Bu kurultay delegeleri mi YCHP’yi iktidar yapacak! Güldürmeyin!


YCHP İl ve ilçe kongreleri neredeyse tüm yurtta tam bir fiyasko!
Bırakın kavgaları, yumrukları, havada uçuşan iskemleleri, kongreler için tutulan salonların hemen hemen hepsinin boş olduğu görülüyor.
İst. Kadıköy ilçesinde Pazar günü (10.06.2012) iki ayrı yerde kongre yapıldı. Birisi Caferağa Spor Salonu’nda (YCHP İstanbul İl Gençlik Kolları Başkanlığı seçimi), diğeri (Aktaş düğün Salonu’nda) YCHP Kadıköy Kadın Kolu seçimi idi.
Caferağa’da asılan bir pankart yüzünden gençler birbirlerine girmişler, neyse ki, iki başkan adayının çabaları ile kavga yatışmış.
CHP kongrelerinde genelde böyle şeyler yani kavgalar, döğüşler olurdu ama salonların boş olması mı?
Asla!
Hani bir deyim vardır ya ,” iğne atsanız yere düşmez”” diye, inanın, kongre salonları işte tam anlamı ile öyle olurdu. İçerideki kalabalığın bir o kadarı da (kadınlı erkekli) dışarlarda, volta atarlardı.
Şimdi ise bu YCHP de o kadar ruhsuz, öylesine tatsız tuzsuz kongreler oluyor ki sormayın.
Ne bir coşku, ne bir heyecan, hiç birini aramayın.
1200 kişilik salonun yeterince dolmaması üzerine CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu kongreye gelmekten vazgeçti.
Evet, basında yer aldığı gibi salon dolmayınca Sn. Genel Başkan önceden geleceğini bildirdiği halde gelmekten vaz geçiyor.
Kadıköy Kadın Kolu kongresinde bir başka olay yaşanıyor.
Kongrelerde neler oluyor kısaca bir tanesinden bahsedeyim.
Kadın Kolları ve Gençlik Kolları partinin yan kolları oldukları için YSK ya şikâyet edemiyorsunuz veya her hangi bir dava açamıyorsunuz. İşte bunu fırsat bilen bazı uyanık ilçe başkanları kongre sırasında salonu saat 17.00 de teslim edeceklerini ve saat 16 da sandıkları kapatacaklarını söylerler. Yapacak bir şey yoktur o saatten sonra tabi. Normalde sabah 9 da sandıklar açılır ve saat 17.00 ye kadar gelenler oy kullanırlar.
llçe yönetimi kararı ile tarih belirleniyor, bir salon tutuluyor ve bir şekilde ilan ediliyor. Buraya kadar her şey güzel görünüyor.
Ne var ki sandıkların 16.00 da kapatılacağı duyuru da yer almıyor. Uyanıklık ya! Birincisi, varsayalım öğlen bir işiniz var, nasılsa beşe kadar yetişirim diyorsunuz. 16.30 da kongre salonundasınız ..
Eh! İşte o zaman maalesef havanızı alırsınız.
Sandıklar kapalı olduğundan haklı olarak bağırır çağırırsınız belki amma, sonunda poponuza baka baka, sinir küpüne dönmüş halde evinize yollanırsınız..
İkincisi, zamanında orada olsanız bile oy kuyruğu ilerlemezse sandıklar kapanınca aynı durum söz konusudur. İlçe veya il bir şekilde önce kendi taraftarına oy kullandıracaktır ki bunlar yeni üyelerdir hiç birini tanımazsınız bile. Bazen kimliğe bile bakılmaz yeter ki sen başkanın adamı ol.
İşte bunu adı da ketenpere seçim olur. Böylece de ilçe başkanlığının istediği aday kazanır.
Bizim Kadıköy’de buna benzer seçim yapılmış.
Yöneticilerin atama ile değil seçimle gelmeleri neden istenir bellidir.
Örgüt emekçilerinin yönetimlerde olmasını isteyerek, seçilenlere güvenmek istersiniz. Çünkü onların verimli çalışarak, partiye üye kazandıracak, halkla kucaklaşacak ve partiyi iktidara taşıyabilecek kapasitede, herkesle barışık kişiler olacaklarına gönülden inanırsınız.
Ne yazık ki şimdi bu düşünceler içerisinde değil de, bana biat edecek, ben nereye yönlendirirsem oraya dönecek insanları ben seçerim uygulaması yapılıyor.
Salon saati bahanedir. Efendim salon düğün için hazırlanacakmış, yok maç varmış filan, falan.
Salon bolluğuna kıran mı girdi de insanların haklarına ipotek koyuyorsunuz?
Mesela, koskoca Kadıköy’de salon kıtlığı mı vardı?
Haydi, canım oradan… Amaç, ben bu seçimi nasıl alırım şeytanlığı.
Sayın Baykal ve Önder Sav zamanında bunun adına hizipçilik deniyordu değil mi?
Şimdi acımasızca daniskası yapılıyor.( Yazık, çok yazık, sanırım bunlardan Sayın Genel Başkan Kılıçdaroğlu’nun haberi yoktur.)
O zamanlar hiç değilse sen ulusalcısın, sen milliyetçisin diyerek örgüt ötekileştirilmiyor, dışlanmıyordu. Çalışan emekçilerin hakları böylesine afiyetle yenilmiyordu.
Sn.Kılıçdaroğlu ve yönetimi ile öylesine demokrasi geldi ki, demokrasi tıpkı Başbakan Erdoğan’ın dediği gibi bir tramvaya döndü. İstedikleri yerde inip, istedikleri yerde de biniyorlar.
Hay seveyim böyle demokrasiyi ben.
Neyse, Hatice’ye değil de, bu işin neticelerini ele alalım biz.
Şimdiki kongreler koltuk hırsı ile az olsun, benim olsun diye yapılıyor dedik ya, eş dost, hısım akraba ve partiye hiç gidip gelmeyen tanıdıklarla yapılan delegelerin kaç tanesi aktif çalışacak bunu düşünen var mı acaba?
Kurultay delegelerini, il ve mahalle delegelerini hangi mahalle çalışmalarında, hangi eylemlerde göreceğiz bakalım.
Bu demek oluyor ki ben iktidar olmayayım ama partinin iktidarı benim olsun.
Hanımlar,beyler, kendinize gelin lütfen.
CHP halkın ve ülkenin en güçlü dayanağı ve güvencesi böyle mi olacak? Önümüzde yapılacak olan yerel ve genel seçimler böyle mi kazanılacak?
Zaten nereden çıktı bu YENİ sözü, kurultaylarda böyle bir kararın çıktığını ben bilmiyorum. Yoksa edebiyatımızdaki 2. Yeni dalgasından mı yoksa 2.Cumhuriyet heveslilerinden mi esinlenildi?
CHP kimsenin babasının çiftliği değildir. Y-CHP diyerek geçmişini inkâr edenlerin gelecekleri de olamaz.
Tünay Süer

Not: Ablamın rahatsızlığı dolayısı ile Antalya’dayım. Tüm okurlarıma,yoldaşlarıma gönül dolusu sevgiler ve saygılar.

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget