Mangalda Kül Bırakmayanlar - Rifat Serdaroğlu

Bizler bu deyimi, palavra konuşanlarla ilgili olarak kullanırız.
Hatta “Üf, adam öyle bir palavra attı ki, mangalda kül bırakmadı” deriz…
Ama bir dostum bu deyimin anlamını yanlış bildiğimi, doğrusunun ise aşağıdaki gibi olduğunu iddia etti. Hangisi doğru, karar sizlerin…
“Osmanlı İmparatorluğu zamanında Yeniçeri Ağaları, askere alacakları gençlerin ‘eşcinsel’ olup olmadıklarını anlamak için şu yöntemi uygularlarmış!..
Yeniçeri Ocağına alınacak genç, üzeri kül ile doldurulmuş bir mangala, poposu çıplak bir şekilde oturtulur ve gaz çıkarması istenirmiş. Gaz çıkarma sonucu mangalın üstündeki külde küçük bir oyuk açılırsa,  mesele yok delikanlı askere alınırmış. Fakat, gaz çıkarma sonucu ‘mangalda kül bırakmayacak’ şekilde büyük bir oyuk açılırsa o delikanlının eşcinsel olduğuna hükmedilir ve askere alınmaz ama ayrı bir deftere(Mangalda Kül Bırakmayanlar diye) kayıt edilirmiş”…

Bana iletilen bu, isteyen istediğine inanmakta serbest. Ben hala, birinci şıktaki gibi (Palavracılar için) yorumlayarak bu deyimi kullanacağım. Dediğim gibi sizler elbette ki özgürsünüz…
Türk Toplumunda siyasetçiler “günah keçisidirler”  gelen vurur, giden vurur. Gerçi siyasetçilerin büyükçe bir kısmı tokat yemeyi hak ederler ama, toplumda bozuk giden her olaydan sadece siyasetçiler sorumlu değildir…
*Siyasetçiler kadar sorumlu bir sınıf  “basındır”. Elindeki muazzam iletişim gücünü, kendi ticari çıkarları için kullanan basın patronları ve bu şantajlara boyun eğen siyasetçilerin ikisi de aynı derece de sorumlu ve suçlu değiller mi?..
*Eline geçirdiği köşesinden her gün Türkiye’nin birliğine, beraberliğine, kardeşliğine tahrip bombası atan bir köşe yazarının suçunu görmezden mi geleceğiz? Terörün yuvası Bekaa vadisinde militan olarak yetişip, Türk gençlerini yıllardır zehirleyen “porsuk suratlının” sebep olduğu can kayıplarının hesabını kim verecek?
*Para için dış güçlerin emrine girip, Cumhuriyetimizi numaralayan Karen Fogg çocuklarının, genç beyinlerde yaptıkları yıkımı nasıl onaracağız?
*Bize aklı-bilimi-aydınlığı emreden kutsal dinimizi, kendi ticari ve siyasi amaçları için çarpıtan ve gençlerimizi acımadan zehirleyen, ortaçağdan kalma bu “seccade şeytanlarının” genç beyinlere serptikleri ayrılık tohumlarını nasıl yok edeceğiz?
*Asırlardır et-tırnak beraber olduğumuz, bir kazanda kaynadığımız insanlarımızı etnik kökenlerine göre bölmeye çalışan ve binlerce canımızın yok olup gitmesine sebep olan emperyalist devletlerin uşaklarının,  genç kafalara kazıdıkları “bölünme” fikrini nasıl ortadan kaldıracağız?
Bu tür çabaların son örneğini Pazar günkü Hürriyet Gazetesinde gördük. Kendilerine “4 Yüz” diyen  dört köşe yazarı, Time Dergisine özenerek, Türkiye’nin en etkili “Top 10” kişisini seçmişler!…
Bu dört yazar, yıllardır Türkiye’nin en çok satan gazetelerinde yazılar yazdılar. Zaman zaman doğru bilgi sahibi olmadan, insanları karaladılar, toplumu yanılttılar. Bir zamanlar basının “Amiral Gemisi” olan, şimdilerde aynen “AKP Gemisi” haline dönüşen Hürriyette, bu yıl toplumu etkileyen 10 ismi açıkladılar.
İçlerinde Kemal Derviş’ten- Türkler, 1 Milyon Ermeni ve 30 bin Kürdü kestiler diyen Orhan Pamuk’a, Yıllardır Amerika’da çan sesi altında ve CIA korumasında yaşamayı tercih eden cemaat liderinden- yıllardır bölücü örgütün sesi olmuş Leyla Zana’ya, Başbakan Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan’dan- Kıvanç Tatlıtuğ’a, Sanatçı Ajda Pekkan’dan- bebek katili cani Öcalan’a kadar çok sayıda ismi parlatıp durdular.
Dünyanın hiçbir demokratik devletinde, o ülkenin 40 bin canını almış ve adil bir yargılanma sonucu, ömür boyu ağırlaştırılmış hapse mahkum edilmiş bir caninin reklamı, o ülkenin gazetelerinde yapılamaz.  “4 Yüz” adındaki bu kişiler, Amerika’da Usame Bin Ladin’in olumlu reklamını yapmaya kalkan gazetecinin kendisini nerede bulacağını bilmezler mi?…
Dünyanın hiçbir Lâik ve Demokratik bir ülkesinde yurtdışında yaşayıp, milyarlarca dolar servetin üstünde oturan ve rejim düşmanı olan bir kişinin olumlu reklamını yapamazsınız. Yapmaya kalkan olursa, onu anında Yeniçerilerin mangalında kül bırakmayan adamına döndürürler…
Herkes haddini ve kendini bilecek, elindeki gücü milleti ayrıştırmak ve milletin sinirlerini bozmak için kullanmayacak.
Başbakan Erdoğan’ın yanında, Menemen testisi gibi dizilip, “falakaya yatırılacak cemaat talebesi” gibi tir-tir titreyerek emir bekleyen ve patronundan fırça yiyenlerin, Türk Milletinden utanmaları yok mudur?
Yoksa bu yaptıklarının unutulacağını mı zannediyorlar?
Kimse boşuna umutlanmasın. Bu zor günlerde kimin ne yaptığı, nasıl davrandığı, “Yeniçerilerin, mangalda kül bırakmayanları” kaydettikleri gibi kaydedilmektedir.
İkide bir Kandile, çıyan yuvasına gidip binlerce Türk gencinin canını alan eşkıya ile ceviz ağacının altında sohbet edip bu katilleri “demokrasi kahramanı” diye parlattıkları ve bu eşkıyaları, cahil gençlere “özenilecek birer kişi” olarak tanıtmaları yetmezmiş gibi, şimdi de bölücü örgüt liderini sürekli gündemde tutmaya başladılar…
Bir basın mensubu, ülkesinin gerçeklerine bu kadar karşı olabilir mi?
Zamanı geriye alma ve Yeniçeri devrine gitme imkanı olsa, bunlar mangalda kül bırakırlar mıydı acaba?…
Sevgili hemşerim Yılmaz Özdil, güzel hatırın olmasa kim eline alırdı o
AKP Gemisini…
Sağlık ve başarı dileklerimle 

Rifat Serdaroğlu

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget