Onlar da Bizim Çocuklarımız - Deniz Kavukçuoğlu

Başbakan “marjinal gruplar” diye bir laf etti, bu lafında da mutlaka bir keramet vardır diye düşünen AKP’li siyasetçiler, bürokratlar, yandaş köşe yazarları sazan balıkları gibi üzerine atladılar. Üç beş gün içinde aslında “şirin bir aykırılığı” tanımlayan bu sözcük olumsuzluk yansıtan bir kavram olarak dillere yerleşiverdi. Eğitim düzeyi yerlerde sürünen, okumuşu bile buram buram cehalet kokan toplumumuzun acıklı durumu bir kez daha kabak gibi ortaya çıktı. İngilizce “marginal” sözcüğünden araklama “marjinal” sözcüğünün anlamı Dil Derneği sözlüğünde şöyle açıklanıyor: “1. Aşırı, çizgi dışı, sıra dışı. 2. Toplumda türdeş bir kümenin içine girmeyen, onun en ucunda yer alan, aykırı (kimse). 3. (Matematik anlamda) Birimleri değişken olabilen (olgu), son birim, sonsal. 4. (Toplumbilimsel) Toplumsal ve kültürel değişmeler sonucu oluşan değerleri benimsemeyen, azınlıkta kalmış, kıyısal. 5. (Ruhbilimsel) Nereye katılacağını kestiremeden iki taraf arasında bocalayan kişi.”

***

Görüldüğü gibi Başbakan’ın, AKP sözcülerinin, bürokrasinin, polisin ve medyanın “marjinal” tanımlamalarıyla sözcüğün gerçek anlamı arasında hiçbir ilişki bulunmamaktadır.
Her demokratik toplumda bireylerin davranışlarıyla, söylemleriyle, giyim kuşamıyla sıra dışı olmak, çizgi dışı olmak, aykırı olmak hakkı vardır. Bu hak özgürlüğün olmazsa olmazıdır.
Marjinalliğe örnek aranıyorsa, Sezer-Orhan Duru çiftinin “O Pera’daki Hayalet” adlı kitaplarında kitabın kahramanı Hayalet Oğuz’un (Oğuz Haluk Alplaçin) yaşamını okumalarını salık verir, her ikisi de salt bize bıraktıklarıyla değil, saygınlıkları kadar yürek güzellikleriyle unutulmazlarımız olan Neyzen Tevfik ile Aysel Gürel’i belleklerinde canlandırmalarını öneririm.
AKP, 11 yıllık iktidarı süresince güzeli çirkinleştirmede, iyiyi bozmada, kafaları karıştırmada, kavramların içini boşaltmada ne kadar mahir olduğunu birçok kez kanıtlamıştır. Marjinal olmayanı “marjinalleştirmek” de bunlardan biridir.

***

Unutulmamalıdır ki AKP iktidarının attığı her adımın, sözcülerinin sarf ettiği her sözün bir nedeni, bir amacı vardır.
1 Mayıs gösterilerine Taksim’i yasaklayan AKP bu yasağa direnen sendikaları, siyasal partileri, meslek odalarını, sivil toplum örgütlerini doğrudan karşısına almaktan çekinir görünmesine karşın tazyikli su, sis bombaları, yüksek yoğunluklu biber gazı, orantısız ölçüde bu kuruluşlara karşı da kullanılıyor. Buna gerekçe olarak da bu kuruluşlara bağlı kitlelerin arasına karışmış gençlik grupları gösteriliyor. Bu gençleri genel kitleden soyutlamak, hedef göstermek, uygulanacak/uygulanan şiddeti meşru göstermek amacıyla artık modası geçmiş “anarşist” kavramını çağrıştıracak ve onun yerine kullanılacak yeni bir sözcük dillere yerleştiriliyor: Marjinal!
Oysa yaşları 20’yi bulmamış o çocukların “marjinal” olan hiçbir yanları yok. Çoğu geçim kaygısı taşıyan dar gelirli ailelerin çocukları. Gelecek umutları karartılmış, mutluluğa yabancılaştırılmış, zor koşullarda yaşayan/yaşatılan, giderek tutuculaşan toplumun baskılarından bunalmış öfkeli çocuklar. İsyan ediyorlar. İçlerinde çok küçük bir azınlık öfkesini, isyanını sapanla, taşla, molotofkokteyli ile dışa vuruyor. Doğru mu yapıyorlar? Kesinlikle hayır! Buna rağmen orantısız devlet şiddetini değil, kendilerine insanca, anlayışla, uygar bir devlete yakışırca yaklaşılmasını hak ediyorlar.
Onlar da bizim çocuklarımız çünkü.

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget