Muhterem karımın rahmetli annesi Madam Nelly, şu sırada Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ü ağırlamakla meşgul İngiltere Kraliçesi 2. Elizabeth’e tıpatıp benzerdi…
Ben kazara üzerine oturuncaya kadar şapkası da aynıydı…
Protokol kurallarına önem verirdi…
Dikkatli ve titizdi…
Tanışmak için evlerine gittiğim ilk kahvaltıda, uzun uzun burnu sivri rugan ayakkabılarıma bakmıştı…
Şık giyinmiştim…
Sonradan öğrendim ki yaka cebimdeki biraz büyük beyaz mendil için Andree’ye “Peçetesini de yanında getirmiş” demişti…
*
İngiliz sarayındaki Kayserili çifti anlıyorum aslında…
O sofralar özellikle…
Masaya dekor için konulmuş pastanın üzerindeki kuşu yediğimde, sadece “Kuşu gören oldu mu?” diye kızına sormuştu…
*
Nereden aklıma geldi?..
Biliyorsunuz; Kraliçe, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e “şövalye nişanı” verdi…
Bu iyi bir şey…
Ama İngiliz medyası daha çok bizim First Lady’nin beyaz tesettür kıyafeti altına giydiği 17 cm. topuklu yandan fermuarlı beyaz çizmelere geniş yer ayırdı, başka iyi bir şey olmamış gibi…
Çünkü fotoğrafta Kraliçe, şaşkınlık içinde çizmelere bakıyordu…
Rugan ayakkabılarım geldi aklıma…
*
Bu yabancılar niye böyle yapıyorlar?..
*
O biziz…
Dar etek, oturmuş beden, ayaklarda yüksek ökçeli fermuarlı çizmeler, başta tesettüre uygun türban…
Yanında Kayserili şövalye…
İşte size Türkiye…
*
Memleketin fotoğrafı böyle oldu…
İster beğen, ister beğenme…
Modern Türk kadınını yaratmak isteyen Cumhuriyetin kurucularının amacı, çağdaş dünyayla bütünleşmekti…
Ki çocuklarımız yer kürenin eşit, özgür, medeni bireyleri olsunlar…
Neredeyse yüz yıl sonra, başa dönüp laikliği tekmelerken… Devleti türbanın, tesettürün temsil etmesini istediniz…
O zaman da işte bu kadar olur…
*
Çizmenin topuğu çıktı Daily Telegraph’ın manşetine…
Şövalyenin güzel fikirler söyleyen kafası yerine…
Sevgili Nelly…
Bekir Coşkun/Cumhuriyet
Yorum Gönder