İktisat Fakültesi Mezunlar Cemiyeti (İFMC) Başkanı Vahap Adıyaman telefonda “Hocam 6 Ekim’de, İktisat Fakültesi’nden mezun oluşunuzun 50. yılı anısına size plaket vereceğiz” dediğinde içimde garip duygular hissettim.
Artılarıyla, eksileriyle yaşanmış yarım asır.
- İktisat Fakültesi’ndeki öğrencilik yıllarımda 27 ve 28 Nisan 1960 olaylarını hocalarımla birlikte yaşadım. Demir Demirgil, İdris Küçükömer, Gülten Kazgan ve Sencer Divitçioğlu ile birlikte.
- Sonra 1961 Anayasası’nı teneffüs etmeye başladım.
- Ve 12 Mart, 12 Eylül açık ve örtülü askeri darbeleri geldi, 1961 Anayasası’ndaki toplumsal ve demokratik açılımları budamak, tırpanlamak için.
Sokakta, üniversitede, Babıâli’de öldürülen meslektaşlarım, hocalarım ile birlikte. Cavit Orhan Tütengil’leri, Abdi İpekçi’leri ve nicelerini buram buram yaşadım.
Hocam, dostum ve akrabam olan pırlanta gibi bir insanın faşizm tarafından, bulunduğum mahallede, Levent’te yok ediliş felaketini içim sızlayarak izledim.
- 80’lerin faşizmi, 90’ların yeni küresel güç dengeleri ve Ortadoğu’nun yeniden yapılandırılmasında Türkiye’nin öne çıkarılışını bir akademisyen olarak yazdım ve konuştum.
1962’de mezun olup daha 21 yaşımda asistanlığa girişimden bugüne kadar yarım yüzyıl geçmiş ve bu süre içinde dünya, bölge ve Türkiye yeni gelişmeler ve sorunlarla yüz yüze gelmişti.
50 yıl önce mezun olduğum İktisat Fakültesi’nden kimler gelmiş kimler geçmişti? Hocalarım, meslektaşlarım ve öğrencilerim olarak…
Kimler mi?
- Bir Sabri Ülgener 1950’lerin başında yazdığı kitaplarla, 2000’li yıllarda, vefatından 40 yıl sonra Türkiye’nin siyaset gündemine gelmiş oturmuştu.
- Aynı şekilde İdris Hoca da, “solcu kimliğine karşın sağ ve liberal cenahın yeni fikir babası” haline gelivermişti.
Sabri Hoca ve İdris Hoca acaba hayattayken kendilerinin 2000’li yıllarda bu denli gündeme geleceklerini düşünmüşler miydi?
İkisini de çok yakından tanıyan bir insan olarak rahatlıkla, “hiç sanmıyorum” derim.
- Prof. Ahmet Kılıçbay politikaya hiç bulaşmamış bir insandı ve iktisat bilimini, teknik boyutuyla hazmetmişti.
Böyle olmasına karşın Evren’in iktisat danışmanı olmasını hâlâ anlayabilmiş değilim.
- Sevgili hocam ve dostum Gülten Kazgan mı? 60’ların Yön dergisinin yazarlarından biri olarak ün salmıştı.
Önce aynı kürsüde, YÖK’ten sonra aynı bölümde beraber çalıştığım bu hocalar ve dostlar Türkiye’nin son 50 yılına fikirleri ile katkıda bulunan insanlardı.
Beğenirsiniz, beğenmezsiniz o ayrı mesele; ama bu akademisyenler görüşleri ile toplumu etkilemişlerdir. Siyasetçi olmamalarına karşın, belki de istemeden siyasetin bir parçası haline gelmişlerdir.
50 yıllık mezuniyet plaketi bana bunları anımsattı. 1962’de, daha 21 yaşımda asistan oluşumdan emekli olduğum 48 yıllık İktisat Fakültesi öğretim üyeliğim boyunca Türkiye’yi bu akademisyenlerle beraber yaşadık; artı ve eksileriyle.
Tabii İktisat Fakültesi’ndeki hocalığımın benim açımdan en önemli yanı mezun ettiğim 20 bine yakın öğrencimdir.
Dile kolay; yarım yüzyıl, 20 bin öğrenci ve Türkiye’nin son 50 yılına damgasını vuran hocalarla geçen bir ömür.
Vahap telefon edince, bütün bunlar bir filmin şeridi gibi gözlerimin önüne seriliverdi. Sizlerle paylaşmak istedim…
Yorum Gönder