Seçimler bitti, milletvekilleri mazbatalarını alıyor ve Ankara’nın yolunu tutuyor. Haberlerde rozet fiyatları, ev kiralarının yüksekliği veya Meclis’te çayın ne kadar ucuz olduğu gibi konular var..
Benim üzerinde durmak istediğim konu ise parti grup toplantıları..
Herkes televizyonlarda birçok defa seyretmiştir; grup toplantısı demek, genel başkanın kürsüye çıkarken, sesini yükseltirken veya konuşmasını bitirirken milletvekilleri tarafından alkışlanması demektir!
Zannedersiniz ki milletvekillerinin birinci vazifesi, genel başkanlarını alkışlamaktır.
Medeni bir toplum için bu tablo utanç vericidir..
Denilebilir ki, “grupta, basına kapalı toplantılar da yapılır, orada milletvekilleri de konuşur, görüş belirtir!”
Evet ama grupta, parti politikalarını eleştiren milletvekili, kendisini bir anda yapayalnız bulur. Bütün milletvekili arkadaşları etrafından çekilir. Çünkü onunla birlikte görünmek, ilk seçimde aday gösterilmemek demektir..
***
Milletvekilleri bazen bu ikiyüzlülüğü, gizli oylamalar sırasında aşar.. Mesela 1 Mart tezkeresinin parti grubunda oylanması sırasında, Tayyip Erdoğan’ın aşağılayıcı konuşmasını sineye çeken ve evet oyu veren AKP’li milletvekilleri, az sonra genel kurulda hayır oyu kullandı. Demek ki despotik yöntemlerle idare edilen bir partide bile bu tür çıkışların olması her an muhtemeldir. Fakat bu ihtimalin bulunuyor olması, sistemin tamamen genel başkanlara yalakalık yapmaya dayandığı gerçeğini ortadan kaldırmaz..
AKP milletvekilleri, 1 Mart tezkeresine hayır diyenlerin sonraki seçimde tasfiye edildiğini biliyor. Şimdi bu dönem, önlerine milletin adını bile ortadan kaldırmaya dayalı bir Anayasa paketi sürülürse ne yapacaklar? Kendi siyasi geleceklerini garanti altına almak için alkışladıkları genel başkanlarının emrettiği doğrultuda mı oy kullanacaklardır yoksa milletin vekili olduklarını hatırlayıp, tarihin onlara yüklediği sorumlulukla mı hareket edeceklerdir?
Tabii “madde bağımlısı” haline getirilen halk, ruhen teslim alınmışsa, milletvekilinin, komutanın veya benzer konumlardaki insanların Amerikan baskılarına boyun eğmesi de şaşırtıcı olmaz ama herhalde Türk Milleti’nin teslim olmayan unsurları direnecektir!
Bu direniş, dünya dengelerinden de faydalanmayı bilirse, tıpkı Mustafa Kemal ve arkadaşları gibi başarıya da ulaşacaktır.
O zaman genel başkanlarını alkışlamaktan başka bir marifeti olmayan milletvekilleri tarihe hangi sıfatlarla geçecektir?
***
Yalakalık ve iki yüzlülük bir toplumda genel karakter haline gelmeye başlamışsa, kimse gerçeğin peşinde değilse, o toplumun kendi kararıyla helâk olması işten bile değildir. Evet bu ikiyüzlüler, İslâm’dan da bahseder, milliyetçilikten de dem vurur hatta sosyal politikalara da sahip çıkar! ABD’nin 21’inci yüzyıldaki en büyük stratejisini, yani İslâmı dönüştürmeyi ve Türkiye dahil 22 İslam ülkesinin haritasını değiştirmeyi, millete “Yeni Osmanlıcılık” , “küresel liderlik” veya “bölgesel liderlik” diye yutturmaya kalkışan da aynı ikiyüzlülerdir.
Milletin fertleri, çoğunlukla bu gerçeklerden habersiz değildir. Bütün bu bilgileri artık duymayan kalmamıştır. Fakat şahsi çıkarları uğruna davrananlar sadece alkışçılar değildir. Alkışçıları seçenler de çıkarları adına davranmakta, İslam’ı da bu amaçla kullanmaktadır.
İkiyüzlülük, bir toplumun felâketi demektir. Türk Milleti, bir çıkış yolu arıyorsa, önce bu iki yüzlülüğü tespit etmeli ve gereğini yapmalıdır.
Yorum Gönder