Mezarında bile rahat yok!
Ermeni yalancı şahitlerin iftiralarıyla idam edilişinden 92 yıl sonra Milli Şehidi “kafatasçılığın sembolü”, torununu da “nefretin taşıyıcısı” ilan ettiler...
Kaymakam Kemal Bey’in bir eş, bir baba ve elbette bir evlat olarak ailesinden gizli saklı idama sürüklenişini okurken ayrı bir sancı kaplıyor insanın yüreğini. Tek bir an, kendinizi, Bekirağa Bölüğü’nde tutuklu bulunan oğluna yemek götürürken, Beyazıt Meydanı’nda onun darağacında sallanan bedeniyle karşılaşan baba Arif Bey’in yerine koymanız yeterli.
EVLADIMI BANA VERİNİZ
Arif Bey oğlunun idamında hazır bulunan Merkez Kumandanı Şakir Paşa’ya bir tek şey söyleyebilmişti:
-Evladımı bana veriniz!
Kemal Bey darağacından babasının kucağına indirildi. Arif Bey, oğlunu aldı, Eminönü’nden kimi kaynaklara göre bir motor, kimine göre de şehir hatları vapuruyla Kadıköy’e taşıdı.
Ertesi gün Kızıltoprak Camii’nde Üsküdar Dergahı Şeyhi Münip Efendi’nin kıldırdığı cenaze namazından sonra Milli Şehit, Tıbbiyelilerin, Mülkiyelilerin, Kadıköy İtfaiyesi önünde kendiliğinden “Saygı Duruşu”na geçen bir manga askerin duaları arasında Kuşdili’ndeki “Mahmut Baba Mezarlığı”na defnedildi.
MİLLETE EMANET ETMİŞTİ
Kemal Bey vasiyetinde “Fertler ölür, millet yaşar” demiş, 10 Nisan 1919’da son nefesini verirken ailesini Türk Milletine emanet etmişti:
- Benim sevgili kardeşlerim, asil Türk Milletine çocuklarımı emanet ediyorum. Bu kahraman millet, elbet onlara bakacaktır...
Gazeteci değil, bu milletin bir ferdi yani kendini Kemal Bey’in varisi sayan bir Türk genci olarak “emaneti” nin hali nedir merak ettim. Bu diziyi yazmaya başlamadan önce ailesiyle irtibata geçtim. Dedesiyle aynı adı taşıyan tun Mehmet Kemal(Ergüder) Bey hayli tedirgindi. “Kime güveneceğimizi bilemiyoruz” dedi. Onu böyle endişeye sevk eden şey geçtiğimiz yıl konu olduğu bir haberdi.
Tıpkı önceki gün olduğu gibi Kartal Belediyesi, geçtiğimiz yıl da Kemal Bey’in kabri başında bir anma düzenlemişti. Torunu, “Türkiye’nin içinde bulunduğu/sürüklendiği durum dolayısıyla dedelerinin davasına sahip çıkmak, millete anlatmak” gerektiğini düşünmüş ve törene iştirak etmişti. Söyledikleri üç gündür tarihi kayıtlara dayanarak aktardıklarımızdan farklı değildi:
-Ermeniler vatana ihanete kalkıştı, dedem de kendisine verilen emri uyguladı. Dış milletlere yaranmak için onu idam ettiler!
İki gün sonra Mehmet Kemal Ergüder, Agos gazetesinin manşetindeydi:
“Dededen toruna bitmeyen nefret”
BÜYÜK HAKARET
Ortada bitmeyen sonsuz bir nefretin varolduğu açıktı. Öyle ki aynı gün Murat Bardakçı’nın “nefret tarihçisi” dediği Ayşe Hür Agos’ta, “gayrı resmi hikayesi”ni yazdı Kemal Bey’in...
Hür, Kemal Bey’in “ecnebilere yaranmak için asıldığı” gerçeğini çürütmeye çalışıyor hatta Talat Paşa’nın anılarında “Müslüman köyleri yakıldı, asker-jandarma ve polis kıtalarımıza hücum edildi” dediği Boğazlıyan’da bir “ayaklanma” olmadığını söylüyordu.
Arşivler, belgeler, bilgiler, şahitler hepsi ortada, siz karar verin: Yalan söyleyen tarih mi utansın tarihçi mi?
Hür’ün İngiliz Amiral Calthorpe’un ağzıyla, idamdan sonra ortaya konan milli direnci “ittihatçı gösteri” diye nitelediği yazıda, Milli Şehit için şöyle deniyordu:
“O günden bugüne Türk Milliyetçiliğinin ırkçı kafatasçı kesimleri için Kemal Bey sembol bir figür olamaya devam ediyor!”
“Millet ve memleket uğrunda şehit olan dedelerinin ruhuna Fatiha”- dan başka bir beklentileri olmayan hepimize emanet edilen bir aile, dedeleriyle aynı kadere mahkum edilmiş; iftiralarla hedef gösterilmişti. Tek emanetini değil, şehidini de üstelik mezarında dahi korumaktan aciz bırakılmış bir toplumda yaşıyor olmaktan utandım; bir daha da
Mehmet Kemal Bey’i arayamadım..
Atatürk evlat edinmek istemişti
Atatürk “millet uğruna yetim kalan” bu çocuklara “babalık” yapmak onları evlat edinmek istemiş fakat dede Arif Bey, “Onlar bana oğlumun bediasıdır. Müsaade edin, bende kalsınlar. Nafakalarını karşılamanız yeterlidir” diyerek bu teklifi geri çevirmişti.
30 Mayıs 1926’da kabul edilen kanunla TBMM Kemal Bey’in çocuklarına Beşiktaş’ta dört daireli bir apartman ile Beyoğlu’nda bir ev verilmesine ve kayd-ı hayat şartıyla maaş bağlanmasına karar verdi.
Atatürk’ün “vatanın babası” dediği Arif Bey ve “Millete emanet edilen bu yavrular bizlerle beraber” diyen öğretmenleri Kemal Bey’in çocuklarını da babaları gibi birer Türk Milliyetçisi olarak yetiştirdi.
Nitekim Kemal Bey’in kızı Müşerref Gürenci, 2008 yılındaki vefatından kısa süre önce Boğazlıyan’da babasının adını taşıyan okulun açılışında yaptığı konuşmada kendilerine sahip çıkan Türk Milleti ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne teşekkür etmişti.
Hain müftü Taha Akyol’un amcası mıydı?
Dün şahitler meselesinde Ermeni Patrikhanesi tarafından görevlendirilenleri ele almıştık. Bugün Kemal Bey aleyhinde ifade verdiği iddiasıyla çok tartışılan bir isimle Yozgat Müftüsü Mehmet Hulusi Efendi’yle devam edelim.
Yıllarca “hain müftü” olarak anılan Mehmet Hulusi Efendi, Taha Akyol’un amcasıydı. Akyol, 6 Mart 2012 günü Hürriyet gazetesinde yayımlanan köşesinde, Prof. Taha Niyazi Karaca’nın “Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey Olayı” kitabının ikinci baskısını kaynak göste- rerek hain olan amcam değil bir başka Yozgat (Boğazlıyan) Müftüsü, “Mehmet Hüsnü Efendi” dedi.
Akyol hainlikle suçlanan amcasının 1920’de Yozgat Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin kurucu başkanlığını yaptığını, İstanbul fetvasına karşı Mustafa Kemal’i desteklediğini ve Anadolu fetvasını imzalayarak Milli Mücadele’de yer aldığını
savundu.
Ermeni Mezalimi -1- Selcan Taşçı
Ermeni Mezalimi -2- Selcan Taşçı
Ermeni Mezalimi -3- Selcan Taşçı
Ermeni Mezalimi -4- Selcan Taşçı
Ermeni Mezalimi -5- Selcan Taşçı
Ermeni Mezalimi -6- Selcan Taşçı
Ermeni Mezalimi -7- Selcan Tasçı
Ermeni Mezalimi -8- Selcan Taşçı
Ermeni Mezalimi -9- Selcan Tasçı
Ermeni Mezalimi -10- Selcan Taşçı
Ermeni Mezalimi -11- Selcan Taşçı
Ermeni Mezalimi -12- Selcan Taşçı
Ermeni Mezalimi -13- Selcan Taşçı
Ermeni Mezalimi -14- Selcan Taşçı
Ermeni Mezalimi -15- Selcan Taşçı
Yorum Gönder