“Savaş”mış, düpedüz vahşetin kendisi, canavarlıktan başka bir şey değil bu...
Dün verilen haberde “13 askerin şehit olduğu saldırının emrini PKK’nın ‘Şahinler’ grubunun verdiği” bildiriliyordu. Liderlerinden Cemil Bayrak ve Mustafa Karasu “Yüreklere öyle bir ateş bırakın ki izi silinmesin. Örgüt için yeni bir süreç başlayacak” demiş. “Yüreklere öyle bir ateş bırakın ki izi silinmesin”... Bunu “kendi yüreği, vicdanı olan biri” söyleyebilir mi?
Hangi amaç, hangi kin, hangi öfke “aynı ülkenin gençleri, insanları” için “silinmeyecek bir ateş” isteyebilir? Bunu isteyenleri, emredenleri korumak, onlarla “demokratik çözüm”den filan söz etmek mümkün müdür? Bir taraf devamlı bir düşmanlık içinde ve “bu bir savaştır” diyerek öldürürken, karşısında “siz öldürmeye devam edin, biz demokratik çözüm için liderinizle görüşüyoruz” demek mümkün müdür, bu mu istenen?
ÖLDÜR VE SUÇLA!
Hem gidip karakollara roketatarlı baskın yapacak, katliam yaratacak , adam kaçıracaksın, ordu doğal olarak aramaya çıktığında, “önlem alma görevini” yaptığında ise önceden planlanmış tuzaklar kurarak toplumun yüreğine “izi silinmeyecek ateş” bırakacaksın, sonra da seni koruyanlar ortaya çıkıp masum havalarda “askeri operasyonlar durmadıkça terör bitmez” diyecek.
Bu kadar canavarca eylemleri bile yapılmamış sayacak. Bunları söyleyenlerin, yazanların bazıları “2000”li yıllar dan söz ederken “hiçbir operasyonun terörü azaltmadığını, aksine arttırdığını” vurguluyorlar ama nedense “2000’lerin başında terörün sıfırlandığını” atlayıveriyorlar. 13 şehit verilen saldırıdan sonra da, bugün de “operasyonla terörün azalmayacağını” söyleyerek bağlıyorlar olayı. Peki ne yapılmalı, “izi silinmeyecek ateş bırakın” talimatı, bu vahşet emriyle katledilen, hayatının baharında 13 genç, onlara küfürlerle açılan ateş hiç bilinmiyor, hiç olmamış gibi mi davranılmalı?
Unutmuşlarsa hatırlatmak lazım, 2011 yılında teknoloji imkanları ve her imkan “terörün bitirildiği yıllara kıyasla en az 10 katına çıkmış” durumdadır, daha akıllıca stratejilerle “sadece suçluları ayıklayıp, bölgeyi temizleyecek” şartlar sağlanabilir. Tabii ki bunun da “Habur’dan gelen teröristler”le sağlanamayacağı herhalde anlaşılmış olmalıdır.
HER GÜN ‘YENİ ŞEHİTLER’ DEMEK!
Referandum, seçim, krizler, kavgalarla kaybedilen aylar, yıllar, terör örgütünün keyfi istedikçe aldığı“eylemsizlik” kararlarını “terör bitmiş” gibi göstererek geçirilen zamanlar PKK’ya maddi manevi güç kazandırdı, onu adeta meşru bir tepki içinde gibi gösterdiÖ Oysa daha seçim sürecinde ve hemen ertesinde yaptıkları terör eylemleri bugün yaşanan olayın habercisiydi ve bunu yazdık, “plan açıkça görülüyor, kaybettiğiniz her gün yeni şehitler getirecek, derhal önlem düşünmelisiniz” dedik.
TBMM’deki cadı kazanının kaynaması bitmedi, kaynatanlar kavgaya-çekişmeye doymadı, bari şimdi bitsin ve acil çözüm üretilsin. “Yüreklere izi silinmeyecek ateş bırakın” emri verenlerin vaat ettiği “Örgüt için yeni bir süreç” terörün kazındığı, tek bir askerimize, insanımıza zarar veremediği süreç olsun.
Bu vahşeti isteyenler, Güneydoğu’ya giden sağlık görevlilerini, öğretmenleri ve her hizmeti “yine şiddetle” engelleyen acımasız teröristler asla “kendileri de evlatlarını şehit veren” Kürt ailelerin temsilcisi olamaz!
Eğlencesiz var olamaz mısınız?
13 askerimizi kaybettiğimiz günün akşamı Okan Bayülgen’in “TV programlarında devam eden eğlence” konusunda verdiği haklı tepkiyi ertesi gün yazdığımda ‘hiç değilse birkaç gün eğlence programlarının dozu ayarlanmalı’ demiştim. Bir sonraki akşam (Cumartesi) ekranlarda güldürünün, şarkının aynen sürdüğünü görünce fikir değiştirdim.
“Neşeliyiz, coşkuluyuz, keyifliyiz” gibi laflar, böyle bir üzüntüyü toplum olarak yaşamamışız gibi kahkahalarla sürdürülen konuşmalar, espri yarışları, şarkılar doğrusu çekilir gibi değildi, hemen kapattım. İnsan “hiç etkilenmeyenler”in, birazcık ciddiyet bile gösteremeyenlerin bu görüntüsüne bakarken “o gençler ne için, kim için öldüler acaba” diye düşünüyor ister istemez, tam bir bencillik yani.
Okan Bayülgen yerden göğe haklıdır, bu riya son bulmalı, böylesine büyük bir felakette eğlence programları bir süre için tümüyle durdurulmalıdır. RTÜK isimli kurum canı istediğinde medyaya “karakol baskınlarından söz etmek yasak” demeyi bildiği gibi bunu da sağlamak zorundadır. Kanallar reklam gelirinden üç güncük vazgeçebilir herhalde, değil mi?
Barınakları gezeceğim!
Terör saldırısı nedeniyle ara verdim ama “sahipsiz sokak hayvanlarına yapılanlar ve bazı belediyelere ait barınaklarda bile hayvanların yok edildiğine dair gelen mektupları” dikkatle okuyor, not alıyorum, kısacası çalışmaya ara vermedim.
Bu sabahtan başlayarak bazı barınakları ziyaret edip incelemek niyetindeyim, gördüklerimi sizinle de paylaşacağım. Dediğim gibi “vahşetin her türlüsüne” karşı çıkacak, önlemek için elimizden geleni yapacağız.
BİRAZ VİCDAN, BİR KAP SU!
Bu arada sahil il ve ilçelerinde “tatilciler rahatsız olmasın diye” özellikle yaz tatilleri öncesinde kedi ve köpeklerin “topluca ortadan kaldırıldığı” konusunda da bilgiler geliyor. Küçücük yavrulara, hamile hayvanlara bile acımadıklarını duyuyorum.
Kesin kanıta rastlarsam bu köşeden hepsini ilan edeceğim, bilmiş olsunlar. Biz “onlara bir kap yemek ve su verin” diye çırpınırken hayvan cinayetlerine de sessiz kalacak değiliz!
Yorum Gönder