İKTİDAR yandaşı olsun olmasın, istisnasız bütün vatandaşların vicdanını yaralayan bir siyasal yanlışın vebali, ister istemez o dönemde hükümet edenlerin sırtına yüklenir.
Libya lideri Muammer Kaddafi’nin öldürülüşünde yaşanan insanlık ayıbı olayların ve o iğrenç görüntülerin asıl sorumluları sayılırken sıranın Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı’na gelebilmesi için adı zikredilebilecek onlarca, hatta yüzlerce başka devlet adamı vardır elbet. Fransa’dan başlayıp okyanusların ötelerine kadar. Yine de gönül isterdi ki, Sayın Erdoğan’ın adı, sonlarda bile olsa öyle bir listeye girmek şöyle dursun, tam tersine eski Türk dostu Kaddafi’ye yapılan haksızlığa ve hele son vahşete karşı çıkmış bir politikacı olarak tarihe geçsin. Öyle olmadı ve o da NATO uçaklarını Libya üzerine salıp son faciaya yol açanlara katıldı. Oysa, Ankara’nın o trajedideki rolü Kaddafi’nin vaktiyle Türkiye için hissettiklerine ters düşmemeliydi.
Türk Hava Kuvvetleri emeklisi bazı subaylar 1957 devre arkadaşları rahmetli C-130 pilotu Esat Altın’dan dinlediklerini anımsayarak internete şöyle bir not düşmekten kendilerini alamamışlar:
“1974 yılında ABD’ye rağmen Türkiye’nin Kıbrıs’a asker çıkarmasından sonra ABD Türkiye’ye silah ambargosu uyguladı. Tüm ABD uydusu devletler de bu karara uydu ve alkışladı.
Din kardeşimiz sayılan hiçbir İslam ülkesinin sesi çıkmazken bir tek Libya Başkanı Muammer Kaddafi Kıbrıs çıkarmamızı onayladığını ilan ettiği gibi yardım talebinde de bulunmuştu.
Türk hükümeti hemen bir bakanını Libya’ya gönderdi. Kaddafi o bakana silah depolarının kapılarını açarak istediğinizi dilediğiniz kadar alın dedi ve Türkiye’den gelen nakliye uçaklarından birine sembolik olarak sırtına aldığı bir silahı eliyle yükledi.
Türk bakanın kısıtlı sayıda savaş uçağımız olduğunu bildirmesi üzerine de ‘Satın alın, faturalarını bana gönderin’ cevabını verdi.
Libya devlet başkanı o bakanı gece misafir etmek istedi; bakan geldiği uçakla akşam dönmek zorunda olduğunu söyleyince, onu zorla o gece konuk etti, ağırladı ve ertesi gün bakanı kendi başkanlık uçağı ile Türkiye’ye gönderdi.
Kaddafi’yi bugün öldürmüşler, rahmetli oldu. Bu olayların tanığı olan o bakan ise hayattadır ve adı Deniz Baykal’dır.”
Öyleyse, şimdi şöyle düşünmek yanlış olmazdı: Toplumun vicdanını yaralayan bir durumun tepkisine ana muhalefetin de katılması doğaldır. Ama öyle olmadı ve CHP liderliği son iğrenç olaya tepkisiz kaldı.
Mümtaz Soysal/Cumhuriyet
Yorum Gönder