Anayasasında bir hukuk devleti olduğu yazılı olan ülkemizde; işinden, eşinden ve hepsinden daha önemlisi özgürlüğünden uzakta, bir tutukevinin demir kapıları arkasında yaşamaya zorlanmak ne demektir?
5 Mart 2009 günü sabah erken saatlerde Ergenekon soruşturmasında ifadesinin alınacağı bildirilerek önce gözaltına alınan, daha sonra tutuklanan Mustafa Balbay, tutukluluğunun 1000’inci gününü yarın dolduruyor.
Bu 1000 gün içinde, Balbay resmi adresi “Beşiktaş 13. Ağır Ceza Mahkemesi” olan yargı makamında ifade verdi. Savunma yaptı. Hakkındaki iddiaları dosyalamış olan cumhuriyet savcılarına sorular yöneltti.
Kendisini dinleyen yargıçlara suçsuz olduğunu anlatmaya çalıştı.
2011 takviminin yaprakları teker teker eksilirken, İzmirli seçmenleri onu milli iradenin temsil edildiği Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde görev yapması için seçtiler. Milletvekilliği mazbatasını avukatlarına aldırdı. Anayasanın istediği andı mahkeme salonunda içti.
Balbay daha milletvekili seçilmeden 18 Mart 2009’da, Tunceli milletvekili Kamer Genç, tutuklanma gerekçesinde delil olarak gösterilmiş olan “Günlük” adlı bir defterin ona ait olduğunun hangi delillerle kanıtlandığını Başbakan’a sormuştu. Genç’in sorusunu Başbakan yerine mesela Adalet Bakanı cevaplayabilirdi.
Türkiye’de yürütme erkinin nasıl işlediğini Guinness belgelerine örnek olarak gösterecek yanıtı Sanayi ve Ticaret Bakanımız verdi. Bakan Ergün, sanki geçen yılki dışsatım ya da dışalım rakamlarının yanıtlanması isteniyormuş gibi, Meclis Başkanlığı’na “Tunceli Milletvekili Sayın Kamer Genç’in söz konusu önergesi, görülmekte olan bir dava ile ilgili olduğu için yanıtlanmamıştır” deyip topu taca atmıştı!
Ergenekon davasının görülmekte olduğunu bilmeyen kimse, hele bir milletvekili elbette yoktur. Ama, bu davaya tıpkı monarşiyle yönetilen ülkelerin hükümdarlarını numaralandırır gibi “1. Ergenekon” ya da “2. Ergenekon” diye ad veren yargı mekanizması Allah’ın 1000 günü kaç arpa boyu yol alındığını da hesap etmeyecek midir?
O 1000 gündür, tutuklu olarak Silivri Zulümhanesinde iki koca kitabı el yazısı ile bitiren ve günlüklerini yazarak sesini dosta düşmana duyurmaya çabalayan meslektaşımız, kapı yoldaşımız için delil toplamak ise delilin, kanıt aramaksa kanıtların toplanıp toplanmayışının hesabını kim, nerede verecektir?
Ana muhalefet partimizin değerli milletvekilleri, iktidarın kamuoyuna gündem diye yutturmayı başardığı tuzakların farkına varmanız ve 1925 sonrasından 2011’e, günümüzün sorunlarına dönmeniz için ayaklarınızı ne zaman yere basacaksınız?
Size oy veren milyonlar, iktidar mensuplarının yaptığı illüzyonlarla meşgul olmayı bırakarak halkın gerçek gündemine sahip çıkmanızı bekliyor.
Orhan Birgit/Cumhuriyet
Yorum Gönder