Artık bir şeyi yüksek perdelerden haykırmanın zamanıdır. Bir ülke silahlı kuvvetlerinde suya tirit gerekçelerle onlarca general esir alınıp zindanlara atılıyorsa, bilinmelidir ki o silahlı kuvvetler tasfiye ve de yeniden inşa edilme sürecindedir.
Açık açık ifade edelim; Milli Devlet vazgeçilmezliğimizin teminatı olan TSK, adım adım çökertiliyor ve hızla finale gidiliyor.
ABD neden yeni TSK istiyor?
Hasdal’a hapsedilen muvazzaf general sayısının 32’yi geçmesi bunun somut delilidir.
Sakın bana onlar darbeden yargılanıyor gibi komik bir şey söylemeyin!
Darbeyi yapanlar ortadadır ki görüyorsunuz onlara dokunulmuyor!
İşte Kenan Evren’e takınılan baştan savma tavırlar ortadadır..
Keza 28 Şubat darbesi ile onun kahramanı Çevik Bir olayı gözler önündedir.
Aynı şekilde 2007 Nisan’ında muhtıra veren Yaşar Büyükanıt, herhalde paylaştığı büyük sırdan olacak, Başbakan tarafından muhtıra veren olmaktan çıkarılıp, görüş açıklayan komutan ilan edildi..
Dolayısı ile ortada bir darbe hesaplaşması yok, tersine o ambalajla TSK’yı yıldırma, sindirme ve dönüştürme faaliyeti var.
Evet yargı dahil bütün kurumları fetheden AKP’nin yeni hedefi TSK’nın ele geçirilmesidir.
Bunun için tam üç yıl boyunca yapılan yayınlar, aşağılamalar ve tutuklamalarla önce korkutup sindirdiler, bugün ise dönüştürme aşamasındalar.
Yazdıklarım komplo teorisi değil, işte Hüseyin Gülerce birkaç gün önce YAŞ’ı işaret ederek bu hedefi açıktan dillendirdi..
Kuşkusuz bu projenin gerçek sahibi ise AKP değil, ABD’dir.
Ön Asya’da jandarmalık görevi
AKP, Pentagon’un ehlileştirme projesine, hem bilinçaltındaki klasik duyguları tatmin etmek, hem de Türkiye’ye tamamen hükümran olmak adına destek oluyor..
AKP’nin bu noktadaki yanılgısı, TSK tarumar edildikten sonra tamamen ele geçirilecek bir Türkiye’nin kalamayacağını görememesidir.
Bulunduğumuz coğrafyada güçlü bir ordunuz olmazsa yaşayamayız!
Peki ABD ne mi istiyor?
Tıpkı soğuk savaş günlerinde olduğu gibi kendine yüzde yüz ram olacak bir TSK istiyor.
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin kadroları özellikle PKK ile mücadele seyir ve tecrübelerinden hareketle, Emperyalizmin projelerine fiili olarak nüfuz etmiş ve milli bir refleks geliştirmişti.
Dahası bunu 2003’deki Irak tezkeresi olayından Afganistan’a muharip güç gönderilmemesine kadar pek çok olayda fiili olarak ortaya koymuştu.
İşte ABD’nin kabullenemediği budur.
ABD, kendi çöplüğü olarak gördüğü enerji havzası Orta Doğu’da milli tezahürler sergileyen güçlü bir orduyu istemiyor ve o yapıyı kendine göre yeniden dizayn etmek istiyor.
Evet ABD’nin istediği, bölgede kendine jandarmalık yapacak adeta gönüllü ya da beleş bir lejyoner yapının inşasıdır .
Başka bir ifade ile Paxamericana, Ön Asya’daki bütün pis işlerini TSK’ya gördürmek istiyor.
Diz çöktürme operasyonu!
Dahası, sadece İsrail’e değil, bölgede yeni çizeceği haritanın muhafızlığını da TSK’ya yaptırmak istiyor ki emin olun bu haritanın içinde Kürdistan bile var.
İşte Ergenekon ve Balyoz operasyonları bu talebe direnen TSK’ya diz çöktürme taarruzlarıdır.
Tam bu noktada sorulacak soru, bazı dinci çevrelerin ABD’nin bu projesine niçin destek olduklarıdır.
Emin olun bu soruyu o çevrelerden karşılaştıklarıma ısrarla sordum ve aynen şu karşılığı aldım:
“TSK’daki Kemalist yapı ancak böyle kırılır..”
Hayır bu cevabın gerçekliği yoktur..
Belli ki o çevreler kendi mensuplarını da aynı şeyi söyleyerek avutuyor. Oysa bu yaklaşım kandırmacadır. Zira “benim için vatan seccademi serdiğim yerdir” diyenin, soruyorum ötesini konuşmaya hakkı olabilir mi?
Ayrıca TSK’nın Atatürkçülüğü lümpen burjuvamızdaki gibi şeklî değildir. Başka bir anlatımla, TSK Atatürkçülüğünde bağımsızlık, milli devlet ve bölünmezlik temel umdedir ki bu aslında ülke bekası için fevkalade elzemdir.
Askerin yanlışları
Genel çerçeveyi bu şekilde koyduktan sonra gelelim TSK’nın yaptığı hatalara...
Birincisi; TSK, Türkiye’nin dinamiklerini okuyamıyor. Eğer okuyabilseydi, Türkiye’deki malum dini yapıları başka istihbarat örgütlerine kontrol ettirmez, kendi yörüngesine alır ve ülke lehine kullanırdı.
Aynı şekilde AKP iktidar olduğunda onu ABD ve AB’nin kucağına atacağına, kendisi sahiplenebilir ve asgari müşterekleri belirleyip ülkenin önünü açabilirdi.
TSK, hem tepeden bakan mağrur, hem de kifayetsiz muhteris tutumları ile kazanılabilecek olan yapıları, ABD’nin kucağına itmiştir..
İkinci boyut ya da yanlış; TSK’nın kendini şeklî olarak çok abartmasına karşın, hiçde söylediği gibi olmadığını gözler önüne sermesidir.
Dünyanın beşinci ordusuyum diye övünen bir yapı, kendisine açıktan yapılan ve yıllar süren bir psikolojik harekata karşı nasıl olur da hiçbir strateji ve taktik geliştiremez anlaşılır değildir.
Tamam kurumdaki işbirlikçiler dahil olmak üzere pek çok dezavantaj var ama söyleyin bana, yıllardır TSK’nın karşı operasyon adına yaptığı bir şey görülmüş duyulmuş mudur?
Efendi, Sevr derse ne olacak?
Ama işin içinde dünyanın efendisi ABD var demeyin sakın, ne yani ABD, Sevr’i hayata geçiriyorum derse, TSK ona da baş üstüne mi diyecek?
Kusura bakmasınlar ama TSK’nın en üst düzeyinde bulunan niceleri ‘Tören Ordusu’nun parlak üniformalı kumandanları görüntüsünün ötesine geçememiş, tersine çöküş bizzat Hilmi Özkök ile Yaşar Büyükanıt gibi en tepe komutanların işbirlikçiliği olmasa bile uyumluluğu yüzünden başlamıştır. Dolayısı ile TSK, başkalarına kızacağına önce kendini sorgulamalıdır ..
Genelkurmay’a soruyorum; Yaşar Büyükanıt Dolmabahçe’de Başbakan’la ne konuştu, hangi sırrı paylaşıyor biliyor mu? Bilmiyorsa Genelkurmay önce bu sorunun cevabını aramalı ve bulduğunda da benim eski komutanım demeden gereğini yapmalıdır... Eğer kol kırılır yen içinde kalır denilirse, TSK daha çok dayak yer ve bir gün Yeniçeri Ocağı misali olur!
Yorum Gönder