Hastalığı doğru teşhis edemezseniz, ilacı yanlış verirsiniz. O da öldürür...
AKP'nin yüzde 50'ye nasıl ulaştığını her parti kendisine göre yorumluyor.
CHP Lideri Kılıçdaroğlu da bunu Stockholm Sendromu olarak açıkladı Akşam Gazetesi'ne...
Yani; millet, kendisini esir alandandan kurtulmak istemedi.
CHP'deki akademisyenler şunu bilsinler ki; Avrupa toplumlarının davranışı ile doğu toplumlarınınki çok farklıdır. Türk seçmeninin anlaşılması için Batı'dan örnek vermek; 1960'lardaki sol çocukluk hastalığının bir geri dönüşüdür. O zamanlar da Türkiye'nin toplumsal yapısını Karl Marx ve Friedrich Engels'in 19. Yüzyıl'a özgü olan tespitleriyle açıklamaya çalışırdı ağabeylerimiz.
Bu yolun sonunun darbeler olduğunu gördük ne yazık ki darbeler de hep solu vurdu
GERÇEKÇİ OLUN
AKP, yüzde 50 bandına bize özgü şartlarla ulaşmıştır. Buna siz Ankara Sendromu diyebilirsiniz. Bu sendromu oluşturan etmenlerden bazıları şunlardır:
- Liderlik: Her zaman yazarım. Bizim millet lidere tapan bir sosyal zihniyete sahiptir. Bunda; padişahlıktan pat diye cumhuriyete geçişimizin etkili olduğunu dikkatli bakanlar görmektedirler. Bu millet; siyasette parti başkanı değil, lider (yani sultan/padişah) arar.
Bu özelliğe uygun en davranan isim de Sayın Tayyip Erdoğan'dır. Partide çatlak ses çıkaran isim derhal Cellat Kara Ali'ye teslim edilip hakkından gelinir.
Böylece; halk; 'Bu adam her şeyi yapar.' diye düşünür. İstediği 'kararlı lider' özelliğini onda bulduğu için oyunu da ona verir.
- Kadro: Dünyayı tanıyan; çalışkan, iş bitirici ve hayatın içinden gelmiş isimler siyasette sempati yaratırlar.
Alın Sağlık Bakanı Prof. Recep Akdağ'ı...
AKP'nin aldığı yüzde 50'nin yarısı Tayyip Erdoğan'ın liderliğine verilmiş ise; yüzde 15'i de Sağlık Bakanı Akdağ'ın yarattığı dönüşümlere verilmiştir.
AKP'lilerin sıkıştıkları her yerde hastanelerin eski haliyle bugünkü durumunu kıyaslıyarak propaganda yaptıklarını hatırlayın, yeter. Lider; çalışacağı isimleri iyi seçmiş, onlar da başarılı işler yapmışlardır. Prof. Akdağ'ın yanına Binali Yıldırım'ı, toplumsal dengeyi sağlamadaki etkisiyle Cemil Çiçek'i de ekleyin.
- İcraat: AKP; göze hitap eden işleri çok iyi yapıyor. Milletimizin genelde beyniyle değil de gözüyle düşündüğünü söylersem; bu göze hitap eden projelerin oyları yönlendirmede etkili olduğu anlaşılır. Başbakan Erdoğan; bununla kalmamış; bütün cumhuriyet dönemiyle bile kendisini kıyaslayarak beyinlerde ne kadar büyük işler yaptıkları düşüncesinin oluşmasını sağlamıştır.
- Bilimsel çalışma: AKP; sanıyorum ki bütün dünyada en bilimsel çalışan siyasal örgüttür. Her konuda araştıramalar yaptırıp siyasetini ona göre şekillendiren bir çelik çekirdek var bu partinin tepesinde. Bunlar civa gibi, koşuşturan ve konusunda dünya ile yarışan gençleri çalıştırıyorlar.
Örgüt: Dünyanın en kararlı, en geniş, en gelişmiş örgütü AKP'dir. Yukarıdan aşağı katı biçimde yapılandırılmış bu örgüt; elinde olan devleti; bütün olanaklarıyla kullanmıştır.
- Projeler: Hayal satmasını bilen bir partidir AKP. Ama bu hayalin gerçekleşme olasılığı olduğunu düşünmüştür seçmen. Böylece yüksek profilli o projeden yararlanma umudu yeşertilmiştir seçmenin içinde. Umudu artıran veğya sürdüren projeler seçmeni AKP'ye yanaştırmıştır.
- Kamplaştırma: AKP Lideri Erdoğan; halkın yüzde 70'inin muhafazakar olduğu bir toplumda iki kutuplu bir Türkiye yaratmayı temel politika saymış; bütün seçim çalışmasını da buna göre yürütmüştür. AKP Lideri kendi partisini bir tarafa; CHP-MHP-BDP'yi karşı tarafa yerleştirmiştir. Bu karşı kutbu da şer ekseni gibi göstermiş; böylece yüzde 70'in temsilcisi gibi ortaya çıkmıştır. Büyük kutbu ele geçirdiniz mi küçük partilerin de yaşama şansı kalmaz ve o taban size doğru akar.
Seçim sonuçları tam da bunu göstermiyor mu?
GÜLE GÜLE BEHİÇ BEY
Behiç Kılıç, gerçek bir gazeteciydi. Temiz, namuslu, yurtsever ve çağdaş.
Aramızdan erken ayrıldı.
Mekanı cennet olsun.
Ailesine ve sevenlerine başsağlığı diliyorum.
Yorum Gönder