Apo’nun mektuplarını Kandil’e kim götürdü? - Mustafa Mutlu

Teröristbaşı Apo, İmralı’daki yüksek korumalı özel otelinden her hafta avukatları aracılığıyla terör örgütüne mesaj iletirken ve bülbül gibi konuşmaya devam ederken; bu sütundan onlarca kez isyan ettim.
“Apo avukatları aracılığıyla örgütünü yönetiyor ve aktif siyaset yapıyor. Nasıl oluyor da buna göz yumuluyor” dedim…
Savcılarımız yıllar sonra lütfedip harekete geçti ve Apo’ya “özel ulaklık” yapan avukatların yakasına yapıştı…
Aslında bu arkadaşların bazılarının sadece “Apo’nun avukatı” olmakla kalmadığı, Kandil’e çıkıp ellerine silah da aldığı; evlerinde yapılan aramalarda ele geçirilen fotoğraflarla belgelendi.
Biz tam bu gelişmeleri izleyip, “Adalet yerini buluyor” diyorduk ki; Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, müthiş bir suçlamada bulundu!
***
Suçlamanın hedefi bizzat Başbakan!
Demirtaş lafını sakınmadan diyor ki:
“KCK operasyonları adıyla yürütülen bütün soruşturmalar tezgâhtır ve bizzat Başbakan tarafından yürütülüyor. KCK’nın ne olduğunu ve temsilcilerinin kimler olduğunu en iyi Başbakan bilir. Çünkü kendileriyle defalarca görüşme yaptı, İmralı’dan yazılan mektupları avukatlar değil, Başbakan’ın bilgisi ve onayıyla devlet heyeti Kandil’e götürdü. İmralı’dan gelenler talimatsa eğer, postacısı, aracısı AKP’dir! Barış süreçlerinde bu tür ilişkiler normal karşılanırken, işler kötüye gidince avukatlara ve BDP’ye fatura çıkarmak son derece çirkindir. Bu türden çirkin saldırılar, yeniden barış arayışlarını da zora sokuyor ve güvensizlik yaratıyor.”
***
Umarım yanılırım; ama biliyorum ki Başbakan bu sözleri asla “duymayacak” ve dolayısıyla yanıt vermeyecek…
Çok sıkışırsa, “Canım, ben yapmadım, devlet yaptı. Benim yaptığımı söyleyip de kanıtlamayan şerefsizdir” diyecek!
Neden mi böyle davranacak?
Çünkü onun çoooook işi var!
Biliyorsunuz; “arşiv”lerde çalışıyor!
Neden mi “arşiv”i tercih ediyor?
Siz de çok âlemsiniz, bilmiyormuş gibi her şeyi başkasına soruyorsunuz:
***
Çünkü; sekiz ay önce, “Asla olmaz, ben bunu yoksul insanlara nasıl anlatırım” dediği “bedelli askerlik” konusundaki “büyük dönüş”ü eleştiren sesler arşiv odalarından duyulmuyor!
Arşivlerin duvarları, Van’da eksi 12 derecede yalın ayak gezen depremzede çocukların hıçkırıklarını engelliyor…
O karanlık ve tozlu odalar, kendi özel temsilcisinin, terör örgütüyle yaptığı pazarlığın hesabını soranlara…
Bir milletvekiline “Hasss….” diyen Meclis Başkanvekili’nin istifasını isteyenlere…
Padişah Abdülmecid için Türkiye Cumhuriyeti Meclis Başkanı tarafından düzenlenen törenleri eleştirenlerin sitemlerine geçit vermiyor!
***
Ama yağma yok…
BDP Başkanı Demirtaş’ın iddiası, en az “tek gözle bakılan” Dersim belgeleri kadar vahim!
Diyor ki Demirtaş:
“İmralı’dan yazılan mektupları avukatlar değil, Başbakan’ın bilgisi ve onayıyla devlet heyeti Kandil’e götürdü. İmralı’dan gelenler talimatsa eğer, postacısı, aracısı AKP’dir!”
Haydi; Başbakan, çıkın arşivden de bu çok “güncel” iddiayı yanıtlayın!
Demirtaş’ın iddialarını da “belge”lerle yalanlamanızı o kadar çok gönülden istiyor ve bekliyorum ki…
*****
AFYON’DAYIM!
Her yayında karşımıza bir liboşu ya da dinciyi oturtmak isteyen kanalları protesto edip, televizyonlara çıkmamanın bedelini, seyyah olup yollara düşmekle ödüyorum.
Farkında mısınız bilmem; her hafta farklı bir ilimize gidiyorum ve dilim döndüğünce “demokrasinin neresinde” olduğumuzu anlatmaya çalışıyorum.
Yarın (cumartesi) Atatürkçü Düşünce Derneği’nin davetlisi olarak Afyon’dayım. Eski Halk Merkezi’nde 15.00′te başlayacak söyleşinin ardından “Rica Etsem Saçımı Okşar mısınız”ı ve “Sonra Hayat Yeniden Başlar”ı imzalayacağım.
Afyon’daki ve çevre illerdeki tüm dostları bekliyorum.
*****
Günün Sorusu
Saygın tarihçilerden Niall Ferguson, çeşitli ülkelerin on yıl sonra ne durumda olacağı üzerine bir ütopya kaleme almış… Türkiye’nin İran’ın tarafını tutacağını ve laiklikten vazgeçeceğini iddia etmiş… Sorum bir süre önce, “Türkiye’de laiklik tehdit altında değildir” diyen CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’na:
Ferguson’un bu tahmini hakkında ne düşünüyorsunuz?
*****
Aciz devlete güvenilir mi?
Önümde iki haber duruyor. Önce ilki:
Kritik davaların, cinayetlerin, şüpheli ölüm olaylarına ait çok önemli delillerin bulunduğu Adli Tıp Kurumu Kimya İhtisas Daire Başkanlığı’na hırsız girmiş… Hem de elini kolunu sallayarak!
İşin ilginci, geçenlerde cezaevinde şüpheli bir şekilde ölen MİT’çi Kaşif Kozinoğlu’nun vücudundan alınan kan, doku ve saç teli örnekleri de burada bulunuyormuş… Şimdi herkes, “Ya Kozinoğlu’ndan alınan örneklerin bulunduğu dosya, başka bir örnek dosyasıyla değiştirildiyse” diye birbirine soruyormuş…
Ve ikinci haber:
AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, katıldığı televizyon programında, “Şu an deprem olsa göndereceğimiz çadır yok” demiş… Bu nedenle “deprem olmasın diye dua ettiklerini” söylemiş…
***
Bu iki haber tek bir şeyi gösteriyor:
Devletin iyi yönetilmediğini!
Bu basit gerçeği görmek için; ille de arşive girmeye gerek var mı?

Mustafa Mutlu/VATAN

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget