aşktır.” (İbn Sîna, eş-Şifa, ilahiyat bahsi, makale: 10, fasıl: 3) Ve aynı düşünürün aynı yerdeki tespitine göre, “İlk hareket aşktandır.” İlk ve son, başlangıç ve bitiş noktaları aşktır.


DÜNYADA EGEMEN OLAN AŞK DEĞİL, DİYALEKTİKTİRAncak, bunun kadar gerçek olan bir şey daha var Kur’an’da: Tevhidin ilk ve son noktalarının arasında yani, oluş çizgisinde hâkim olan, aşk değil, kesret (çokluk) cedel ve cihaddır; yani, diyalektik. İnsanın tekâmülü, bir başka deyimle oluş, aşk üzre değil, cihat üzre seyrediyor. İnsandan istenen, aşkı, mümkün olduğunca hayata sokmaktır fakat ne yazık ki, hayat serüveni, aşk üzre değil, diyalektik üzre yürüyor. Hayat sahnesinde, özellikle dünya planında, diyalektiğin üstüne çıkmış, aşka ulaşmış ruhlar yok değildir ama yok denecek kadar azdır. Bu yüzden, Kur’an, hakların savunulmasını, zalimin durdurulmasını ister; bu yolda gösterilen gayretleri kutsar. Hakkın korunması, diyalektiği aşka yükseltmesi beklenen müminin yani, Allah adamının tavrı olacaktır. O halde, Kur’an’daki cihat (oluşu güzele ve iyiye çekmek için sürekli didinme) Marksist terminolojideki diyalektiği aşan bir yürüyüşün adıdır. Cihat, bir metadiyalektik arayışıdır.

Diyalektiğin en zorlu süjesi ve alanı, insanın bizzat kendisidir. İnsan, aynı anda diyalektiğin hem süjesi hem objesi hem de alanıdır. O, hem kendini kuşatan dünyada hem de kendisinin kuşattığı dünyada bir diyalektik sergiliyor. O yüzden “insan, şeylerin diyalektik bakımından en zorlusudur.” (Kehf, 54)

Kur’an, sürekli değişmeyi esas alan diyalektik bir mantık sergiler. Onun en sevmediği şey, değişmezlik esasına oturan formel mantıktır. Bu yüzdendir ki, büyük Muhammed İkbal’in de işaret ettiği gibi, Kur’an’ın dinamik düşüncesini eski Yunanın statik düşüncesine bağlayan İslamî teoloji hareketi (İlmi Kelam) Kur’anî gelişmeye bir darbe indirmiştir.

Kur’an diyalektiğinin temelinde, altta kalanın, Yaratıcı Kudret tarafından sürekli yukarı çekilişi yatar. O’nun deyimlerini kullanırsak, bu bir müstaz’af-müstaz’if veya müstaz’af-mütref çelişme ve didişmesidir. Burada, mustaz’af ezilen, horlanan, altta kalan, hakları gaspedilen, küçük görülen; mustaz’if veya mütref ise, ezen, horlayan, küçük gören, gaspeden, şımaran anlamlarına geliyor. Bu anlamda bir diyalektiğin özünü veren ayet Kasas suresinin 5. ayetidir. “Biz istiyoruz ki, yeryüzünde mustaz’af tutulanları nimetlendirelim, onları önderler yapalım ve mülkümüze onları varis kılalım.” (Ayrıca bk. İsra, 16) Burada, ezileni sürekli yukarı çeken kuvvet, Yaratıcı Kudrettir. Ve motör güç, ezilendir.

Büyük ruh’a düşen, diyalektikle yürürken aşka tırmanabilmektir.

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget