“HAYAT ALIŞVERİŞİ, GALATA KADISI ŞEYTAN EMİN EFENDİ”
Aşağıdaki görülmemiş olayda, insan ömrünün yedi yılını bir çıkar karşılığında başka birine vermesi (sözde hediye etmesi) olayını okuyunca, hızla ilerleyen Avrupa karşısında Osmanlı toplumunun ne kadar geri kaldığını dehşetle görüyor.
Üstelik kişinin yedi yıllık ömrünü başkasına verirken, devletin kadısına tescil edilmesi ve şehriye defterine kayıt edilmesi isteniyor. Hem de Galata Kadısı “Şeytan Emin Efendi”, bu garip isteği, kendince kafasına göre dini yorumlamalarla devletin şeri defterine kayıt ediyor. Yani çıkar için din kullanılıyor Büyük bir çıkar olmadıkça bir insanın yedi yıllık ömrünü başkasına vermesi kesinlikle mümkün değildir. Gerçi aslında bu ömür verme olayı da, sanki böbreğini, bir organını başkasına vermesi gibi kesinlikle mümkün değildir. Bu olay Osmanlı toplumunda, cahil kadıların, cahil din adamlarının toplumu nasıl sömürdüğünün, nasıl geri bıraktığının çarpıcı bir örneğidir. Zaten lakabından da belli olduğuna göre, Galata kadısının nasıl bir çıkarcı, dalavereci insan olduğunu “şeytan” lakabından anlıyoruz.
Avrupa sanayi devrimi hamlesi, bilim ve buluşlarda hızla ilerlerken, kadı, ulema elinde Osmanlı toplumunun ne kadar gerilemekte olduğu nice örneklerle görülüyordu.
Böylece dini, Tanrıyı sömürenler, dini kullanarak yığınları ancak bir takım hurafelerle, boş inançlarla kendilerine bağlamakta, öteki dünya vaatleri ile üzerlerinde egemenlik kurarak, sömürebilmektedirler.
Dinsel kökenli bu geri kalmışlığın 116 yıl sonra farkına varan Gazi Mustafa Kemal Paşa şu teşhisi koyuyordu:
”Bizi yanlış yola sevk eden habisler (soysuzlar), çok kere din perdesine bürünmüşlerdir. Tarihimizi okuyunuz, görürsünüz ki milleti mahveden, esir eden, harap eden fenalıklar hep bu din kisvesi altındaki küfür ve melanetten(kötülükten) gelmiştir.”
………………………………….
“Biz ilhamlarımızı gökten ve gaibden (görünmeyen âlem) değil, doğrudan doğruya hayattan almış bulunuyoruz. Bizim yolumuzu çizen, içinde yaşadığımız yurt, bağrından çıktığımız Türk ulusu ve bir de uluslar tarihinin bin bir facia ve ıstırap kaydeden yapraklarından çıkardığımız sonuçlardır.”
Tarihin her devrinde, günümüze kadar nice çıkarcı din adamları ve politikacılar, çıkarları için dini, Tanrıyı kullanmışlardır.
Çıkarlarının elden gideceği korkusunu taşıyan cahil din adamları-papazlar, 1600 yılında meydanda din ve Tanrı adına odun ateşine bağladıkları bilim adamı, ozan Giordano Bruno’yu diri diri yakarken, Giordano Bruno da, ‘kötüler Tanrı’yı, Tanrı ise iyileri kullanır” diyordu. (Burada hemen aklıma Sivas’ta, Bruno’dan 393 yıl sonra haksız yere diri diri yaktığımız 35 insan geliverdi).
Neyse konuyu uzatmadan, bize bunları anımsatan, yazdıran, hiç görülmemiş yedi yıllık ömür devir olayına değinelim.
“HAYAT ALIŞVERİŞİ VE ŞEYTAN EMİN EFENDİ:
III. Selim’in tahttan indirildiği 1807 senesi… Valde Kethüdası Yusuf Ağa, Galata Kadısı “Şeytan Emin Efendi’ye” müracaat ederek yeni haçtan gelen Sadullah Ağa’nın (Ünlü Besteci Sadullah Ağa değil) bakiye ömründen yedi senesini kendisine hediye ettiğini ve bu ömür alışverişinin şer’i hüccete bağlanmasını istiyor.
Galata Kadısı Şeytan Emin Efendi’nin, Yusuf Ağanın bu din ve mantık dışı müracaatı karşısında ne yapması lazım? Ya kendisini tedavi ettirmesi veya akli şuurunda bir noksan yoksa nasihat ve telkinle doğru yolu göstermesi gerekmez mi?
Galata kadısı “Şeytan Emin Efendi” böyle yapmadı. (Galata Kadısının bu unvanını Cevdet ve Raşidi tarihleri kaydediyor) Yusuf Ağa zengin ve muteber bir adamdı… Sadullah Ağa mademki ömrünün yedi yılını bu zengin ve mevki sahibi sahihi zata hibe etmişti… Onun şer’i hüccete bağlamak lâzımdı. Şeytan Emin Efendinin Hücceti Şer’isini beraber ve dehşetle okuyalım:
“-Saadetli utufetlü Yusuf Ağa binni merhum İsmail Ağa Hazretlerinin sahilhan eleninde mün’akit meclisi şer’i enverde El Haç Sadullah Ağa binni Ahmed iş bu baişül kitap müşarünileyh Hazretleri mahzarında bilhaki ervahta takdir ve levhi mahfuza sabit ve tahrir olunan eceli mev’udundan ömrünün yedi seni kamilesini müşarünileyh Yusuf Ağa Hazrelerine hibe eyledim” diyerek, bu can hediyesinin şer’an ifa kılındığını yazıyordu. Müverrih Asım Efendi, dinin ve mantığının reddettiği hadiseyi, bakınız nasıl tefsir ediyor, ömründen bir miktarını Şit Aleyhüsselâm Hazretlerine midir, yoksa başkasına mı verir:
“-Hücceti merkumenin mebnası olmak üzere Hazreti Âdem Alehisselâmın Davet Alehsselâm Hazretlerine midir hibe ettiği bazı tevarihte ihtilâfı residei nazar ve guş olup lakin hak budur ki, bu mahalli mevsukta ve mazbut olduğu hatır nişanımız değildir”. Bu hazin hüccet’e mesnet arıyordu.
Bedbaht Selim III. bu sebeple ki, önce tahtını sonra başını verdi. [i]
Cevat Kulaksız
[i] Yazılmamış Tarihimiz Seçmeler-Milliyet Yay. Cemal Kutay Sf:270
Yorum Gönder