Şu hakikati bir kez daha hatırlayalım:
Bu ülkede Tayyip Erdoğan’a rağmen bir şey olmaz, olamaz…
Hele hele futbol gibi kitleler üzerinde müthiş etkisi olan bir alanda Başbakan’ın bilgisi olmaksızın yaprak bile kıpırdayamaz.
Buradan hareketle şike ve Aziz Yıldırım bağlamında yapılan dinleme faaliyetlerinden tutun sonrasındaki dava süreçlerine kadar her şey Başbakan’ın bilgisi dâhilindedir.
Dahası, güya özerk olan Futbol Federasyonu başkanlarını hiç kuşkunuz olmasın artık Tayyip Bey belirliyor.
Bitmedi, Kulüpler Birliği başkanları bile onun arzusu ile seçiliyor ki Yıldırım Demirören o şekilde göreve gelmiştir.
Dolayısı ile futbolda olan olumlu ya da olumsuzluklarda Başbakan birinci derece sorumluluk sahibi zira en yukarıda karar verici olan odur.
Bu genellemeyi yaptıktan sonra somuta gelelim.
Görüyorsunuz son yaşananlardan sonra futbolumuz artık tat vermiyor ve kitleler hızla futboldan soğuyor.
Dahası, sadece Avrupa’da değil bütün dünyada futbol bağlamında Türkiye rezil olmuş durumda çünkü şike şayiası her tarafı sarmış.
Peki, buralara nasıl mı gelindi?
Futbol sektörünü ele geçirme arzusu ve Aziz Yıldırım’dan intikam alma adına Türk futbolu lağıma düşürüldü ki emin olun temizlenmesi yıllar alacak.
Yahu ortada bir şike yani pislik varsa anında cezayı keser ve müsebbiplerini küme düşürürsün.
Türkiye’de bu yapılmadı ve kangren hali bütün bünyeye yani sektöre yayıldı.
Eskiler derlerdi ya, niyet hayır olursa akıbet de hayır olur ama AKP ile silahşoru cemaatin niyeti hayır olmadığı için akıbet de şer oldu.
İnsaf ile sorgulayalım:
Futbol ile ilgili telefon dinlemelerine ne zaman başlandı?
2009’un Aralık ayında.
Peki, şike iddiaları ne zamana a it?
2010 ayının Nisan ve Mayıs aylarına.
Soruyorum özel yetkili savcı Zekeriya Öz 5 ay sonra şike olacağını nasıl bildi de telefon dinlemeleri için mahkemeden dinleme kararı aldı?
Hadise şudur:
Başbakan Telekom Arena’da on binler tarafından yuhalanınca Cemaatin kışkırtması ile futbol sektörünü ele geçirmek ve topyekûn sindirme adına hareket emrini veriyor ve operasyon için telefon dinlemeleri ile bilgi toplama başlıyor. Kısa süre içindeki bir kaç dinleme ile anında infazlar yapılıyor lakin hesaplar şaşıyor zira futbol dediğiniz olayın çok boyutu var.
Evet bugünkü kaos astığım astık kestiğim kestik anlayışının futbola uymamasının doğal bir sorucudur.
Hayret CHP ile MHP niye bu konuyu gündeme getirmez ve hakikati milletle paylaşmaz.
Kürt Baharı Nevruz’da
Sadece PKK değil Peşmerge Barzani de Nevruz’u bekliyormuş.
PKK, malum karlar erisin ve eylemleri başlatayım arzusunda.
Peşmerge Barzani’nin hesabı ise büyük.
O, Nevruz’da yani 21 Mart’ta Kürdistan’ın bağımsızlığını ilan edeyim arayışında.
Irak haber ajansı El Nexil’in haberine göre Barzani bağımsızlık ilanı için ABD’den onayı almış şimdi İngiltere ile Fransa’yı iknaya uğraşıyormuş.
Peki, Türkiye’yi mi soruyorsunuz?
Barzani’nin Türkiye diye bir derdi yok zira ABD’nin ‘evet’ini Ankara’nın iknası olarak görüyor yani Türkiye’nin Washington’a hayır diyemeyeceğini düşünüyor!
Nevruz dediğimiz tarihe şurada kaldı 50 küsur gün.
Ne yalan söyleyeyim bu bahardan endişeliyim.
CHP’de 4 günde 2 kurultay
Olay şudur:
Muhalifler imza toplayarak Tüzük Kurultayı dedi.
Bunun üzerine Kılıçdaroğlu, o imzaların önüne geçerek kurultaya ben gidiyorum restini çekti.
Yasaya göre iki kurultay da mecburi yani 4 gün ara ile iki kurultay toplanacak.
Peki, kurultay da öncelik almanın önemi ne midir?
Kurultaya kimin talebi ile gidilirse gündemi o belirleyecek.
Üzülerek ifade etmeliyim ki bugün CHP fiilen iki parçadır.
Kılıçdaroğlu koltuğuma halel gelmesin diye belli ki ön alıyor.
Yok, bugün için Kemal Bey’in koltuğu sallantıda değil. Zira Deniz Baykal gibi isimler mahalli seçimleri bekliyor ama partideki enerji bundan sonra dışarıya değil içeriye harcanacak…
Yazık…
Al parayı, saldır Suriye’ye…
İddia sahibi Yahya Rahim Safevi’dir.
O kim mi?
İran’ın dini önderi Hamaney’in askeri danışmanı.
İddiası şudur:
“Türkiye’ye Katar aracılığı ile Suriye’de sorun çıkarsın (saldırsın) diye milyar dolarlar aktarılıyor.”
Hem iddianın kendisi hem de seslendiren önemli.
Katar Emiri zaten ABD yandaşlığı ile tescilli bir isim ki Pentagon’un bölgemizdeki en büyük üssü bu ülkecikte ve dahası CIA’nın yayın organı olan El Cezire’de Katar orjjnli, dolayısı ile iddianın merkezinde Katar’ın olması zaten başlı başına kuşku sebebidir.
Katar Emiri’nin son günlerde yatırım ve satın alma bağlamında gündeme gelmesi zaten dikkate değer bir husustu.
Bu arada İran’dan üst düzeyden ardı ardına yapılan açıklamalar aslında işaret fişeğidir. Tahran yönetimi Türkiye ile ilişkiler bozulmasın diye çarpınıyor ama bu çırpınışın bir gün sonu gelebilir ve işte o gün bölgemiz için hoş olmayan tablolar ortaya çıkabilir .
Sabahattin Önkibar/Yeni Mesaj
Yorum Gönder