ABD Başkanı Barack Obama’nın 100 askeri danışman göndererek, Uganda yönetimin “Tanrı’nın Direniş Ordusu”na karşı mücadelesine destek vermesi, “Washington savaş stratejisini değiştirdi” yorumlarına neden oluyor. Örneğin Slate’in dış politika yazarı Fred Kaplan, bunu “yeni müdahalecilik” olarak niteliyor.
Peki, büyük askeri kuvvetlerle işgal (Irak, Afganistan örnekleri) yerine, ABD’nin askeri danışmanlar vasıtasıyla soruna müdahale etmesi bir tercih midir, yoksa bir zorunluluk mudur?
LİBYA FATURASI KORKUSU
Aslında Uganda örneğinden önce Libya’ya müdahale tarzı bile ABD açısından bunun kaçınılmaz bir zorunluluk olduğunu gösteriyor. Fred Kaplan Libya’ya müdahale konusunda öncülük yapmamalarını, Fransa ve İngiltere’nin adım atmasını beklemelerini, çıkacak faturaya bağlıyor:
“Elimizden gelen her şeyi yapmış olsaydık, ortaya çıkan tüm sorunların sorumlusu biz olacaktık ve muazzam bir yeniden inşa faturası olacaktı. Şimdi faturanın bir kısmını yine biz ödeyeceğiz ama savaşta başı çeken Avrupalılardı ve barışta da başı çekmek zorunda olanlar yine Avrupalılardır.”
ABD ORDUSU KÜÇÜLECEK
Fred Kaplan, “yeni müdahalecilik” anlayışına uygun olarak savunma harcamalarının da küçültülmesi gerektiğini düşünüyor. Kaplan büyük bir ordunun, ağırlıklı olarak da kara ordusunun varlık sebebinin kalmadığını savunuyor:
“Yakın zamanlarda büyük ölçekli bir savaş için yüz binlerce askere ihtiyaç duyacağımızı kim iddia edebilir? Irak’tan ayrılıyoruz, Afganistan’da yol görünüyor, İran’ı işgal etmeyeceğiz zira bu ülke Irak’tan üç kat daha büyük bir ülkedir ve Batı yanlısı şehirlerinde bile yabancı işgali fikrine düşmandırlar. Rusya Kızıl Ordu’yu yeniden kuracak durumda değil ve bir gün gelir de Çin’le savaşa tutuşursak, hava ve deniz savaşı olacaktır bu, kara savaşı değil.”
Özetle Fred Kaplan, “yeni müdahalecilik” anlayışının uygulanmasının zorunlu olduğunu, bu nedenle de kavramın Obama’ya değil Amerikan devletine ait olduğunu vurguluyor.
YUMUŞAK GÜÇ VE ÖZEL SAVAŞ
Aslında “yeni müdahalecilik” denilen bu tarz, gündeme yeni gelmiş değil; tersine 2008 yılındaki “yumuşak güç” kavramının devamı olarak uygulanıyor. Nitekim Obama’nın kendisi de Amerikan devletinin Bush doktrinine yaptığı zorunlu değişikliğin ismiydi; Büyük Ortadoğu Projesi’nin güncelleştirilmesiydi…
Obama bu güncelleme nedeniyle iş başına gelirken “yumuşak güç” kavramını ortaya koymuştu. Hatta bu yıl gerçekleşen görev değişimi de “yumuşak güç” ve ona bağlı “yeni müdahaleciliğin” sonucudur: NATO Komutanı Org. David Petraeus CIA Başkanlığına, CIA Başkanı Leon Panetta da ABD Savunma Bakanlığı görevlerine getirilmişti.
Bu zorunlu “yeni müdahalecilik” anlayışı ve Petraeus – Panetta değişikliği, ABD’nin “özel savaş” yapacağına işaret ediyor!
‘2.5 SAVAŞ KONSEPTİ’ TARİHİN ÇÖĞLÜĞÜNDE
Peki, ABD bu noktaya nasıl geldi, daha doğrusu geriledi?
ABD’nin yeni binyılın başındaki savaş doktrini “2.5 savaş konsepti”ydi. Yani ABD iki ülkede konvansiyonel savaş yapabilecek ve üçüncü bir ülkeye de müdahale edebilecekti. Ancak Afganistan ve Irak yenilgileri, bu konsepti tarihin çöpüne attı! ABD, yalnızca tek ülkede konvansiyonel savaş yapabileceği gerçeğiyle yüzleşti. Bu nedenle üç yıl önce, Irak’tan geri çekilme takvimi ilan etti.
ABD 2011’de ise daha önce yanında olmalarına ihtiyaç duymadığı müttefiklerinin fatura paylaşmasına bile ihtiyaç duydu, mecbur kaldı: Libya’ya saldırı modeli.
Ve son olarak da sadece askeri danışmanlarla “özel savaş” organize etme dönemine girdi: Özel Savaş ve Uganda’ya müdahale modeli.
Ancak ABD, Türkiye gibi “model ortak”larını ikna ettiği ölçüde de, Suriye gibi ülkelere müdahale etmekten vazgeçmeyecektir!
Mehmet Ali Güller/AYDINLIK
Yorum Gönder