Nedir bu BOP?
Atlantik ötesinden, İngiltere’den, Fransa’dan bu Ortadoğu’ya olan ilginin nedeni ne?Kaddafi, savaşarak ve sonunda kimin sıktığı belli olmayan bir kurşunla kendi ülkesinde öldürüldü. Oysa İtalyan Berlusconi, Libya diktatörünü, Versay Sarayı’nın bahçesine kurduğu bedevi çadırında “Kardeşim Kaddafi” diyerek karşılıyordu. O kadar ki son zamanlarda ABD ile arası düzelen diktatörden “Halkına demokrasiyi getirmeyen pis Arap” diye yakınan da yoktu. Ya Amerika’nın Ortadoğu’daki mutemedi Hüsnü Mübarek’in acı sonu? Onu tepe tepe kullananlar, neden bir anda yalnız bırakıp hasta halinde, bir hayvan gibi tel kafes içinde mahkemeye taşıdılar? Yemen biliniyor, en zengin fosfat yataklarına sahip Tunus? Onun da nedeni belli!
Neden Libya’nın 40 yıllık lideri
Şimdi Suriye üzerine yoğun bir çalışma içindeler ve orada kopacak patırtıda, tavadaki kestaneleri ellerine alarak canı yanacak “taşeron” arıyorlar, pohpohlayarak savaş tamtamlarının çalmasını sağlıyorlar.
Bugün size biraz tarihten söz edeceğim.
İbn-i Batuta şöyle yazmış: “Dicle yakınlarında ‘Kayyare’ denilen bir yere vardık. Burada siyah bir göl gördük. Gölde salsaba benzer bir madde vardı. Yumuşak ve hoş kokuluydu. Zift yapmak için bu gölden koyu çamur tabakası alınır, ateş ziftteki rutubeti çeker ve zift parçaları ayrılır.” (İbn-i Batuta, M. Şerif Paşa tercümesi, 1919, s. 255)
Abdülhamit ve Petrol
İbn-i Batuta’nın Kayyare dediği yer, şimdiki Kerkük. O kapkara göl de açığa çıkan petrol! Yani emperyalist ülkelerin uğruna, başlar düşürdüğü milyonlarca kadın ve çocuğu öldürdüğü, Irak toprakları içinde bulunan Kerkük petrolleri. Osmanlı İmparatorluğu yakınlarında Neftçizade diye anılan Baba Gürgür’ün bu neft madenlerini işlettiğini belgeler yazıyor. 19. Yüzyıl’ın sonlarına doğru petrol en büyük enerji kaynağı olarak kullanılmaya başlanmıştı. Osmanlı sarayında henüz adı bile bilinmeyen bu büyük enerji kaynağı için türlü entrikalar başlamıştı. “Abdülhamit” eserinin yazarı Joan Hoslip şöyle diyordu: “… Süreyya Bey, Mezopotamya askeri yetkililerinden gelen bir raporu, padişah masasındaki evrakların en üstünde tutardı.” O anlı şanlı Abdülhamit sonunda bu kaynağı zaten şişkin olan terekesine kendi mülkü olarak koydu ve Galata bankerlerine vererek müşteri aramaya koyuldu! Önce İngilizler, Almanlar çarpışmaya- İmtiyaz hakkı için- girdiler, sonra da Amerika’dan gelen bir piskopos da Ermenilerden yardım alarak bu kampanyaya katıldı! Abdülhamit, Almanlardan yanaydı. İngilizler de boş durmadı ve Abdülhamit’i devirmek için harekete geçti. Meşrutiyet’in ilanından sonra Gülbenkyan devreye girerek Shell adına sahneye çıktı. Abdülhamit Almanlar ile İngilizler arasında gidip gelirken, Musul petrolleri de çölden fışkırmaya başladı. Gülbenkyan’ın maliyecisi Cavit Bey’in de İngilizler adına gayretleri unutulmamalı. 1908′den sonra arkasından gelen savaş yılları ve Mustafa Kemal’in bile Lozan’da, İsmet Paşa’yı o denli zorlamasına karşın kurtaramadığı Musul, işte böyle elimizden gitmiştir.
Petrolün öyküsü uzun ama bizim yerimiz dar. Demem odur ki: Doğu Perinçek‘in açıkladığı, iktidarın yalanlamadığı, tersine kabul ettiği o 2 sayfa 9 maddelik Powell-Gül planının sonunda bölgeye BOP adı altında inen savaş çığlıklarının, Kuzey Afrika’dan başlayan uygulamaların asıl kaynağı budur. Aynı aktörlerin Ortadoğu’da bu kez NATO’yu kullandığı Arap Baharı’nın bomalarının, CIA ajanlarının ve Fransız gizli servislerinin yarattığı kıyamet artık bize de bulaşmak üzere. 87 yıldır bu topraklarda barış içinde yaşayan, vatanını seven herkes için bu bilgileri özetledim. Tarihi biraz inceleyenler, tavan başımıza çökmeden çare arasalar iyi olur. Yoksa Sevr’i bile aratacak bir bölünme ve iki ateş arasında kalma bu ulusun kaderi olur. Bu hatanın vebali de siyasetten Genelkurmay’a kadar uzanabilir.
Kurtul Altuğ/AYDINLIK
Yorum Gönder