SEVGİLİ okuyucularım, bu yazının konusuna geçmeden, anayasanın 81. maddesine bir bakalım. Aşağıda vereceğim metni dikkatle okuyunuz çünkü yazının ötesi bununla ilişkili.
“Madde 81. And içme. Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri, göreve başlarken aşağıdaki şekilde andiçerler:
Devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü, milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini koruyacağıma; hukukun üstünlüğüne, demokratik ve laik Cumhuriyete ve Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı kalacağıma; toplumun huzur ve rafahı, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerinden yararlanması ülküsünden ve Anayasaya sadakattan (bağlılıktan) ayrılmayacağıma; büyük Türk milleti önünde namusum ve şerefim üzerine andiçerim.”
Milletvekili seçildiğiniz zaman Meclis kürsüsünde bu yemini ediyorsunuz.
Kürtçü kesim bu seçimde Meclis’e 36 kişi sokmayı başardı. Hemen grup kuracaklar, eyleme geçip olay yaratmaya başlayacaklar.
Biz onları Meclis’te Türk milletinin değil, adeta başka bir milletin, başka bir ülkenin temsilcileri olarak görüp izleyeceğiz.
***
Diyarbakır’dan milletvekili seçilen Şerafettin Elçi, bu konuda ilk somut işaret fişeğini atarken şöyle dedi:
“Biz Meclis’te yapılacak yemin töreninde kriz yaratmayacağız. Yemini aynen okuyacağız. Ancak anayada yer alan bu yemin metnini bizim kabul etmemiz mümkün değildir. Bu yemin metni faşist, sadece Türk şoven (milliyetçilik) anlayışı ile hazırlanmıştır. Bizim benimseyeceğimiz, kabul edeceğimiz, siyasi mücadele olarak bağlı kalacağımız bit metin değildir. Bunu herkes böyle bilsin. Ancak yalnız bu yemini değil, anayasanın tamamını baştan ve yeniden değiştirmek için mücadelemizi vereceğiz.”
Olanları görüyorsunuz! Şerafettin Elçi sözlerini sürdürüyor:
“Biz grup olarak bu yemini Meclis’te okuyacağız. Ancak bağlı kalmayacağız. Yemin töreni öncesinde yemin niteliğinde bir deklarasyon (bildiri) yayınlayacağız. Bizim için bu deklarasyon bağlayıcı olacak. Bunu herkes bilsin.”
Peki bu Kürtçü takımı, bu yemin metninde yer alan hangi sözlere karşı çıkıyorlar? Bunu açıklamadılar ama tahmin etmek zor değil:
Vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğü: Bunların amacı gelecekte Türkiye’den kopmak!
Atatürk ilke ve devrimleri: Bunların Atatürk deyince kanı donuyor!
Büyük Türk milleti: Bunlar kendilerini “Türk” olarak görmüyor! Onlar başka bir ülkenin insanları! En hafif deyimiyle, kendilerini aynen Tayyip gibi “Türkiyeli (!)” olarak tanımlıyorlar!
***
Şimdi karşınıza çok ilginç (!) bir durum çıkıyor. Meclis’te anayasayı baştan sona değiştirmek iateyen iki kesim var.
1- AKP
2- Kürtçüler
Bu iki kesimin arzu ve istekleri anayasanın hangi maddelerinde kesişecek, hangi maddelerinde çelişecek? Hangi konularda uyuşacaklar, birbirlerine hangi ölçüde destek verecekler?..
Bu henüz netlik kazanmış değil.
Ancak önümüzdeki dönem Meclis’i çok renkli, ilginç ve ürkütücü olaylara tanık olacak.
Burada seçimden sonra yazmıştım:
AKP’nin kelle sayısı anayasa değişikliği için yetmiyor. Dolayısıyla AKP’ye bir ortak gerekiyor.
Eğer CHP bu tezgaha düşmezse, Tayyip’in bu oltasına takılmazsa, AKP’nin bu konuda iktidar ortağı ister istemez Kürtçüler olacak. Birbirlerine yanaşıp o yolla anayasa değiştirme oyununa girişecekler.
Parola ise şu olacak:
“Al sana başkanlık, ver bana özerklik.”
Kürtçüler anayasa değişikliğine payanda olup Tayyip’e başkanlık verecek. Tayyip ise onlara Güneydoğu’da özerklik sağlayacak.
Bu oyun hem çok tehlikelidir, hem de çok risklidir. Tayyip buna soyunursa sonu iyi gelmez.
***
Kürtçü kesim posta koymaya, korkutmaya (!) şimdiden başladı. Bakınız Ahmet Türk ne diyor:
“Eğer tutuklu milletvekillerimiz derhal derbest bırakılmazsa Meclis’e gitmeyeceğiz, Meclis’i de tanımayacağız.”
Şu anda tutuklu olan dokuz milletvekili var.
Diyarbakır’da yatan altı kişi PKK, Siliviri ‘de yatan öteki üç kişi ise Balyoz ve Ergenekon tutuklusu.
Her biri milletvekili mazbatalarını alıp mahkemelere teslim etti.
Bundan sonra kararı Diyarbakır ve Silivri mahkemeleri verecek.
Eğer Diyarbakır’da tutuklu Kürtçüler olmasaydı, bence Silivri mahkemeleri üç tutukluyu, Engin Alan, Mehmet Haberal ve Mustafa Balbay‘ı asla tahliye etmezdi. Bu aşamada mahkemelerin kararı henüz açıklanmış değil.
Ancak Tayyip, Diyarbakır tutukluları bırakılmadığı takdirde Güneydoğu’da isyan çıkacağını, kıyamet kopacağını çok iyi biliyor.
Dahası, o altı kişi bırakılmadığı takdirde yeni hükümet ortağı olan Kürtçüleri karşısına alacağını da çok iyi biliyor.
Bunları göze alabilir mi?
Asla alamaz.
O halde Diyarbakır tutukluları mutlaka tahliye edilip Meclis’e girecektir. Mahkeme bu doğrultuda karar verecektir.
Sen Diyarbakır’ı halledeceksin, Silivri’de yatanları bırakmayacaksın, o da olmaz!
O halde hepsinin tek tek ve en kısa zamanda tahliye edilmesi gerekiyor.
***
Sevgili okuyucularım, AKP’nin bunlara verdiği ödünler nedeniyle Kürtçü kesim iyice şımardı. Bu şımarıklığın somut sonuçlarını Meclis açılır açılmaz hep birlikte izlemeye başlayacağız.
Görünen köy klavuz istemiyor. Biz bunları bugüne kadar defalarca yazdık, insanlarımızı uyarmaya çalıştık. Yine de AKP son seçimde yüzde 50 oy almayı başardı. Birkaç ilimizdışında oylar Türkiye’nin dört bir yanında Tayyip‘in partisine yöneldi.
Şimdi hep birlikte düşünüyoruz, bunun nedenini bulamıyoruz. İki olasılık var:
1- Seçimenin AKP’ye oy veren yüzde 50′si olacakları anlamak istemiyordu. AKP’nin başlattığı Kürt açılımını görmüyor, ilgilenmiyordu… Ya da haberi ve bilgisi yoktu…
2- Aynı kesim, olacakları biliyor ama umursamıyordu. Yardım alıyor, bunları “Müslüman, dindar (!)” olarak görüyor ve oyunu bu nedenle veriyordu. Memleketin durumu onu hiç mi hiç ırgalamıyordu. O sadece kendi küçük çıkarlarının peşine düşmüştü.
Hele Meclis bir açılsın! Olacakları Tayyip’in kimlerle işbirliği yaptığıni, ülkemizin bölünmesi açısından ilk adımlarının nasıl atılacağını o zaman görecekler ama korkarım iş işten geçmiş olacak.
Haaa, yazıyı bitirmeden önce son bir not daha ileteyim.
Senaryo önceden yazıldı… Meclis açılacak. Tayyip önce rol icabı olarak bu Kürtçü kesimle tartışacak, kapışacak ve kamuoyuna “Bakın, onlar bizim ortağımız değildir” mesajı vermeye kalkışacak. Asıl işbirliği bir süre sonra başlayacak.
Biraz sabır, azıcık bekleyin! Yine “Emin Çölaşan bu olacakları aynen yazmıştı” diyeceksiniz.
Yorum Gönder