Ben oyumu chp’ye vermiştim de!.. - Emin Çöleşan

SEVGİLİ okuyucularım, seçimden sonra henüz iki gün geçmişti… Ve CHP’de kavga dövüş derhal başladı. Birbirlerine girdiler. Şimdi kurultay istiyorlar.
15 Haziran Çarşamba günü yazımın başlığı “CHP’nin Hırgürü” idi… Ve seçimden sadece iki gün sonra o yazıyı yazmak zorunda kalmıştım… Çünkü Baykal ve ekibi devreye girmiş, hırgür derhal başlatılmıştı.
Baykal seçimden hemen sonra konuşmaya başladı:
“Partimiz başarısız olmuştur.”
Ben de o yazımda Baykal’a hitaben aynen şöyle demiştim:
“Beyefendi, partinizin Antalya birinci sıra adayı idiniz. Haftalar boyunca Antalya’da seçim çalışması yaptınız. İyi de, 2009 yerel seçimlerinde Antalya Büyükşehir Belediyesi AKP’den CHP’ye geçmişti. Bu son seçimde ise Antalya’da bile AKP’nin gerisinde kaldınız ve ikinci parti oldunuz. Bu oluşumda acaba sizin herhangi bir kişisel sorumluluğunuz, başarısızlığınız var mıdır, yok mudur? Birileri kalkıp Antalya’daki başarısızlığın ardında sizi gösterse ne dersiniz?”
Burada bir ekleme daha yapayım. Antalya’nın aday listesini bizzat Baykal düzenlemişti!..
***
Ben vatandaş olarak oyumu her seçimde CHP‘ye vermiş biriyim. Ben oyumu o partinin başında veya aday listelerinde falanca kişi veya filanca kişi var diye asla vermedim. Benim oyum Mustafa Kemal Atatürk‘ün partisine idi.
Bu ülkeyi yoktan var edenlerin, Cumhuriyeti kuranların, devrimleri tek tek yapanların, bu ülkeye demokrasi getirip iktidarı seçimle teslim edenlerin partisine verilmişti.
Taa o zamanlar ülkemizi karanlıktan kurtardığına inandığım altı ok ilkelerine verdim ben oylarımı.
Halkçılık, devletçilik, laiklik, milliyetçilik, cumhuriyetçilik, devrimcilik…
Genel başkanın, parti ynetimlerinin, milletvekillerinin kim oldujları benim açımdan hiç önemli değildi. Hele bu son yıllarda partinin başında Baykal varmış, sonra Kılıçdaroğlu gelmiş, benim için hiçbir zaman fark etmedi.
O ilkelere yeterince sahip çıkmayan, ama çıkacağını varsaydığım partiye gitti benim oylarım.
Şimdi anlıyorum ki, benim gibi milyonlarca insanımız da bu seçimde CHP’ye oy verirken şöyle demişiz!
“Haydi aslanlarım, sonuç ne olursa olsun, en kısa zamanda birbirinize girin! Kavgaya derhal, hiç gecikmeden başlayın!”
CHP‘nin iktidar olmasını bekleyen hiç kimse zaten yoktu. Belki iyi niyetle hayal kuranlar, “Ah bir mucize gerçekleşse” diye düşünenler vardı ama bu düşünce  akla mantığa sığan bir şey değildi.
CHP yine de yüzde 26 oy aldı.
Başarı değildir ama hezimet de değildir.
Acaba işin başında Baykal ve ekibi olsaydı ne yaparlardı?
İktidar mı olurlardı, oylarını yüzde 30′a mı çıkarırlardı?
Varsayalım yüzde 30 olmuştu, değişen ne olurdu? CHP iktidara mı gelirdi?
***
CHP’nin karşısında bir iktidar partisi var. Dikkat ediniz, o parti seçim öncesinde bazı bakanlarını liste dışı bıraktı. Pek çok milletvekilini de listeye koymadı. Onlar artık Meclis’te yok.
Peki bu süreçte bunlardan biri olsun ağzını açıp tek bir kelime söyledi mi? Kendisine oyun oynandığını, haksızlık edildiğini söyleyen, parti yönetimini bu açılardan eleştiren bir tek Allah kulu çıktı mı?
Belki diyeceksiniz ki “O partide söz söyleme özgürlüğü yok, tek şahıs yönetimi var. Hepsi biribirnin açığını biliyor. Hepsi Tayyip’in ağzına bakıyor. O yüzden konuşamazlar…”
Doğrudur… Çünkü her birinin kişisel çıkarları bunu gerektirmektedir… Onları milletvekili, bakan yapan tek başına Tayyip’tir. Zamanı gelince her birinin son kullanma tarihini belirleyen de tek başına aynı şahıstır.
İlkesi şudur:
“Suyunu sık, zamanı gelince posasını at!..
Onları belli yerelere ben getirdim, götürme hakkı da benimdir ve kimse bir şey söyleyemez.”
Tayyip‘in partide yarattığı korku ve sıkıyönetim, demokrasi açısından kötü bir örnektir. Şimdi bu şahıs hükümeti ve parti yönetimini belirleyecek.
Göreceksiniz, yine en ufak bir çatlak ses çıkmayacak.
Peki CHP’deki “Çok seslilik” ve her kafadan bir ses çıkması daha mı iyidir? Bizde eskilerin bir deyimi vardır:
İfratla tefrit. (aşırılık – tersine aşırılık)
AKP ile CHP işte budur. İlkinde korku dağları bürümüş, tık yok. İkincisi ise her kafadan ayrı ses çıkıyor.
***
Varsayalım mucize gerçekleşmiş ve CHP iktidar olmuştu. Kılıçdaroğlu bakanları belirleyecekti. İlk kıyamet daha liste hazırlanırken kopardı…
Sonra muhalefet görevini yine CHP hizipleri üstlenir, kendi bakanlarını yıpratma yarışına aynı kimseler girerdi.
Neyse ki ortada iktidar miktidar yok!
Muhalefette kaldılar ama neredeyse kan gövdeyi götürmeye başladı:
“Derhal kurultaya gidilsin!..”
“Ne yapılacak kurultayda?..”
“Yeniden genel başkan seçelim!..”
“Olmaz, onun zamanı henüz gelmedi. Kurultay için imza toplayalım ama Parti Meclisi için toplayalım, Kılıçdaroğlu’nu oradan vuralım!..”
Aralarında yapılan bir görüşme, bir çay-kahve içme yok. Her şey medya üzerinde yapılyor.
Seçim öncesinde hiç kimse, örneğin Deniz Baykal, kamuoyuna şöyle bir çağrıda bulunmadı:
“Ey CHP’ye oy verecek seçmenler… Eğer biz iktidar olmazsak, ya da yüzde şu kadar oy alamazsak, parti içi mücadeleyi derhal başlatmaya, kurultay çağrıları yapmaya kararlıyız. Haberiniz ola!..”
Bunu söylemiş olsalardı onlara saygı duyar ve şimdi yanlarında yer alırdım.
***
Yanlış anlamaları önlemek için burada bir konuya bir kez daha açıklık getirmek istiyorum.
Bunları Kılıçdaroğlu’nu savunmak için yazmıyorum. Onun iyi niyetinden hiç kuşkum yok. Ama yanlışlarını, eksikliklerini de görüyor ve yazıyorum. Ağzına Atatürk’ün adını hemen hiç almayan, aynen Tayyip gibi “Türk” sözcüğünü kullanmaktan hoşlanmayan, Hakkari mitinginde birkaç oy uğruna “Güneydoğu’ya özerklikten” dem vuran, Tayyip’in istediği anayasa değişikliği konusunda “Kapımız kendisine her zaman açıktır” diyebilen bir Kılıçdaroğlu’nu savunmam mümkün değil.
Ancak ona bir “Süre” tanınması gerektiğine inanıyorum.
Seçim öncesindeki söz ve davranışlarından belki vazgeçebilir diye düşünüyorum.
Parti içi demokrasi, genel başkanı özgürce eleştirmek iyidir hoştur da, CHP’nin meşhur hizip kavgalarının seçimden hemen sonra hortlaması yakışıksızdır. Buna Deniz Baykal’ın öncülük etmesi daha da yakışıksızdır.
Karşılarında, mücadele edilmesi gereken bir iktidar var. Karşılarında ülkemizin yüzlerce önemli sorunu, yolsuzluklar, hatta türkiye’nin bölünüp parçalanması ve bu amaçla tezgahlanacak olan anayasa değişikliği var.
Sen bunları bırak bir yana, yine hizip kavgaları başlat!
Sen yanlış hedef seç, mermilerini iktidara değil kendi partine seıkmaya başla!
Biz, yani seçmenlerin yüzde 26′sı, herhalde oylarımızı CHP’ye bu amaçla  vermişiz!..

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget