Türk halkının çoğunluğu herhalde Alzheimer özürlü olmalı! AKP hükümetinin başı Recep Tayyip Erdoğan mart ayında Rusya dönüşünde bir soruya ne yanıt vermişti?
“Bu ülkede parası olan var, olmayan var. Şimdi kalkıp da parası olana bedelli askerlik ‘buyur kullan’, parası olmayana ‘o da gitsin askerlik yapsın’ diyeceksin. Bunu adalet terazisine oturtmak zorundasınız. Ben şahsen böyle bir sorumluluğun altına Tayyip Erdoğan olarak giremem.”
Girdi mi? Kime girdi? Bedel ödeyemeyene? Kim bedel ödemiyor? Bunun da yanıtını Eylül 2006’da “Şehit cenazesi görmek istemiyoruz!” diye haykıran vatandaşa Erdoğan şöyle vermemiş miydi?
“Askerlik yan gelip yatma yeri değildir, canım kardeşim!”
Peki, şimdi ne olacak?
“Ey Türk Gençliği muhtaç olduğun kudret, hesabındaki 30 bin TL’de mevcuttur!”
Daha yasa çıkmadan bankalar 60 ay vadeli kredi hesaplarını yan gelip yatacaklara sunmaya başladılar bile. Bir hesaba göre 30 yaşını geçen, bu yasadan yararlanma durumunda olan 460 bin kişi “yan gelip yatmayı seçecek olursa” bütçedeki açığın 25 milyar lirası da kapanabilecek.
Adalet Bakanı Sadullah Ergin daha iki hafta bile olmadı “vicdani ret” olgusunun yasaya eklenmesi çalışmalarının yapıldığını açıklayalı. Ama bedelli açıklamasını yapan Başbakan, böyle bir konunun hükümetin gündeminde asla olmadığını söyledi ve “21 günlük askeri eğitim de yapılmayacak!” diye de ekledi!
Feto’nun, Afrika’da, Asya’da, Güney Amerika’da ve de Türkiye’deki okullarında özel eğitim görmüş 30’luk “hocaları” var. Bunlar için önce “vicdani ret” düşünüldü. Bedelli yasası Feto kampında ağır basınca “vicdani ret” kavramı dışlanıp 21 günlük askerlik eğitimi de tasarı ile kaldırıldı.
Konulsaydı ne olacaktı? Bu “hocalar” Burdur’a gelip 21 gün de olsa “Vatan, millet, Sakarya, Atatürk, yaylalar, yaylalar…” diye bağıracaklardı. Hiç bağırırlar mı?
Şimdi nasıl bağıracaklarını sizler de duyar gibi misiniz?
“Hakkâri, Çukurca yaylaları sizi bekliyor… 30 binin yoksa size yaylalar yaylalar… Bana da yan gelip yatmalar!”
Öğretmenlere Ağıt!
24 Kasım öğretmenler günüymüş! Kim bu öğretmenler:
Hz. Ali’nin “Bana bir harf öğretenin kulu kölesi olurum” dediği insanlar!
Ya da Atatürk’ün “Milleti kurtaranlar yalnız ve ancak öğretmenlerdir. Öğretmenden, eğiticiden mahrum bir millet, henüz bir millet adını alma yeteneğini kazanamamıştır” dedikleri…
Kim onlar? Annelerin, babaların yiyeceklerinden kesip okuttukları, ulusu aydınlatması için yetiştirdikleri çocuklar…
Sonuç... Acıdan da öte bir acı…
350 bin genç mezun öğretmen atama bekliyordu. 12 Haziran seçiminden önce AKP hükümetinin Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu, seçimden sonra 44 bin öğretmenin atamasının yapılacağını açıkladı. Yeni gelen AKP’li bakan bu sözü anımsamadı bile…
Bunlardan biri de 2001 mezunu bir biyoloji öğretmeni olan Yakup Muzaffer. Şu anda 5.5 yıldır Zonguldak’ta madende kömür işçisi olarak çalışıyor. Evli… Bazı meslektaşları da Ankara sokaklarında simit, İstanbul pazarlarında domates satıyorlar.
Atanmışlar mı ne yapıyor? Son bir araştırmaya göre yüzde 78’i borçlu. Yüzde 31’inin tüketici kredisi, 40’ının da eşe dosta, esnafa borcu var. Yüzde 54’ü kirada oturuyor.
Atama olanağını yakalayanları Güneydoğu aydınlansın, oraları da “millet adını alsın” diye gönderiyoruz. Koşa koşa gidiyorlar. Ya PKK’ye kurban veriyoruz ya da 75’ini depreme… Bunlardan biri olan öğretmen Esra Lap’ı, eşi polis memuru Süleyman’ı, 2 aylık bebekleri Yiğit ile birlikte Amasya’da toprağa vermedik mi?
Aynı araştırmaya göre soruyorlar öğretmenlere: “Yeniden dünyaya gelseydiniz yine öğretmen olur muydunuz?” Yüzde 79’unun tek sesle haykırışı “evet” oluyor.
Ben bundan böyle çocuklarını üniversitelere öğretmen olması için gönderecek anne babaları anlamakta güçlük çekeceğim. Bir an şöyle düşünün:
İlköğretim 8, lise 3, üniversite 4 yıl. Toplam 15 yıl… Her ay çocuğunun öğretmen olması için harcayacağın parayı götür bir “bireysel emeklilik sigorta kurumuna” yatır. Mezun olduğunda o para tıkır tıkır geri dönsün ve çocuğunun yaşam boyu bir geliri olsun. Çocuk bir erkekse, “yaylalar yaylalar” demeyeceği parayı o da ilk günden bir köşeye koysun! Bundan kolay toplumsal güvenlik olur mu? Öğretmen yapacaksın da çocuğunu ne edeceksin?
***
Yetişmemde önemli katkıları olan tüm öğretmenlerimden yaşayanlara sağlıklı günler, aramızdan ayrılanlara da sonsuzluğun ışıklarını dilerim…
Özgen Acar/Cumhuriyet
Yorum Gönder