Sevgili okurlarım, bugüne kadar hep ülkemizdeki insan sorunlarını, genellikle de siyasi sorunlarımızı yazdım. Çünkü sıkıntılarımız o kadar çok ve çözümler bir türlü gelmiyor ki bu konulara eğilmemiz lazımdı. Ama durum böyle olmasaydı ve istediğim her konuyu yazabilecek lüksüm olsaydı, sık sık hayvanların çektiklerini de yazmak, onları korumak için gerekli bilinçlendirmeye yardımcı olmak isterdim.
Bugünden itibaren bir süre bunu yapacağım, çünkü aylardır yakından ilgilendiğim ve perişanlığını gördüğüm “sokak hayvanları”nın halleri dayanılır gibi değil. Bu yazılarda benim bilmediğiniz bir yönümü, nasıl bir hayvan sevgisiyle yaşadığımı göreceksiniz. Umarım aynı sevgiyi hiç değilse bazılarınızın hissetmesine katkı sağlayabilirim.
ONLARIN DA VAR OLDUĞUNUN FARKINDA MISINIZ?
Konuşamadıkları için sıkıntılarını da anlatamayan, örneğin susuzluktan, açlıktan ya da can acısından ölmek üzere olsalar bile “beni kurtarın” diyemeyen hayvanları düşünüp üzüldüğünüz, kavurucu sıcaklarda hiç değilse çevrenizdeki kedilere, köpeklere bir kap su, yağmur-kar fırtınalarında bir barınak aradığınız oldu mu hiç?.
Yeni doğurduğu yavrularının yanından ayrılmak istemediği halde onlara süt yetiştirmek için kendini beslemek zorunda olan ve çaresizce çöp kutularında mama arayan, bunu yapmadan önce yavrularını tehlikeden korumak için onları sabırla, tek tek gizli bir köşeye taşıyan bir anne kedi izlediniz mi (ayağı sakat olsa bile bunları aynen yapanlar var)? Yine bir anne kedinin, hata yapan; kendisini ya da kardeşlerini ısıran yavrusunu patisiyle vurarak, yanından kovarak nasıl terbiye ettiğini, yavruları doymadan önce kendisinin yemediğini biliyor musunuz? Kendisinin doğurmadığı ama doğar doğmaz annesini kaybetmiş onlarca yavruyu emziren, yalayan, büyük kedilerden koruyan dişi kedileri hiç izleme fırsatınız oldu mu?
Ben bunların hepsini gördüm ve gördükçe de bu “kedi” denen hayvanların ne asil, ne sevimli ve sadık, sahiplerini de seven canlılar olduğunu anladım.
ONLAR DA BUNALIMA GİRİYOR
Köpeklerin, sahiplerinden ilgi görmediklerinde bir insandan farksız şekilde küsebildiklerini, kedilerin de küsme huyu olduğunu, sahiplerini anne zannettiklerini, bir başka kediye ait olduğunu fark ettikleri alana girmekten kaçındıklarını, arkadaş bildikleri bir başka kediyi kaybettiklerinde bunalıma girdiklerini, hepsinin aynı şekilde hareket ettiğini zannettiğiniz bu hayvanların her birinin diğerinden tümüyle farklı karakter taşıdığını biliyor musunuz?
Eğer bilmiyorsanız, onlarla hiç ilgilenmiyor, yok farz ediyorsanız, inanın bana çok şey kaçırıyorsunuz ve büyük bir mutluluk kapısını kapalı tutmaktasınız...
Onlara her zaman sevgi duymuşumdur ama son üç yıldır, özellikle son bir yıldır hayvanlar alemini daha da yakından izlemekteyim, bu nedenle veteriner doktorların ve tabii benim küçük dostlarımın doktoru Ümit Örs’ün işini eskisinden çok daha fazla önemsiyorum... Size kedilerimden ve köpeğimden söz etmiş miydim? Aslında sadece benim değil tabii, ailenin tüm fertlerinin... Sahibine bağlı olmadığı söylenen kedilerin bile, bugüne kadar duyduklarımla tam tezat şekilde sevgi ve bağlılık konusunda birçok insandan daha üstün olduklarını izlemek olağanüstü bir deneyim benim için.
ATLANTİS PET HASTANESİ
Hepsi de farklı zamanlarda sokakta, yeni doğmuş ve annesini kaybetmiş olarak bulduğumuz 3 kedimiz ile iki yıl önce aldığımız köpeğimiz Simba, oturduğumuz sitede bulup evlat edindiğim(!) iki yavru kedi; Minik ile yapışık kardeşi gibi ondan hiç ayrılmayan, hastalandığında yalayarak iyileştirmeye çalışan, bir küçük kulübeyi onunla paylaşan yakın arkadaşı dışında bir martıyla da ilgilendim bu süre içinde. Geçen yaz Bodrum’da gördüğüm kanadı kırık, bu nedenle uçamayan ve yerlerde sürünen martıyı (uzun süre birilerinin onu tedavi ettireceğini umduktan sonra) Bodrum’un girişindeki Atlantis Pet Hastanesi’ne götürdüm. Sahibi Dr. Rami Özer hemen tedaviye girişti. Daha sonra onu alarak kendi emeğiyle kurduğu Atlantis Natural Park’a götürdü. Ben de peşlerinden tabii...
Gözlerime inanamadım; yemyeşil ağaçlar arasında havuzların, onlarca kafeste çeşit çeşit ‘cins’ hayvanın bulunduğu bir park... Yanında harika bir kafe... Bu hayvanlara gönüllü olarak bakan doktorlar...
Herkesin çıkar peşinde koştuğu, siyasi kavgalardan, senaryolardan başka hiçbir şeye önem verilmeyen bir ülkede ne saf ve temiz bir ortam, ne güzel bir gündü o... Sonuçta o martı uçamadı ama parkta diğer hayvanlarla birlikte yaşamına devam edebildi.
SOKAĞA ATAN KALPSİZLER!
Dr. Rami Bey, aynen Bekir Coşkun’un anlattığı gibi “İnsanların yazın tatilden dönerken kedi ve köpeklerini sokağa atarak açlığa, susuzluğa terk ettiğini” söyledi. Ne bencil, ne insafsız bir davranıştır bu, onları açlığa, ölüme terk ederek hiçbir şey olmamış gibi nasıl yollarına, yaşamlarına devam edebiliyorlar acaba? Yeni doğmuş parmak kadar yavru kedicikleri annelerinden ayırıp parklara atıverenleri de gördüm, vicdanları nasıl izin veriyor buna?
Lütfen unutmayın, hiç önemsemediğiniz kaldırım kenarlarındaki kedi ve köpeklerde bile çoğu insanın veremediği bir sevgi ve bağlılık var, Türkiye’de maalesef sokaklarda bakımsız kontrolsüz çoğalıyorlar, minicik bebekleri de aç, susuz sürünüyor. En azından birini evinize alarak hayatını kurtarsanız, onların kısırlaştırılmasına yardım etseniz, yaz kış onlara bir kap su ve yemek artıklarınızı verseniz ne kaybedersiniz?
Tatilden dönerken o zavallı hayvanları ölüme terk etmeseniz ne kaybedersiniz? Biraz insaf lütfen, dilleri yok ama canları var değil mi?
Yorum Gönder