PKK terör örgütü, 1970'lerin ruh ve idelojik atmosferinde kuruldu. İki kutuplu o yıllarda; Türkiye'yi el altından yöneten Özel Harp Dairesi; sol ideolojiyi benimsemiş örgütlere karşı kontrgerilla eylemleri yürütüyordu. Bu yetmiyordu. Kürt kökenli solcuları diğerlerinden kopartacak yeni bir örgüte ihtiyaç vardı.
İşte PKK, 12 Mart 1971 askeri darbesinden sonra bu amaçla tasarlandı.
Askeri müdahaleden sonra kurulan Nihat Erim hükümeti sol örgütlere karşı sıkı bir takip başlattı. 1972 yılı nisan başında Abdullah Öcalan da örgüt üyeliğinden yakalanıp tutuklandı. Savcı; iddianamesinde Öcalan'ı yıllarca içeride tutacak iddialarda bulundu. Yazar Şamil Tayyar'ın da yeniden dile getirdiği gibi; darbe döneminin Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Turgut Sunalp, davaya bakan yargıç Baki Tuğ'u 1972 Ağustos sonlarında arayıp 'Öcalan adamızmızdır, serbest bırakın!' dedi. Bunun üzerine iddianame değiştirildi ve Öcalan serbest bırakıldı.
GÖREVİ SOLU BÖLMEKTİ
Artık şunu diyebiliriz: Sol eylemci Öcalan; hapishanede; CIA'nın kontrol ettiği, asker ağırlıklı MİT tarafından elde edildi. Ona; Türkiye'deki sol hareketi bölme görevi verildi. Ve bu amaçladır ki Öcalan; o zamana kadar Türk ve Kürt solcuların uzlaştığı temel politikayı reddetti.
Önceki Türk-Kürt solcular; Türkiye'deki temel çelişkinin (sorunun) Türk halkı (Türkiye halkı) ile ağa-patron düzeni arasında olduğunu söylüyorlardı. Bunlar; 'Kahrolsun Amerika!' diye slogan atıyorlardı.
Öcalan ve ekibi ise, 'Bizim için temel sorunu ağalar, patronlar ve Amerika değil; Kürt-Türk sorunudur.' diyordu.
İşte böylece Öcalan; ağaları, şeyhleri, patronları ve Amerika'yı bırakıyor; hedefine Türk Devleti'ni koyuyordu. Bu amacına ulaşmak için de öteki Kürt solcularını öldürtüyor; Türk solu ile işbirliğini de aptallık ve ihanet gibi gösteriyordu. Böylece 1979'da sol bölünmüş; ABD ise hedef olmaktan çıkmıştı.
PKK; işte bu yeni ideolojisi ve yeni hedefi yüzünden ABD'den ve Türkiye ile tarihsel sorunu olan Avrupa'dan olağanüstü destek gördü.
Çünkü; Türkiye'yi parçalayıp silah zoruyla Göneydoğu'da Kürdistan cumhuriyeti kuracağını söylüyordu. Oradaki Kürt kökenli gençleri de buna inandırıyordu. Bu mücadelede; silah temel alınmıştı.
YA ŞİMDİ?
Artık bütün dünyada demokrasi mücadelesi silahlı gruplarca değil halk katmanları tarafından barışçı yöntemlerle yürütülüyor. Demokratik ülkeler; siyasal-kültürel haklarını silaha başvurarak almaya çalışanları şimdi daha kuvvetli biçimde eleştiriyor. Silahlı örgütlere, Batılı ülkelerin destek vermesi çok daha zorlaştı.
Silahlı mücadele; sömürgeci güçlerin işgal ettiği Irak ve Afganistan gibi yerlerde daha çok işgal güçlerine karşı işe yarıyor.
Türkiye'de; PKK'ya karşı artık sivil halk ile terör örgütünü birbirinden ayıran doğru bir mücadele yürütülüyor. Ve en önemlisi de PKK'nın sivil görüntülü biçimi KCK etkisiz hale getiriliyor. Mücadele böyle sürdürülürse PKK bitirilecektir.
Unutulmasın: Bu mücadeleden psikolojik üstünlüğü eline geçiren galip çıkar.
AKP'YE KATLİAMCI DİYECEKLER
1937'de İnönü hükümetinin Tunceli'de yürüttüğü eşkıyayı bastırma harekatına katliam diyenler; göreceksiniz; çok yakında AKP'yi de aynı biçimde suçlayacaklar. Bunun ilk işaretini de 37 PKK'lının öldürüldüğü Kazan Vadisi'ni teftiş etmek suretiyle verdiler. Üstüne üstlük, AKP zamanında sınır ötesine bile harekat düzenleniyor; uçaklar Kandil Dağı'nı bile amansız biçimde bombalıyor. Yani bu iktidarın yürüttüğü operasyon 1937'dekinden daha kuvvetli...
Öyle aradan 74 sene geçmeyecek; hatta 7 sene bile geçmeyecek... Birçok ağızdan 'AKP'nin yaptığı katliam' lafı duyulacak...
Etme bulma dünyası, demişler ya...
Rıza Zelyut/GÜNEŞ
Yorum Gönder