Rabbim bu ikiliyi “imha uzmanı” olsunlar diye yaratmış.
Herşey Emre (Emrullah) Uslu’dan eski köşe ortağı Önder Aytaç’a giden, “Benim adıma sahte site açmışlar bana da size de küfredip tehdit ediyorlar gördünüz mü?” mesajıyla başladı.
O an itibarıyla twitter takipçileri müthiş bir operasyonu canlı takip imkanı buldu.
Aytaç’ın Uslu’ya cevaben “:)” biçiminde bir tebessüm eşliğinde yazdığı “ne yapsak ve dm” mesajından sonra nefesler tutuldu...
Biri polislikten ayrılma, öteki polis eğiticisi iki kafadar acaba ne yapacaklardı!
(Twitter’la işi olmayanlar için tercüme edelim, Aytaç’in mesajındaki “dm” “Direct Message”ın kısaltması olmakta ve muhatabınıza sadece ikinizin görebildiği “direk / özel mesaj”la ulaşmayı sembolize etmektedir!)
İşin “dm”lere dayanıp, gizemi tavan yaptırdığı anda Aytaç bu kez de “gelmemiş dm” diye mesaj atmasın mı?
Eyvahlar olsun...
Ve de aman Yarabbi!..
Sahte hesap açan “şer odakları”, Uslu ve Aytaç’ın gerçek hesaplarını da mı ele geçirmişti yoksa?
Bu yüzden mi haberleşemiyorlardı?
(Ya da Uslu’nun aklının “şükran Günü indirimi nedeniyle (black friday) alışverişi”nde olması mı zorlaştırıyordu mesajlaşmayı!)
Neyse Allah’tan çok beklemek zorunda kalmadık bu kritik soruların cevaplarını...
Operasyon 10 dakika içinde “Tamamdır hocam o sahte hesap kapandı bu kadar hızlı yani :))” mesajıyla sona erdi...
Türk polisi (eskisi de olsa) yakaladı netekim!!!
Şaka bir yana, insanın adına açılan uyduruk bir hesaptan rahatsız olması, o hesabı kapattırmaya çalışması, insanların yanlış yönlendirilmesine mani olma çabası elbette çok doğal da, bunu 10 dakikada halletmenin sırrı ne acaba? Emrinize amade bir “hacker timi”niz yoksa bu işler bu kadar kolay halledilemiyor da...
BASINDAN SEÇMELER
CHP’ye tasfiye tehdidi
Mümtaz’er Türköne, -Tayyip Erdoğan’ın hangi dilde konuştuğunu sanıyorsa artık- kendisini iyiden iyiye “tercüme memuru” belledi ya, “CHP kanadında olup Başbakan’ın dilediği özrün anlamını henüz kavrayamayanlar” için bir izahatta bulunmuş dün.
Diyor ki:
“Bizim kırmızı çizgilerimiz var, Anayasa’nın değişmezlerine sahip çıkarız’ diyen Kılıçdaroğu’nun kurduğu barikatın, Başbakan’ın özründen sonra bir anlamı kaldı mı? Bina yıkıldıktan sonra ayakta kalan kapının önünde beklemenin bir anlamı varsa, ‘eski devlet’e bekçilik görevine devam edebilirler.”
Asıl bu paragraf tercümeye muhtaç. Türköne diyor ki;
“Yeni Anayasa’nın amacı Türkiye Cumhuriyeti’ni yıkmaktı. Erdoğan bunu yaptı. Dolayısıyla zaten figüran olarak oturtulduğunuz “Uzlaşma Masası”nda nazınızı çekmeye gerek kalmadı. Şimdi “Cumhuriyet”le birlikte tasfiye edilmek istemiyorsanız bu “deve”yi güdersiniz, yoksa bu diyardan gidersiniz!”
Bu itirafla karışık tehdit karşısında CHP’li üyeler “kapının önü”nü mü bekleyecek, yoksa yıkıldığı iddia edilen “bina”nın dimdik ayakta olduğunu gösterecek bir hamle mi geliştirecek?
Bir umut, bekleyeceğiz...
Ayaküstü kurnazlığın bedelini
vatan toprağı ile ödeyecekler
Atatürk diktatör mü değil mi diye ufaktan başlayan tartışmaların yerini aniden Dersim aldı. Şimdi Dersim üzerinden Atatürk ve Cumhuriyet tarihi yargılanıyor.
Başbakan Erdoğan ile Kemal Kılıçdaroğlu karşılıklı birbirini suçluyor sanılırken iki lider mükemmel bir uyum sergilemeye başladılar...
Erdoğan devlet adına özür diledi...
Kılıçdaroğlu, “Özür yetmez sürgüne gönderilenlerin toprakları da iade edilmelidir” diyerek öneriyi tamamladı... Ve hemen ekranlarda ve sütunlarda malum konu gündeme geldi:
- Devlet Ermenilerden de özür dilemelidir...
Kılıçdaroğlu’nun “toprak iadesi” önerisi üzerine de Onur Öymen anımsattı:
- Bu durumda Ermeni diasporası da toprak talebini gündeme getirecektir...
Ayaküstü kurnazlıkların yarına dönük zararlarını hesap etmek bu kadar mı zor?
Melih Aşık / Milliyet
Fesada gün doğdu
Dersim ve özür temcit pilâvına döndü.
Bu ihtiyaç nereden doğdu?
Bölgemiz ayaklanmalarla alev alev yanarken, bu ateşin içine çekilme riskimiz her gün biraz daha büyürken birliğimize zarar verecek, dikkatimizi dağıtacak bir meseleye gömülmek gaflet ve dalâlet değilse nedir?
Bir VATAN okuru dün “meseleyi sürekli gündemde tutanların niyeti fitnedir” diyordu.
Fitnenin Cumhuriyet’i ve nihayet Atatürk’ü hedef aldığından şüpheye düşenler haksız olabilir mi?
Atatürk’ü hedef alacak cinnet hali bilsinler ki sadece fitne fesat sahiplerine zarar verebilir.
Güngör Mengi / Vatan
Haçlı irtica!
Dersim Alevileri için özür dileyen Erdoğan’ın daha dün “TSK’dan ve yargıdan Alevileri temizlemek” üzerine inşa ettiği seçim kampanyası unutuldu nasıl olsa...
Tek başına bu olgu bile meselenin Alevilik ya da insanlık meselesi olmadığını göstermeye yetmeli. Zira hedefleri, Dersim üzerinden Cumhuriyet’e, Atatürk’e ve Devrim’e saldırmaktır.
Nitekim Kanlı Pazar, Malatya, Çorum ve Maraş ile Sivas katliamlarının yarattığı iklimde üretilen siyaset geleneğinden gelenlerin, Aleviler konusundaki kesin yargıları belleklerdedir. Öyle bir düşmanlık zihniyetidir ki bu, sadece Türkiye’nin Alevileri değil, Suriye’nin Alevileri’ni bile hedef alır! Ama bu düşmanlık tarihi Sünni,-Şii mücadelesinden dolayı değil, Haçlı İrtica’dan dolayıdır.
Haçlı İrtica ne mi demek?
Artık daha somutlaşmıştır bu kavram.
Haçlı İrtica, Yahudilerin Erdoğan’a madalya takması, Hristiyanların da Abdullah Gül’ü şövalye ilan etmesidir.
Böylece Irak’ta ve Libya’da Batı’nın Müslüman katliamına dolaylı destek imkanı sağlanmış olur, böylece Suriye Müslümanları hem iç savaşla hem de dış müdahale ile tehdit edilir.
Mehmet Ali Güller / Aydınlık
Erdoğan’a hodri meydan
“İskilipli’nin yargısız infaz edildiğini ispatla gazeteciliği bırakacağım”
Tayyip ‘bir kez daha çağrıda bulunuyor ve İskilipli Atıf Hoca’nın idamında söylendiğini iddia ettiği “Önce idam kararının infazına, şahitlerin sonra dinlenmesine” sözünü elindeki devlet arşivinden kanıtlamasını bekliyorum!
Kanıtladığı takdirde söz veriyorum, o gün herkesten özür dileyip gazeteciliği bırakacağım. Ama kanıtlaması mümkün değil çünkü böyle bir olay yok.
Meclis kürsüsü kutsal bir yerdir. Orada yalanlar sıralanmaz. Hele bir başbakana, yalan söylemek asla yakışmaz. Yakın tarihi bilmeden, bilgi ve fikir sahibi olmadan yeni sayfalar açmaya yeltenmek, geçmişteki olayları günlük siyasete alet etmek ayıptır, günahtır, yazıktır. Sonra adama PKK’dan özür diletirler!
Emin Çölaşan / Sözcü
Emperyalizmin intikam plamı: Savaş Atatürk mevzisinde
ABD’nin BOP Eşbaşkanı da biliyor, Soros Vakfı’nın kurucusu da
biliyor:
Türkiye’ye karşı açılan savaş, Atatürk Devrimi mevzisindedir. Onların derdi, Dersim Harekatı sırasında yaşanan acılar değildir.
Yalnızca birtakım saf yürekli solcular, hâlâ Dersim’de öldürülenlere göndermeler yaparak, Tunceli halkını ve genel olarak Kürt halkını kazanacaklarını sanıyorlar. Oysa tek bir Kürt yurttaşımızı kazanamadıkları gibi, Tayyip Erdoğanların tertibine katkıda bulunuyorlar.
***
Amerikancı-gerici güçlerin planları bellidir... Arkasından neler geleceğinin işaretini Tayyip Erdoğan verdi, Atatürk Devrimi’nin İskilipli Atıf Hoca’yı “infaz etmesinin” hesabını da sormaya kalktı. Yetmez ama evet derken, Menemen’deki Derviş Mehmetlerin katili de pek yakında ilan edilecek! Sonra Vahdettin’in payitahttan kaçmasına neden olan “suçlar”, sonra Yunan ordusunu denize döken “Rum soykırımcıları”, sonra 1915-1923 arasında Ermeni soykırımını yapanlar, sonra Çanakkale’de ülkemize demokrasi getirmek isteyen 130 bin İngiliz-Fransız askerinin katliamcıları...
Bu emperyalist intikam programını kimse abartmasın veya şaka sanmasın. (...) Partiler, sendikalar, halk örgütleri, görmüyor musunuz, faşist dikta, Türkiye’nin üzerine Atatürk Devrimi’ni yıka yıka geliyor.
Doğu Perinçek / Aydınlık
Dar etek, oturmuş beden, ayaklarda yüksek ökçeli fermuarlı çizmeler, başta tesettüre uygun türban...
Yanında Kayserili şövalye...
İşte size Türkiye...
Memleketin fotoğrafı böyle oldu...
İster beğen, ister beğenme...
Bekir Coşkun / Cumhuriyet
BDP Başkanı Demirtaş’ın iddiası, en az “tek gözle bakılan” Dersim belgeleri kadar vahim!
Diyor ki Demirtaş: “İmralı’dan yazılan mektupları avukatlar değil, Başbakan’ın bilgisi ve onayıyla devlet heyeti Kandil’e götürdü. İmralı’dan gelenler talimatsa eğer, postacısı, aracısı AKP’dir!”
Haydi; Başbakan, çıkın arşivden de bu çok “güncel” iddiayı yanıtlayın!
Demirtaş’ın iddialarını da “belge”lerle yalanlamanızı o kadar çok gönülden istiyor ve bekliyorum ki...
Mustafa Mutlu / Vatan
Yorum Gönder