Halit Çelenk Deniz Gezmişleri Anlatıyor 2- Mustafa Balbay
Mahkemenin bağımsız olmadığını söyleyen Çelenk, görevlendirmelerin Guantanamo'yu anımsattığına vurgu yaptı
'Bu yargılama değil infazdır'
**Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının yargılanması diye bir şeyin olmadığını söyleyen Halit Çelenk, "Bu davada 146. maddenin öğeleri bulunmamaktadır. Öncelikli olarak olayda icra hareketleri yok. Yani anayasal düzeni ortadan kaldırmak için Meclis'i basmak ya da buna ait hazırlıklar yapmak gibi. Aksine, gençler dönemin tüm sol siyasal akımları gibi 1961 Anayasası'nı sürekli olarak savundular" diyor.
- Ne yazık ki kendisini çok güçlü hisseden iktidarlar tüm dünyada yargıyı kendi istedikleri kararlar doğrultusunda yönlendirebiliyorlar. Sözün özü Deniz'leri yargılayan mahkeme bağımsız değildi mi diyorsunuz?
- Bu görevlendirmeler, bize Guantanamo'da kurulan, bağımsızlığı olmayan, talimatla karar veren sözüm ona bir mahkemeyi anımsatmaktadır.
- O mahkemeyi bugünün Guantanamo'suna mı benzetiyorsunuz?
- Evet... Dolayısıyla Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının yargılanması diye bir şey yoktur, bu bir infazdır.
Yine bu davada 146. maddenin öğeleri bulunmamaktadır. Öncelikli olarak olayda icra hareketleri yok. Yani anayasal düzeni ortadan kaldırmak için Meclis'i basmak ya da buna ait hazırlıklar yapmak gibi. Aksine, gençler dönemin tüm sol siyasal akımları gibi 1961 Anayasası'nı sürekli olarak savundular. Anayasayı savunmak ve tam olarak uygulanmasını sağlamak üzere Samsun'dan Ankara'ya Mustafa Kemal yürüyüşü yaptılar. Deniz sorgu ifadesinde şunları söylemekteydi: "....İddianamede bizim anayasayı cebren ilgaya teşebbüs ettiğimiz ileri sürülmektedir. (....) Bu ülkede anayasayı en fazla savunanlar bizleriz. Anayasayı ihlal edenler ise ortadadır. Anayasanın uygulanmasını isteyen gene bizleriz. (...) İddia makamı bizim vermekte olduğumuz bağımsızlık savaşına karşıdır. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'na karşı, reformlara karşıdır. (...) Onlar 36 milyonluk ülkenin bütün yükünü 20 gencin üzerine yıkmaya çalışmışlardır. Bizi bağımsız bir ülkenin çocukları olmaktan mahrum eden hepiniz dahil, sizlersiniz. Çünkü Amerika sizin döneminiz sırasında Türkiye'ye girdi ve hiçbiriniz sesinizi çıkarmadınız. (...) Meydanlarda bunlara karşı bizler dövüşmek mecburiyetinde kaldık, bizler kurşunlandık. Ve sonunda idam isteği ile buraya getirildik. (...) Türkiye'nin bağımsızlığından başka hiçbir şey istemedik ve hayatımızı bu yola koyduk, varlığımızı Türkiye halkına armağan ettik. (...) Yaptıklarımızın haklı olduğuna inanıyorum.. Ve bu sebeple Amerikan emperyalizmine ve işbirlikçilerine karşı mücadele verdik... Anayasanın başlangıç ilkesinde belirtilen ulusun zulme karşı direnme hakkını kullandık..."
- Çok güncel bir savunma!
- Ayrıca savunmalarında o dönemde ülkemizde iki cephe olduğunu söylüyorlar. Deniz Gezmiş ve arkadaşlarına göre, birincisi yurtseverlerin, devrimcilerin cephesi, diğeri ise emperyalizm, işbirlikçi sermaye, feodal mütegalibe ittifakından oluşan gerici cephedir. Deniz'ler, savunmalarında karşı devrimci cephenin 1950'de iktidara geldiğini, 1965 seçimleri ile Demokrat Parti mirasçısı olarak yeniden iktidara geldiğini, "1961 Anayasasının ise, DP'yi mahkûm etmiş bir hareketin, bir ihtilalin yasası olduğunu" devrin başbakanı Demirel 'in ise yaptığı konuşmalarda DP'nin devamı olmakla övündüğünü yazıyorlar. Ve soruyorlar: "Bu durumda meşru olan, 27 Mayıs ihtilali ve 1961 Anayasası mıdır yoksa AP ve Başbakan Süleyman Demirel'in Başbakanlığı mı?" .Görülüyor ki, onlar gericiliğe karşı 1961 Anayasası'nın yanındadırlar. Yürürlükteki anayasayı savunan insanlar nasıl olur da anayasayı ortadan kaldırmayı cezalandıran 146. maddeye aykırı suç işleyebilirler? Olaya hukuksal açıdan baktığımızda Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının bu tür bir eylemle ilgilerinin bulunmadığını söyleyebiliriz.
- Deniz Gezmiş ve arkadaşları anayasayı ihlalden idamla yargılanırken, 1961 Anayasası'nın tam olarak uygulanmasını istiyorlar... Peki anayasayı ihlalle ilgili dayanak var mı?
- Böyle bir eylemin en ufak bir kanıtı yoktur. Yargılanan gençlerde yürürlükteki anayasayı ortadan kaldırma ya da ihlal etme kastı da bulunmamaktadır. Ceza hukukuna göre kastın olmayışı suçu ve cezayı ortadan kaldırır. Çünkü en esaslı unsur kasıttır.
Tek amaçları, Türkiye insanlarının mutluluğuydu
Ankara'daki törene katılanlara seslenen Gezmiş ve arkadaşlarının avukatı Halit Çelenk 'in konuşması:
"Değerli Deniz, Yusuf ve Hüseyin dostları, hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. Bugün burada toplanan insanları görünce çok sevindim. Bu gençleri sevenlerin bu kadar çok olduğunu bir kez daha öğrendim. Ancak bu konuya dair bir düşüncemi sizlerle paylaşmak istiyorum. Burada toplanmak ve onları anmak çok güzel bir şey. Ancak Deniz, Yusuf ve Hüseyin'lerin düşüncelerini, dünya görüşlerini ve benimsedikleri ilkeleri de öğrenmenin gerekli olduğu kanısındayım. Bunun için de onlar hakkında yazılan kitapları, öyküleri, anıları ve şiirleri okumak ve böylelikle onları daha da yakından tanımak gerekir. Hatta bundan da öte, bu öğrenme süreci sonunda onlar gibi antiemperyalist ve bağımsızlıkçı bir tavır da benimsenebilir. Bu üç genç ve arkadaşları eğitimli, kültürlü ve bilinçli gençlerdi. Tüm eylemleri ve çabalarının amacı Türkiye insanlarının mutluluğu, yani halkın baskısız, özgür ve sömürüsüz bir dünyada yaşamasını sağlamaktı. Dünya görüşleri, yani bilimsel sosyalizm, sınıfların olmadığı ve yârin yanağından gayrı her şeyin hakça paylaşıldığı bir düzeni işaret etmekteydi.
Hemen söyleyeyim ki onlar ön planda Türkiye'nin bağımsızlığını ve emperyalizmin pençesinden kurtulmasını istiyorlardı. İnsanlığın düşmanı olan ve NATO'suyla, CENTO'suyla, askeri üsleriyle, ikili anlaşmalarıyla, işbirlikçi siyasal iktidarlarıyla, ülkemizin üzerine bir karabasan gibi çökmüş olan emperyalizme karşı mücadele etmeyi kendilerine görev edinmişlerdi. Amerika ile yapılan ikili anlaşmalar nedeniyle, cinayet işleyen Amerikalılar bile Türkiye'de yargılanmamakta, Amerikan askeri üslerine üst düzey askeri yetkililer bile girememekteydi. Örneğin; İncirlik Üssü'ne giden 3. Ordu Komutanı olan Refik Tulga 'nın askeri tesise yöneldiğinde; 'Giremezsiniz! Buraya ancak Amerikan uygruklu kişiler girebilir' diyen bir Amerikan albay tarafından yolunun kesildiği, 'Ben ordu komutanıyım. Bulunduğunuz bölgede giremeyeceğim yer olamaz! Bu, hükümranlık haklarımaza tecavüz değil mi' diyen Tulga'yı, Amerikalının 'Ama ikili anlaşmalar var. Bir viski almaz mısınız Sayın Paşam' diye yanıtladığı, komutanın bu yanıt üzerine üssü terk ettiği günler yaşandı bu ülkede. Bu uygulamaların bazıları halen sürmektedir. İşte Deniz'ler, bu nedenle yaşadıkları dönemde Dolmabahçe kıyılarına gelen Amerikan 6. Filosu'nun bahriyelilerini denize dökmüşler ve onların diktikleri Amerikan bayrağını indirerek, yerine Türk bayrağını çekmişlerdir.
Bugün Amerikan emperyalizmi, o günlere göre daha da küstahlaşmış, Büyük Ortadoğu Projesi adı altında Kuzey Afrika'dan Ortadoğu'ya ve Çin sınırına dek ülkelerin yeraltı ve yerüstü servetlerine göz dikmiş, bu hedefine anlaşmalarla ya da zorla ulaşmaya çalışmaktadır. Irak ve Afganistan işgallerinin nedeni budur. Bugüne dek yaklaşık bir milyonu aşkın insanın öldüğü Irak'ta, halk açlık ve sefalet içinde yaşamakta ve komşu ülkelere göç etmek zorunda kalmaktadır. Bütün bunlar emperyalizmin zulmünü ve hunharlığını gittikçe arttırdığını göstermektedir. Bir başka deyişle, 'kuduran' emperyalizmle mücadele daha da güncel ve zorunlu bir hale gelmiştir. Bize göre, yurtseverliğin ölçüsü tam bağımsızlıkçı ve antiemperyalist bir duruştur.
Bazıları soruyorlar: 'Denizler yaşasaydılar, bugün ne düşünür, ne yaparlardı?'
Bence Deniz'ler bugün yaşasalardı, bağımsızlık ve emperyalizm karşıtı mücadelelerini daha da kararlı ve örgütlü biçimde sürdürürlerdi. 1 Mayıs'larda devrimci işçi ve emekçilerin yanında olurlar ve ayakların baş olma mücadelesini desteklerlerdi. Siyasal iktidarın, emperyalist odakların telkinleriyle, Türkiye işçi sınıfının yıllardan beri yürüttüğü savaşımlar sonunda elde ettiği haklarını elinden alma ve Cumhuriyetin tüm kazanımlarını yok etme girişimlerine karşı, emekçilerin ve onların örgütlerinin yanında saf tutarlardı.
Üniversitelerde satırlı ve bıçaklı saldırılara uğrayan sol görüşlü öğrencileri savunurlardı. NATO'nun Afganistan işgalinin, ABD'nin Irak işgalinin karşısında, Filistin halkının yanında saf tutarlar, Güney Amerika'da halkların ABD emperyalizmine karşı yükselttikleri mücadeleleri yürekten desteklerlerdi.
İnanıyorum ki onların bağımsızlıkçı ve antiemperyalist ilkelerinin başarıya ulaşması, toplumun hakça bir düzene ulaşmasının yolunu açacaktır."
MECLİS TUTANAKLARI
'Yüce Meclis mahkeme gibi karar vermez'
TBMM'de Deniz Gezmiş ve arkadaşları hakkındaki ölüm cezalarının görüşüldüğü 24 Nisan 1972 tarihli tutanaklardan seçtiğimiz bazı bölümler şöyle:
Nuri Erdoğan: Eğer bunlar sadece bir rejim değişikliği istiyor idiyseler, o zaman bunları affetmek mümkün olabilirdi. Ancak onlar bir milleti öldürmek kastıyla hareket etmektedirler. Bu bir kin, nefret, intikam hissinin tezahürü değildir; bu, bir vatan kurtarma mücadelesidir.
Necdet Uğur: Yüce Meclis, bir mahkeme gibi karar vermiyor. Yüce Meclis bir başka açıdan karar veriyor, bir toplumun geleceği açısından karar veriyor.(...) Şimdi böyle düşünürsek, 10 sene sonra, 20 sene sonra bu toplumdaki bizim yerimizde oturacaklar, eğer bir başka türlü bakacaklarsa bu olaylara, onların elinden niçin bu hakkı alıyoruz da birtakım insanları ölüm cezasına gönderiyoruz? Bırakalım, onlar da bir baksınlar (AP sıralarından gürültüler).
Nihat Erim (Başbakan): Hükümet şu anda Türkiye'deki ölüm cezaları ile ilgili Ceza Kanunu maddelerinde herhangi bir değişiklik öngörmemektedir ve böyle bir tasarı ile huzurunuza gelmek niyetinde değildir (AP sıralarından 'Bravo' sesleri, alkışlar).
Muammer Erten : Bu kanunun müzakeresine başladığımız saat 15.00'ten beri bu çatı altında gelecek nesillerin ibretle okuyacağı pek çok konuşma dinledik. (...) Memleket bir anarşinin kucağına atılmıştır. Asıl o zamanki iktidar bundan mesuldür. O iktidarın mesuliyetini bir tarafa atacaksınız, iktidarın başındaki başbakan çıkacak, "Demokraside biraz anarşi var" diyecek ve memleket 12 Mart'ın eşiğine gelecek, anarşi başlayacak, karşılıklı çatışmalar, öldürme olayları başlayacak, devlet kuruluşları hükümete karşı yürüyecek...
İsmet Sezgin : Çıkaran sizsiniz...
Muammer Erten : Yürüyen Yargıtay üyeleri, Danıştay üyeleri, üniversite profesörleri kendiliklerinden mi çıktı sokağa? Ama onları sokağa dökecek kadar olayları o hale getirdiniz ki, niçin kendinizde aramıyorsunuz? (...) Ama ölüm cezası vermekle bunları kahraman yapacaksınız ve bunlar hakkında toplumumuzda gelecekte yeni huzursuzluklara sebep olacağına inanıyorum.
Mustafa Kubilay İmer : Bu üç komünist soysuzun idamları hakkındaki karara gelinceye kadar, daha önce çıkan ve sayısı hayli kabarık idam infazlarına ses çıkarmayan CHP ve onun genel başkanı, kamuoyu tarafından çok iyi bilinen sebeplerle adeta af havarisi kesilmiştir.
İsmet İnönü : Bunlar, suçlarının karşılığı olan cezaları görmelidirler.. Bu cezalar hususunda özel bir kanaatimiz var. O da "Siyasi suçlardan dolayı idam cezası yapılmasın" davasındayız. (...) Suçluların cezaları müebbet hapse çevrilmelidir, nihayet bunlar genç, tecrübesiz, taşkın insanlardır, taşkınlıklarının hiçbir netice veremeyeceği kendilerine ve emsallerine öğretilmiştir.
İlhan Egemen Darendelioğlu: Bugün burada karara bağlayacağımız konu, elini kana bulamış, hıyaneti ve mutasavver cinayeti tespit edilmiş 3 komünist anarşist hakkındaki idam cezasının uygulanmasıdır, daha doğrusu bir formalitenin yerine getirilmesidir. (...)
Mehmet Ali Aybar: Eğer, Türkiye demokratik bir ülke yolunda çaba harcamakta ise verilecek idam cezaları hedefimize ulaşmamızda bizi köstekleyecektir (DP sıralarından "vah vah" sesleri).
Binlerce yürek Karşıyaka Mezarlığı'nda bir araya geldi
Üç fidan törenle anıldı
Haber Merkezi - Gençlik önderleri Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan , idam edilişlerinin 36. yıldönümünde Ankara'da gömütleri başında düzenlenen törenle anıldı.
ANKARA: Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan, dün çocuğu, genci, yaşlısı, kadını, erkeği binlerce kişinin katıldığı törenle, Karşıyaka Mezarlığı'ndaki gömütleri başında, idam edilişlerinin 36. yıldönümünde anıldı. Törene, Gezmiş ve arkadaşlarının avukatı Halit Çelenk , eşi Şekibe Çelenk ve kızları, Gezmiş'in kardeşi Bora Gezmiş , İnan'ın babası Hıdır İnan , yazar Alaattin Birgi ile yakın tarihi anlatan "Hatırla Sevgili" isimli dizide Deniz Gezmiş'i canlandıran Barış Koçak , Hüseyin İnan'ı canlandıran Oğuz Turgut Genç ile CHP ve DTP milletvekilleri katıldı. Katılımcılar önce Karşıyaka Mezarlığı 2 No'lu kapısında buluştu. Burada hazırlanan ses aracının önünde, Gezmiş ve arkadaşlarının avukatı Çelenk bir konuşma yaptı.
Çelenk'in konuşmasının ardından Darbe Karşıtı Platform adına ortak açıklama okundu. Sonrasında ise Deniz'lerin yol arkadaşlarından Mustafa Yalçıner bir konuşma yaparak, Gezmiş ve arkadaşlarını darağacına götürenlerin Türkiye'yi kendi ihtiyaçlarına göre şekillendirdiğini söyledi.
İSTANBUL: 68'liler Birliği Vakfı üyeleri, Dolmabahçe'de bir araya gelerek, Deniz Gezmiş ve arkadaşları için denize karanfil attılar. CUMOK İstanbul Şubesi üyelerinin de destek verdiği eylem öncesi, devrimciler için saygı duruşunda bulunuldu. Burada açıklama yapan 68'liler Birliği Vakfı Başkanı Sönmez Targan, devrimci ve yurtsever üç gençlik önderinin, 6 Mayıs 1972'de, ABD ve onun Türkiye'deki işbirlikçilerinin cinayetiyle Ankara Merkez Cezaevi'nde idam edildiklerini anımsattı. Gezmiş ve arkadaşları Adana, Antalya, Mersin, Tunceli ve Gaziantep'te de düzenlenen törenlerle anıldı.
68 Kuşağı önderlerinden Alparslan Özdoğan ise, İzmir Eski Buca Mezarlığı'ndaki mezarı başında törenle anıldı.
Yorum Gönder