Gönüllere fedailik dolmalı,
Bağırmalı ya adalet, ya ölüm!
Ziya Gökalp
Bu iktidar bir korku imparatorluğu kurdu. Bu imparatorluk Silivri duvarlarının içinde değil, dışarısında kurulmuştur. Çünkü zaman göstermiştir ki; Silivri zindanına atılanlar özgürleşiyor.
Bu yazının gençliğe ve halka cesaret vermesini umut ederek başlıyorum yazmaya.
Gözlerinde korku yok!Korkuya kapılanlar, aydınlarımıza ve gençliğimize kelepçeler takıp hücrelere atıyorlar. Hem de Amerikan kelepçeleri. ‘Amerikan kelepçeleri’ diyoruz, çünkü ABD ve AB talimat vermiştir, “Ergenekon’da sonuna kadar gidilmelidir.” Bizim için büyük anlam taşıyan Ergenekon’un sonunda Türklüğün yeniden doğuşu, kurtuluşu sonucu çıkmıştı. Emperyalizmin, imal ettirdiği Ergenekon tertibiyle Türk milleti adeta yeniden sınava tabi tutuluyor. Emperyalistler sabırsızca bir bekleyiş içerisindeler. “Acaba yeniden dağları eritip, kurtulabilecekler mi?”
Ergenekon tertibinin 6. Dalgası’nda 20’li yaşlarda iki genç. Adnan Türkkan ve Tunç Akkoç da gözaltına alınmıştı. Adnan Türkkan’ın alınışını televizyonlardan izledik. Elleri kelepçelenmişti, sanki parmağına nişan yüzüğü geçiriliyormuşçasına heyecanlıydı ve mutluydu. Başı dimdikti ve korku yoktu gözlerinde. Bir yandan gülümserken, öbür yandan da haykırıyordu, “Cumhuriyet değil, AKP yıkılacak. Bağımsız Türkiye.”
Korku adama neler yaptırır?Korku adama neler yaptırıyor. 25’ine gelmemiş gencecik insanlar, ellerine kelepçeler vurularak gözaltına alınıyor. Suçları ne? “Bağımsız Türkiye”yi haykırmak.
Mustafa Kemal, Ziya Gökalp, Namık Kemal… Onlar da genç oldular!Mustafa Kemal, Ziya Gökalp, Namık Kemal… Onlar da genç oldular.
Hem de büyük bir baskı döneminde. Peki, onlar ne yaptılar?
Mustafa Kemal, Abdülhamit istibdadına karşı talebeleri harekete geçirmek için arkadaşlarıyla (Ali Fuat Cebesoy, Ömer Naci, İsmail Hakkı) gizlice örgüt kurar, el yazısı ile dergi çıkarır. Harp Akademisi’ni bitirdikten sonra da istibdada karşı mücadeleye devam eder. Arkadaşlarıyla kiraladıkları bir apartmanda sık sık buluşur ve mücadelelerini teşkilatlandırmak hususunda çareler arar… 1906 senesinde üç kafadar arkadaşıyla Vatan ve Hürriyet Cemiyeti’ni kurarlar.
Ziya Gökalp, gencecik bir öğrenciyken, Cuma tatili törenlerinde herkes gibi “padişahım, çok yaşa!” diye bağırmayı reddedip, sesinin çıktığı kadar “milletim çok yaşa” diye haykırır. Bu eyleminin sonucunda Yıldız Saray’ına jurnallenir (ispiyonlanır) ve hakkında soruşturma açılır…
Namık Kemal, 23 yaşındadır mücadeleye atıldığında… 25 yaşındayken, 1865′te kurulan ve daha sonra Yeni Osmanlılar Cemiyeti adıyla ortaya çıkan İttifak-ı Hamiyet adlı gizli derneğe katılır. Bir yandan da Tasvir-i Efkâr gazetesinde hükümeti eleştiren yazılar yazar. İstibdada başkaldırının sonucunda yazıları, gazeteleri sansürlere; kendisi de gözaltılara, tutuklanmalara ve sürgünlere maruz kalır.
“Abdülhamit Han”ı korkutan neydi?Basına sansür uygulayan, halkı yoksul bırakan, ezen; aydınları, gençleri hücrelere atan, sürgünlere yollayan Abdülhamit iktidarı amacına ulaşamamış ve her baskısına direnişle karşılık bulmuştur. Abdülhamit baskılarıyla korku salmayı amaçlamıştı. Ama her baskı hamlesi kendisine korku olarak dönmüştü.
Peki, Abdülhamit’i korkutan neydi? Genç subay ve aydınların, Genç Türk önderliğinde yürüttüğü mücadele Abdülhamit yönetimi için korku ve endişe kaynağı olmuştur. Abdülhamit yönetimi için korku ve endişe yaratan mücadele, halk içerisinde heyecan yaratmış ve coşkuyla karşılanmıştır. Halk Anadolu’da fedakâr, cesur bir mücadele yükselterek Genç Türklere selam çakmıştır. Gençlik ve ilerici aydınlar İstibdattan korkmamışlar, istibdada karşı komiteler kurarak (örgütlenerek), bildiriler basarak, gazeteler, dergiler yayımlayarak karşı koymuştur. Abdullah Cevdet Bey’in Erzurum’daki mücadeleyi anlatan, “Vatan” şiirindeki şu sözleri durumu özetliyor:
“Niyetimiz alnımızdan gel okuBakışlarımızda bak var mı korkuGözümüzde ne rüya var ne uyku…”Kahramanlar listesine girebilmenin büyük mutluluğuTürk halkı bilmektedir ki, Ergenekon tertibi yurtseverlerin mücadelesinin büyümesini engellemek için yapılmıştır. Tertip hızını alamayarak, Atatürkçüleri ortadan kaldırmaya yöneltilmiştir. Bu, Türk Ordusuna ve Türk milletine yönelik bir psikolojik savaştır. Bu karşı tarafın son çabalarıdır. Bu çabalar da sonuçsuz kalacaktır, çünkü bu savaşa karşı dik duruş sergiliyoruz. Alaşağı edileceklerdir.
Karşı taraf bir liste hazırlıyor. Vatanseverler listesi. Biz Türk gençliği olarak o listede, Hurşit Tolonlarla, Emin Gürseslerle, Doğu Perinçeklerle, Tuncer Kılınçlarla, Kemal Alemdaroğlularla, İlhan Selçuklarla yan yana olmaktan mutluluk duyuyoruz. O liste kahramanlar listesidir.
O listeleri hazırlayıp Türkiye’nin aydınlık insanlarını mahpuslara atanlar bilsinler ki, bizim de listelerimiz var. Onların vatanseverler listesine karşı biz de listelerimizi hazırlıyoruz. Tarih o iki listedeki tarafların mücadelesini koskoca puntolarla yazacaktır. Bizim çocuklarımız, o listelerde bizim isimlerimizi görünce göğüslerini kabartacaklar, gurur duyacaklar. Peki ya onların çocukları?
Bizim suçumuz…Eğer Mustafa Kemal’in devrimlerine kasteden işbirlikçilere başkaldırmak suçsa evet, suçluyuz. Bizim suçumuz bellidir, Bu suçu önümüzdeki günlerde de işlemeye devam edeceğiz.
Türk çocuklarının eğitim ve öğretimlerinin AB’ye teslim edilmesine karşı mücadele yürüttük. Kardeşlerimizin, tarikat kıskacına düşmemesi için mücadele yürüttük. Liselerde emperyalizme ve gericilere dur dedik. Arkadaşlarımızın F tipi genç olmalarına engel olduk. Vatanımıza milletimize faydalı birer genç olabilmek için mücadele yürüttük. Başı dik, onurlu, üretken, paylaşım ve dayanışma gibi insani duyguları güçlü bireylerden oluşan bir toplum kurabilmek için çalıştık. Varlığımızı Türkiye’nin bölünmez bütünlüğüne ve tam bağımsızlığına adadık. Tıpkı Tevfik Fikret gibi haykırdık:
Haksızlığın envaini gördük, bu mu kanun?En gamlı sefaletlere düştük, bu mu devlet?Devletse de kanunsa da artık yeter olsun;Artık yeter olsun bu denli zulmü cehalet.Millet yoludur, hak yoludur tuttuğumuz yol,Ey hak, yaşa, ey sevgili millet, yaşa… Var ol!Biz korkmuyoruz, Onlar korkuyorBu iktidar da Abdülhamit’in izinden gidiyor. Yandaşları Tayyip’i padişah da ilan edince, niyetleri bir kez daha açığa çıkmış oldu. Yazık, çok yazık! Geçmişte yaşananlardan ders almamışlar, yaşadıkları saltanat gözlerini kamaştırıyor olmalı. Tıpkı Abdülhamit gibi, gençliği ve aydınları susturmak için akla hayale gelmeyecek tedbirlere başvuruyorlar. Akla hayale gelmedik tedbirler diyoruz, çünkü her biri hayal ürünü, her biri yalan, iftira ve tertip. Bunlar akıllı adamın yapacağı şeyler değildir.
Ey bizi hücrelere atanlar, bizler suçumuzu biliyoruz, BOP Eşbaşkanlarının, ABD’yle 2 sayfa 9 madde hizmet sözleşmesi imzalayanların değil, Atatürk’ün emrine girdiğimiz için kelepçelendik. Biliyoruz, suçumuz budur.
Ey hizmet memurları, sizler de biliniz ki, biz “mandayı kabul edemem” diyen Tıbbiyeli Hikmetleriz. Düşmana ilk kurşunu atan gazeteci Hasan Tahsinleriz. “Yaşasın milletimiz” diyen Jön Türkleriz. Biz lise yıllarında dergi çıkaran genç Mustafa Kemalleriz. Abdülhamit İstibdadına boyun eğmemişiz, size mi boyun eğeceğiz!
Gençliğin şiarını, cesaretini ve sabrını Tevfik Fikret’in “Millet” şiirinde yer alan dizeleri çok iyi özetliyor.
“Zulmün topu var, güllesi var, kal’ası varsa,Hakkında bükülmez kolu, dönmez yüzü vardır;Göz yumma güneşten ne kadar nuru kararsa,Sönmez ebedi her gecenin gündüzü vardır.”Korkunun ecele faydası yok, yıkılacaklarBizler Türk gençliğinin, devşirilemeyen, susturulamayan ve satın alınamayan temsilcileriyiz. Türk gençliğini vatan savunmasında, Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi’nde verdiği görevde birleştirmeye and içmişiz…
Ey Tayyip Erdoğanlar, Abdullah Güller ve Fetullahçı liboş takımı! Biliniz ki, telefonlarımızı dinleterek, gözaltına aldırarak, hakkımızda davalar açtırarak bizi durduramazsınız, bizi susturamazsınız. Siz, bizi yıldırmaya, korkutmaya, sindirmeye ve susturmaya çalıştıkça sesimiz daha gür çıkacaktır.
Ey Eşbaşkanlar, ey hizmet sözleşmesi imzalayan Amerikan memurları, ey Amerikan emperyalizminin borazan başları, yine biliniz ki, Türk gençliğinin gözü üzerinizdedir. Asıl siz gözaltındasınız!
Bugünün en temel iki sorusundan birisi şudur: Gençliğin sesine kulaklarını tıkayan bir iktidar, gençlikten korkan bir iktidar nasıl ve ne kadar yaşayabilir?
Cevap belli: Korkunun ecele faydası yok. Yıkılacaklar!
Tam da bu aşamada ikinci soru gündeme geliyor: Peki yerine ne konulacak?
Atatürk Cumhuriyeti yeniden kurulacak.
Korkun Cumhuriyet düşmanları, Korkun vatan hainleri! Korkmak sizin payınıza düşendir.
Not: Aslında bu haftaki yazımda değerli hocam Vakur Kayador’u anlatmayı planlamıştım. Hem zaman sıkıntısı yaşadım, hem de kaleme almak zor oldu. Haftaya öğrencisinin ağzından “Liberalleri Korkutan Adam: Vakur Kayador”‘u okuyacaksınız. Saygılarımla…
Yener GÜNEŞ/TGB Genel Sekreteri
Yorum Gönder