Seçim sistemi neden hiç tartışılmıyor?

Seçim sistemi neden hiç tartışılmıyor?
Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en önemli günlerinden geçiyoruz. Çünkü Atatürk devrim ve ilkeleri tek tek ayıklanıyor; PKK yaptıklarının hesabını bile vermeden legalleşiyor, yeni Anayasa çalışmalarıyla başkanlık sisteminin önü açılıyor.
Başbakan, TC’nin kamu kurum ve kuruluşlarının tabelasından kalkmasını bile “Ne var bunda?” diye yorumlayıp, Atatürk milliyetçiliği dahil her türlü milliyetçiliği ayaklarının altına aldığını söylüyor.
En önemlisi tüm bu değişime karşı çıkabilecek muhalif güçler susturuluyor, sindiriliyor.
Şimdi yanıtı merakla beklenen soru şu:
Bu “dönüşüm” süreci, seçmenin oylarını nasıl etkileyecek?
Bu sorunun yanıtını öğrenmeye bir yıldan az bir süre kaldı...
Çünkü önce yerel seçimler, sonra cumhurbaşkanlığı ve genel seçimler yapılacak...
Hatta araya bir de “anayasa referandumu” sıkıştırılması bile söz konusu...
Bu da üç yılda en az dört kez sandık başına gideceğimiz anlamına gelir.

Seçimlere güvenilmiyor!

Biliyorsunuz ülkenin dört bir yanını dolaşıp konferanslara katılıyorum. Kimi zaman haftada iki ya da üç kez büyük toplulukların karşısına çıkıp ülkenin içinde bulunduğu durumu anlatıyorum.
İş “soru-yanıt” bölümüne gelince, katıldığım her toplantıda mutlaka “mevcut seçim sistemi” ile ilgili kaygıların dile getirildiğine tanık oluyorum.

Bu kaygılar özetle şöyle...

Bir: Türkiye’de seçim sonuçlarının hızlı alınması adına uygulanan ve sandık sonuçlarının internet üzerinden aktarılmasını sağlayan sistem güvenli olmadığı için bizim dışımızda çok az sayıda ülke tarafından kullanılıyor. Dışarıdan müdahaleye açık olan bu sistem, seçim sonuçlarının güvenilirliği konusunda kuşku yaratıyor.
İki: Her seçimde sahte seçmenler ortaya çıkıyor ve aynı kişinin birden fazla oy kullandığı kanıtlanıyor. Hal böyleyken, mükerrer oy kullanımını engellemek için “parmağa mürekkep sürülmesi” uygulamasına dönülmesi neden tartışılmıyor?
Üç: Suriye’den gelen ve yurdumuzun değişik il ve ilçelerine yerleşen ya da yerleştirilenlerden kaçı Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığına alındı? Bunların kaçı oy kullanabilecek?
Ve dört: Başta CHP ve MHP olmak üzere muhalefet partileri neden bu kaygıları şimdiden dile getirip, iktidarı ve Yüksek Seçim Kurulu’nu harekete geçmeye zorlamıyor?
Eğer demokrasiye ve seçimlere gerçekten inanmamız isteniyorsa; önce seçim sisteminin üzerindeki kuşku bulutlarının dağıtılması gerekiyor.
Kemal Kılıçdaroğlu’na ve Devlet Bahçeli’ye sesleniyorum: Harekete geçmek için ne bekliyorsunuz? Birkaç seçimi daha kaybetmeyi mi?


GÜNÜN SORUSU

Sorum size: Türkiye’deki seçim sistemine gözünüz kapalı güvenebilecek durumda mısınız?

Balbay: İyi bir siyasetçi olmayı kafaya koydum!

Beş yıldır Silivri’de tutuklu olan kardeşim Mustafa Balbay’dan mektup aldım. Aynen yayınlıyorum:
“Sevgili adaşım, kardeşim.
Aslında bütün yazıların için teşekkür etmem gerek. Her gün gazetecilik, insanlık, yurttaşlık görevini yerine getiriyorsun. Böylece hem bugünün gerçeklerini topluma duyuruyor hem de gelecek kuşaklara günümüzü araştırırken dikkat etmeleri gereken noktaları miras bırakıyorsun.
22 Nisan tarihli yazın için ise ayrıca teşekkür ediyorum. Senin de vurguladığın gibi Yargıtatör, Silivri mahkemelerinde yaşanmışlardan bir yelpaze. Bir de bu şekilde anlatmayı düşündüm.
Herhangi bir olumsuzluk yaşanmazsa gelecek yıl sahnelenecek olan oyunun, daha yaşanılası bir Türkiye mücadelemize de katkıda bulanacağına inanıyorum.
Hapiste öğrendiğim şeylerden biri umudu hiç yitirmemek oldu. Umut, insan atmosferinin oksijeni... Gerçeklerden kopmadan umudu hep diri tutmak gerekiyor. İçinde bulunduğum koşullar ne olursa olsun, gelecek günlere dair umudumu hiç yitirmiyorum. O nedenle sana hapiste kaybettiklerimden değil, kazandıklarımdan söz etmek istiyorum.
Özgürlükte günlük gazeteci koşuşturması içinde oyun yazmak gibi bir alana girmem çok zordu. Yargıtatör’le birlikte oyun yazmayı çok sevdim. O nedenle yıllık üretim planlarıma oyun yazmayı da koydum.
Mahpusluğun ilk iki yılında kendime sıklıkla şunu söylüyordum:
‘Gazeteci olarak girdim, gazeteci olarak çıkacağım.’
Silivri Akademisi beni siyasetçi olarak da yetiştirdi. Kalemi elimden bırakmadan iyi bir siyasetçi olmayı kafaya koydum. Bunu yapmak gerek.
Sevgili kardeşim.
Onca yoğunluğun içinde daha fazla zamanını almak istemem.
Belki bir gün Yargıtatör’ü aynı salonda, omuz omuza izleriz. Oyundan sonra bir yerlerde oturur, ‘Türkiye ne günlerden geçti be’ diye başlayıp derin bir sohbete tutuşuruz...
Neden olmasın?
O günlerin özlemiyle selamlar, sevgiler...
Kardeşin Mustafa Balbay
Silivri...”
Bu mektubun üzerine tek söz söylersem; ağlarım... Ki elli ikisindeki bir adama da yakışmaz bu kadar duygusallık!
Kusura bakmayın; bu yüzden “yorumsuz...”

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget