Geçmişine Ve Geleceğine İhanet Edenlerden Atatürkçü Chp’liler Hesap Soracaktır…- Ali Eralp

Yazıya bu kez de iyi bir haberle başlayalım dedim. Her zaman karşıdevrim haberleri verecek değiliz ya…
“Kaset Olayı”nın arkasından Kemal Kılıçdaroğlu, CHP genel Başkanlığı koltuğuna oturdu. Oturur oturmaz da Türkiye’nin başka sorunu kalmamış gibi, türban, özerklik ve cemaatler konusuna eğildi. “Türban sorununu ancak ben çözerim… Cemaatlere saygılıyım… 27 Mayıs’ı yapanlar bugün utanıyorlar… Askere “Cumhuriyeti kollama ve koruma” görevi veren TSK İç Hizmet Kanunun 35. Maddesinin kaldırılması gerekir…” gibi sözler söylemesi üzerine o tarihlerde bu görüşleri eleştiren 4-5 makale yazdım.
İçlerinden bir tanesi de Kılıçdaroğlu’na açık mektup biçimindeydi.

“Vay, sen misin bunları yazan…” “CHP’yi zayıflatıyorsun… Şimdi bunun sırası mı? Kılıçdaroğlu iyi adamdır…”
gibilerinden yüzlerce ileti ve telefon aldım o sıralar.
İLK KURŞUN’DA yayınlanan “Ey CHP’liler, Ey CHP Milletvekilleri, Partinize ve Ata’nıza Sahip Çıkın…” makalemden sonra gönderilen iletiler arasında ise bir tek suçlama yok. Tam tersine, özellikle, benimle aynı görüşleri paylaştıklarını ve geçmişte de haklı olduğumu bildiren yüzlerce ileti geldi. Tümü de CHP tabanından ve bir zamanlar CHP’ye yönelttiğim eleştirilerden dolayı bana şiddetle karşı çıkan arkadaşlardı bunlar.
Elbette sevindirici bir gelişme.
Ve bu gerçek gösteriyor ki CHP tabanı, Atatürk’e gönülden bağlı. Ata’sından ve Cumhuriyetten asla vazgeçmez. Yüce Atatürk’e sataşanları da asla affetmez. Günü geldiğinde mutlaka “ihanetlerin hesabını soracaktır.” Kimsenin yaptığı yanına kar kalmayacaktır.
Yani kimse, “Tarihimizle yüzleşelim, hükümet Dersim arşivini açsın, yerlerinden yurtlarından edilenlere mallarını geri versin” diyen ve Cumhuriyet dönemini suçlayan bir Genel Başkanı Atatürk’ün makamında görmek istemiyor.
Kimse, yedi düveli yenerek 1923 Devrimini yapan ve yeryüzünde emperyalizme karşı ilk kurtuluş savaşını başlatan, tüm dünyanın saydığı bir yüce liderin dönemiyle hesaplaşmaya kalkan bir Genel Başkanı Atatürk’ün partisinde görmek istemiyor.
Dersimli ağaların, şeyhlerin İngiliz emperyalizmi desteğinde Türkiye Cumhuriyetine yaptığı saldırıları halktan gizleyeceksin, ama Türkiye Cumhuriyetinin AKP tarafından adım adım şeriata ve emperyalizme teslim edilmesi karşısında dut yemiş bülbüle döneceksin, üstüne üstlük bir de onunla “Bölünme Anayasası” yapacaksın, sonra da çıkıp “ben solcuyum, ben aydınım, ben insan hakları savunucusuyum” diye hindiler gibi kabaracaksın…
NATO’ya, CENTO’ya, ABD’ye, AB’ye gönülden bağlı, Küresel Emperyalizm ve onun ideolojisi neoliberalizme kul köle olmuş; Şeriatçı, ırkçı, Ortaçağ kurumları ile kol kola girmiş bir solcunun halkı kurtuluşa götürdüğü nerede görülmüştür?
Emperyalizme ve onun yerli ortakları ağalığa, beyliğe, tarikatçılığa, şeriatçılığa, yani Ortaçağ kalıntılarına karşı mücadele vermeden demokrasinin önünün açmak mümkün müdür?
İşte Dersim İsyanında Cumhuriyet Hükümeti bunu yapmıştır. Yani eşkıyalar ve ağalar tarafından soyulan, sömürülen köle gibi kullanılan marabaların, köylülerin, emekçilerin hakkını koruyarak, demokrasinin ve çağdaş devletin önünü açmıştır.
Tıpkı 1789 Fransız Devrimi, 1917 Rus devrimi, Çin devrimi, Küba devrimi, Venezüella, devrimleri gibi…
“Kanlı oldu, çok insan öldürüldü” diye şimdi bu devrimlerden de hesap mı sormamız gerekiyor?
Peki, iktidar ile muhalefet bu kadar çok insan hakları aşığı da neden Maraş Katliamlarının, Sivas Katliamlarının katillerini araştırmıyor? Neden bu konuda en ufak bir çaba göstermiyor?
Sizin demokrasi anlayışınız sadece Dersim’le mi sınırlıdır? Yoksa hedefiniz “Üzüm yemek değil bağcıyı dövmek midir?”
Bu mudur sizin ileri demokrasiniz?
Ali Eralp

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget