‘Altın kalpli büyük vizyoner!’ - Mustafa Mutlu

Burada olmayan, hangi nedenle olmadığını bilmediğim büyük bir düşünür, din adamı çok değerli altın kalpli bir insan, büyük vizyoner Fethullah Gülen’e teşekkür ediyorum

‘Altın kalpli büyük vizyoner!’ - Mustafa Mutlu
Fethullah Gülen cemaati, Türkçe Olimpiyatları kapsamında düzenlediği şarkı yarışmasının finali için Haliç Kongre Merkezi’nde toplanmış...

Salon davetlilerle dolup taşmış...

Şarkı yarışmasının jüri üyelerinden biri de sinema ve reklam yönetmeni, yapımcı Sinan Çetin’miş...

Arkadaş almış mikrofonu eline, Fethullah Gülen’e övgüler düzmüş:

“Burada olmayan, hangi nedenle olmadığını bilmediğim büyük bir düşünür, din adamı çok değerli altın kalpli bir insan, büyük vizyoner Fethullah Gülen’e teşekkür ediyorum.”
Neden mi teşekkür etmiş?

Çünkü Gülen bu ülkeyi, bu insanları, bu dili sevdirmiş...
Ayrıca milliyetçiliği Hrant Dink’in katillerine, Orhan Pamuk’a ‘Seni öldüreceğiz’ diyenlere bırakmamış...



***

Bu arkadaş; bizim ilk gençlik yıllarımızda sosyalistti... Parasız ama idealist bir yönetmendi.

Çektiği filmleri sadece solcu gençler izlerdi.

Sonra darbe oldu, arkadaş da Özal’la birlikte liberalleşti ve zenginleşti.

Ardından, “liberal sosyalizm” kavramını icat edenlerin yanında saf tuttu.

İlerleyen yıllarda “sosyalistliği” tamamen unuttu, liberallikle idare etmeye çalıştı.

Bu arada reklam sektöründe büyüdü, yaratıcılığını bir zamanlar kafa tuttuğu kapitalizmin emrine sundu.
Sonra liberallik de kesmedi onu, “katı kapitalizm”i, yani Ayn Rand’ın “bireycilik” kuramını savunur oldu...



***

AKP’nin iktidara gelmesine kadar böyle idare etti.
Baktı ki AKP’liler Ayn Rand’dan falan anlamıyorlar; ama bu arkadaşın da para kazanması lazım, bu kez iktidara yanaştı...

Böylece kamu kuruluşlarına tanıtım filmleri, reklamlar, TRT’ye bol paralar karşılığı diziler çekti.
Yani, hayatı boyunca tek kuralı oldu:

Hep popülerden yana olmak...

Sosyalizm popülerken, sosyalistti, liberalizm popülerken liberal...

Parasızken toplumcuydu, şirket kurup zenginleşince bireyci!
Şimdi “mütedeyyin kesimler” güçlü, doğal olarak bu arkadaşın sandalyesi bu kez o kesimin sahnesinde!



***

Ergenekon sanığı gazeteci Soner Yalçın bir buçuk yıl kadar önce odatv.com’da “döneklik”le ilgili bir yazı yazmıştı... Özetleyerek yayınlıyorum:

“Kişinin, ideolojik-siyasi değişimine/dönüşümüne kim ne diyebilir?

İnsan, hayat içinde farklı fikirlere savrulabilir. Bunlar ‘dönek’ değildir.

Peki kimdir dönek?

Kariyer/statü planlamasıyla ortaya çıkar bunlar...

Ama kişi, bu gerçeği kendisinden gizler.

Hiç olur mu; para, pul, ün/şöhret, koltuk; yeni sınıfa kabul edilmek için ‘Döndüm’ denir mi?

Kurnazlık yapar; dönekliğini fikirle taçlandırmak ister.”



***

Bu arkadaş şimdi Fethullah Gülen’e övgüler düzüyor, onun “vizyonist” olduğunu söylüyor...

Neden?

Çünkü doğasında var...

Ben hiç korkmam bu tiplerden, onları önemsemem de...
Ruhlarında “dönmek” var çünkü...

Yarın darbe olsa, askerler başa gelse...

Hiç kuşkunuz olmasın, bu arkadaş yeni döneme de uyum sağlar ve ordunun tanıtım-tatbikat filmlerini çekmeye başlar!
Dedim ya; doğasında var...

Kızmayın, önemsemeyin, aldırmayın...
Çünkü değmez!



*****

GÜNÜN SORUSU

Hatip Dicle olayı gösterdi ki; sabıka kayıtları keyfi bir şekilde tutuluyor ve mahkeme kararları, insanların sicillerine aylar sonra işleniyor... Sorum Adalet Bakanlığı’na:

Adalet reformundan söz ederken, bunu mu kastetmiştiniz?



*****

BDP’nin tehditleri artık kabak tadı vermeye başladı!

BDP’nin desteklediği bağımsız adaylardan Hatip Dicle’nin vekilliği, Yüksek Seçim Kurulu tarafından iptal edildi ya...
Arkadaşlar yine tehditlere başladı:

“Biz de Meclis’e gitmeyiz... Meydanlarda otururuz... Dağa çıkarız!”

Yetmedi; bazıları kendi meclislerini kurmaktan bile söz eder oldu...



***

Yakın tarihe bakıyorum da...

BDP’nin geldiği siyasi geleneğin, tüm politikalarını hep “tehdit” üzerine kurduğunu görüyorum.

Terör tehdidi de bunların en başında geliyor!
İşin ilginci, bir süre önceye kadar işe de yarıyordu bu tehditler...

Ama artık dozunu öylesine kaçırdılar ki; Ankara bile, bırakın gereğini yerine getirmeyi, o tehditleri alt alta yazmaya yetişemez oldu!

Biliyorum, aldırmazlar ama... Kendilerine basit bir “sosyal psikoloji” kuralını anımsatmak istiyorum:

Tehditlerinizin etkili olmasını istiyorsanız, sayısını azaltın arkadaşlar...

Çünkü artık yemiyoruz!

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget