AKP’nin “Claudia Ablası” yandaşların bacısı bir kızmış bir kızmış ki sormayın gitsin.
“Sorarım bunun hesabını” demiş “Benim Tayyip Bey’le hukukum var, sık sık konuşuruz” demiş.
Adalet Bakanı da buyurmaz mı “Burası yol geçen hanı mı, öyle elini kolunu sallayan gelecek?” diye.
E haklı valla. İşin kuralı budur, kıyakçılığın sonu ayakçılıktır.
Son seçime kadar Claudia Abla gibilerine çok ihtiyaç vardı, şimdi kalmadı. “Demokrasinin, özgürlüklerin” kraliçesi, “Büyük Türkiye dostu” Claudia Roth oldu mu sana “Elini sallayan” biri.
Yandaşların, maskelilerin, örtülü AKP’lilerin rakı masasından kalkıp da bir kere bile sormadı ki ablamız Türkiye’nin gerçek demokratlarına, hukuka saygılı insanlarına “Yahu neler oluyor bu ülkede?” diye.
Varsa yoksa yandaşlar, maskeliler.
E onların Türkiye ile pek dertleri yok ki, anlattılar ablaya AKP’nin nasıl “Yeni bir Türkiye” yarattığını “Bundan sonra askerin sesinin kısılacağını” söylediler, “Demokrasinin Türkiye’ye yerleştiğini” ileri sürdüler.
Elin Alman ablası ne anlasın, hepsi de Türkçe konuşan okumuş çocuklar anlatınca, bu sözleri Türkiye gerçeği zannetti, eh “demokrasi kraliçeliği” de hoşuna gidince “Helal sana be Tayyip” kervanına o da katıldı.
Kendini bu tosunlara kaptırınca, söylenenleri de gerçek zannedip “Gideyim bari hapisteki iyisinden iki gazeteci ziyaret edeyim” deyiverdi.
Vay ablam vay. “Sen kendini sömürge valisi mi zannettin de öyle canın istediğinde cezaevine gireceksin” diyen savcı dikiliverdi karşısına. “Yassak hemşerim!”
Claudia Abla esti, gürledi, köpürdü. Yoook öyle demokrasi hukuk için falan değil “Ben bir Alman milletvekiliyim, bu ne iş” diye öfkelendi aslında.
Gerçi “izin” geldi gelmesine de, abla sinir küpü olup Silivri’den uzaklaşınca “Geri dönemem şimdi o kadar yolu” dedi.
Yaaa gördün mü demokrasi kraliçesi sevgili Claudia ablam; bir kere kulak versen bu ülkenin “gerçek sesine” öğrenecektin demokrasinin hukukun ayaklar altına alındığını, korku imparatorluğu kurulduğunu. Öyle “elini kolunu sallayarak” hapishanenin yolunu tutmazdın, “üstün Alman” ırkının onurunu zedelemezdin.
Şimdi öğrendin mi ablacığım. Sana söylendiği gibi “Yeni Türkiye” mi gelmiş, “ileri demokrasi” mi kurulmuş.
Gani Yıldız’dan
Özel Harekât Timleri terörle mücadelede yeniden görev alıyor. Umarız 90’lı yıllarda olduğu gibi, “terörle mücadele” adı altında “işkence ve faili meçhul terörü”ne sebep olmazlar!
Washington’da bulunan Arap-Amerikan Enstitüsü’nün araştırmasına göre Türkiye, Arap dünyasında “in” olmuş. Anlaşılan eksenimizdeki kayma bu “İn-çık”a sebep oldu: Batı dünyasından “çık”tık, Arap dünyasına “in”dik!
Beyoğlu’nda belediye ile işletmeler arasındaki “masa krizi” devam ediyor. Kurdukları kriz masalarıyla ünlü yöneticilerimizden, masa krizini çözecek bir kriz masası bekliyoruz!
Burhan Kuzu’ya yumurta atan gençler hakkında, “Kamu görevlisine görevini yaptırmamak amacıyla cebir kullanmak” iddiasıyla dava açılmış. Acaba mutfaklarımızda, özellikle pasta ve kek yaparken kullandığımız “cebir” yüzünden bizim hakkımızda da dava açılır mı?!
Merkez Bankası Başkanı, “İşsizlik azaldı, vatandaş kazandığını güle güle harcasın!” demiş. Vatandaşın aklına iş ararken ağlayan anası gelirse harcarken gülmesi zor olabilir!
Ramazan pidesinin fiyatı 4 yıldır değişmiyormuş. Her yıl sadece 1 aylık bile olsa “fiyat istikrarı” güzel şey!
Yeni hizmete giren İstanbul Adalet Sarayı, görünümüyle adliye binasından çok alışveriş merkezini andırıyormuş. Umarız alışveriş merkezine benzer tek yanı görünümü olur!
Depresyonun zengin hastalığı olduğu ortaya çıkmış. Fakir hastalığının ne olduğunu ise uzun süredir biliyorduk; enflasyon...
Haftanın fıkraları
Bu pazar yine Yıldırım Tuna fıkraları ile sizleri baş başa bırakmak istiyorum;
Evdeki eksik
Öğretmen sınıfta “Evinizde ihtiyacınız olan şeyleri söyleyiniz ” diye bir konu ortaya atmış. “Bizim evimizde bilgisayar eksiğimiz var öğretmenim” diye söz almış Mary, “Teşekkür ederim Mary, bilgisayar evimize yararlı bir ihtiyaçtır” demiş öğretmen ve hemen yanındaki Bill’e dönmüş “Sen söyle bakalım evinizin neye ihtiyacı var?” diye. “Bizim evin hiçbir şeye ihtiyacı yok öğretmenim” diye cevap vermiş Billy. “Hiç olur mu öyle şey yavrum?” demiş öğretmen hayretle. “Vallahi öğretmenim” demiş Billy, “Hatta geçen akşam ablam eve ‘Yeni erkek arkadaşım’ diye yüzü gözü boyalı üstü yarı çıplak bir Kızılderili getirdi, babam onu görünce ‘Haydaaa.. Tamam anasını satayım evimizde bi tek bu eksikti’ dedi..!”
Kim hızlı
3 oğlan çocuğu birbirleriyle babalarının ne kadar “hızlı” olduğu konusunu tartışıyorlarmış. “Benim babam sporcudur” demiş biri, “Bir ok atıp koşmaya başlasa oktan önce hedefe varır.” Diğer oğlan “Benim babam avcıdır” demiş “Silahını ateşleyip koşmaya başlasa mermiden önce kesin orada olur...” Üçüncü oğlan ilk ikisini dinledikten sonra “Çocuklar siz ‘hız nedir?’ gerçekten bilmiyorsunuz” demiş övünerek, “Benim babam devlet dairesinde memurdur, mesaisi akşam saat 6’da biter, ama 4’te gidin vallahi pijamalarını giymiş evde dizi izlerken bulursunuz..!”
Mayo
Şişko kadın kendine mayo almak için gittiği mağazanın altını üstüne getirmiş, sonunda üzerine uyan tek parça parlak, sırtı siyah, önünde boynundan aşağı kadar beyaz desen olan bir mayo bulabilmiş, mağazanın soyunma kabininde denedikten sonra fikrini almak için aniden perdenin arasından çıkıp kocasına sormuş “Nasılım?” diye. “Hiii..! Aa?.. Çok ilginç... Ama, ama..” Kadın “Ama ne?” demiş sinirlenerek. “Ama bence kenarlarda değil de açıklarda falan giy, aynı katil balinalara benzemişsin, etrafta çoluk çocuk olur, vallahi plaj birbirine girer!..”
Farketmez
Yaşlı annemin işitme yeteneğini büyük ölçüde kaybettiğini hissedince durumu hemen babama aksettirdim, “Biliyorum, biliyorum hayatını etkileyecek bir şey değil bu” dedi, “Önceleri ne desem dinlemezdi, şimdi ise dinleyemiyor .”
Bütün gün mü?
Nikah töreni, gelinin babası kızına bütün kilise boyunca refakat edip onu müstakbel eşinin yanına getirmiş, damadın üzerinde smokin sırtında bir golf çantası, “Aa?.. Ne bu?” demiş gelin duvağının arkasından, “Yok artık?” demiş damat şaşırarak, “Sakın bu merasim bütün bir günümüzü alacak falan deme bana..! ”
Can Ataklı/Vatan
Yorum Gönder