“Breivik’in fikirleri doğru. Bazı düşünceleri hele dört dörtlük! Avrupa bir İslam istilası altında…”
Bu sözlerin sahibi rasgele, sıradan bir isim değil.
76 insanın yaşamına mal olan Norveç katliamına imza atan Anders Behring Breivik’in, 1500 sayfalık manifestosunda beyan ettiği “faşo” fikirlerin cümlesine canı gönülden katıldığını söyleyen şahıs, Berlusconi hükümetine ortak “Kuzey Ligi” partisinden ünlü bir parlamenter.
“Yabancı düşmanlığı” ile tanınan “Kuzey Ligi”nin Avrupa parlamentosuna gönderdiği temsilcilerinden biri olan Mario Borghezio’nun bu sözleri; Avrupa sağcılarının tam Norveç canisinden mesafe almak için sıraya girdiği döneme rastladı ve ortalık karıştı.
Avrupalı parlamenterin ifadesini tevil adına apar topar devreye giren parti kodamanları; “Bu görüşler yalnızca hezeyan içinde olan Borghezio’yu bağlar. Norveç’ten bu talihsiz açıklamalar adına özür dileriz!” dediler.
İnkârdan gelmeyi yeğliyorlar
Dediler… ama Borghezio’nun da ağzını büzemediler.
Birdenbire partisinde öksüz ve yetim bırakıldığını gören ırkçı politikacı -özetle- “Ne yani?” diyerek atağa geçti ve ekledi: “(İslama ‘karşı cihad’ açılmasını öneren) Oriana Fallaci’ye vaktiyle övgü düzerken iyiydi de şimdi aynı görüşler Breivik manifestosunda karşınıza çıkınca mı kötü oldu? Destek verdiğiniz dünkü düşüncelerin bugün arkasında duramamak, korkaklıktır!”
11 Eylül saldırıları ardından yazdığı “Öfke ve Gurur”, “Aklın Gücü”, “Fallaci, Fallaci ile Söyleşiyor” manifestolarında “üstün Batı uygarlığını koruma adına”,“İslam Avrupa’yı ele geçirmeden biz İslamı Avrupa’dan kovalım” mesajını veren ünlü yazar Fallaci, yaşamının son döneminde böylelikle popülaritesine popülarite katmış; kitapları Batı ülkelerinde kapışılmıştı.
Yalnız İtalya’da, piyasaya çıkan her cildi “1 milyon”dan aşağı satmayan Fallaci’nin söylemlerinden çok farklı şeyler söylemeyen Breivik’ten “vebalı”mış gibi şimdi bucak bucak kaçan Avrupa’nın bilumum “faşo”, “ırkçı”, “popülizm hayranlarına”; Borghezio işte düşülen derin “açmazı” hatırlatıyor: “Ben dün neysem oyum. Samimi olmayan sizlersiniz. Sizi gidi takıyyeciler!” demeye getiriyor.
Borghezio olayı, Avrupa’nın her yanında yükselişe geçen aşırı sağ partilerin girdikleri “yukarı tükürsen bıyık, aşağı tükürsen sakal” durumuna tipik bir örnek.
Anders Behring Breivik’in 1500 sayfalık külliyatında, döne döne “hayranlık” belirttiği İslam düşmanı Geer Wilders başta olmak üzere Avrupa’nın en “baba” popülistleri ve ırkçıları bir bir şimdi; “Breivik mi? Hâşâ! Tanımıyoruz!” yapıyorlar.
Putin dahi, Breivik manifestosuna kendine gösterilen teveccühler önünde vakit geçirmeden tutum almak ve sözcüsü vasıtasıyla “Bunlar birer hezeyandır. Bizimle uzak yakın ilgisi olamaz!” açıklaması yapmak gereğini hissetti.
Fransa’da cumhurbaşkanlığı seçimine hazırlanan Marine Le Pen keza, Wilders gibi, 24 saatten fazla süre kulağının üzerine yattıktan sonra, “vahşeti lanetlediğine dair” ağzında bir şeyler geveledi.. .
Avusturya’nın “Özgürlük Partisi” lideri Heinz-Christian Strache ivedelikle ortaya çıkıp; “Saldırıyı biz de kınıyoruz” dedi. Ancak bir tehdit sallar gibi, hemen şunu da ekledi: “Solcular, sakın ola Breivik meselesini malzeme yapmaya yeltenmesin!”
Münferit olay, meczup edebiyatı
On yıldır engel tanımaksızın sürekli yükselen Avrupa sağı, Oslo katliamı ile beklenmedik biçimde kontrpiyede kaldı.
Breivik tasavvurlarına hayli yakın olmakla birlikte çünkü “bir caniyle aynı fotoğrafa girmek görüntüsünü” kendilerine yediremiyorlar.
Almanya’dan “Der Spiegel” bu durumu “Avrupa’nın popülistlerinin savunmada olmaya hiç alışık olmadıkları, arkada bıraktığımız son bir haftada ortaya çıktı” diyerek özetliyor:
“Eski Kıta’da, entegrasyon sorunlarının demografik tarafı öne çıktıkça; popülist saldırılarının da tonu yükseliyordu. Bu retoriğin ortamından popülistler şimdi kendilerini soyutlanmak peşinde. Bu nedenle, Breivik hadisesinin ideolojik kökenlerine ilişkin soruları cevapsız bırakmayı yeğliyorlar.”
Avrupa sağı bu çerçevede Breivik’e, “münferit olay” ve “meczup” gözlüğüyle yaklaşıyor.
Breivik’in bir numaralı kahramanı Wilders; “Suçlunun manifestosu onun bir deli olduğunu göstermeye yetiyor!” diyor ki; bu, bire bir Breivik’in avukatı Geir Lippestad’ın da söylemi. Lippestad bir adım ileri giderek, “Müvekkilim ‘akli dengesi bozuk’ tanımını kabul etmezse, kendisine başka avukat bulsun!” diyor.
Sadece Norveç canavarının avukatı ile Avrupalı popülistler değil, yıllarca Müslüman dünyasıyla bağlantılı olan herkesi “Bin Ladin” şablonuyla değerlendiren ana akım medyadaki hâkim görüşler de bu yönde.
Medyanın da, “saldırıları yaratan düşünce ortamını” yargılamak yerine, “meczup Breivik” formülüne iltifat ettiği görülüyor.
Avrupa’nın bu konuyla dürüst, derinlemesine yüzleşme yapmak çabasına girişeceğine dair henüz bir emare yok. Umarım karar vermek için erkendir ve gelişmeler beni yanıltır.
Nilgün Cerrahoğlu/Cumhuriyet
Yorum Gönder