Norveç’teki akıl almaz katliam insanlığın zihnini uzun süre işgal edecektir ve etmelidir de.
İnsanlık caniliğin pek çok türüne tanık oldu. Fakat bir tek kişinin böylesine bir planlama yaparak uygulamaya koyması ve hedeflediği sonuca ulaşması pek de görülmüş şey değil.
Yaşadığımız dünyada bu caniden bir kahraman yapılması da şaşırtıcı olmaz.
Hem de sadece düşündaşları tarafından değil, belki onlardan daha çok, çarpıcı haber ve para dışında herhangi bir ahlaksal değere sahip olmayan medya tarafından…
Zaten bu yazı biraz da bununla, daha doğrusu bunu da içeren genel bir değersizleşme olgusuyla ilgili.
İnsanın değersizleşmesi olgusuyla…
***
Akıl almaz katliam bana “Kuzuların Sessizliği”ni anımsattı.
Aynı kibirli, kendini beğenmiş, yaptığı iş üzerinde titizlikle çalışan, psikopat katil…
Ve kuzu kuzu boyun eğmeseler de, ona karşı koymaktan aciz, zavallı kurbanlar…
Avukatının söylediğine göre bu kadarını kendisi de beklemiyormuş.
Sonuç onu bile şaşırtmış.
Gerçekten de şaşılacak şey.
Adadaki katliamı öğrendiğimde aklımdan geçen ilk düşünce, bu kadar genç insanın, silahlı ve ne kadar profesyonel de olsa, bu caniye nasıl karşı koyamadıkları, onu nasıl olup da etkisizleştiremedikleri oldu…
Bu olgu da bir bakıma, bu yazıda irdelemek istediğim konudan çok bağımsız değil…
***
Norveçli caninin, bu ülkede ve genel olarak Batılı dediğimiz ülkelerde yükselen ırkçı, faşist, yeni Nazi hareketlerin, akımların, partilerin bir ürünü olduğunda kuşku yok.
Bunu hemen herkes söylüyor.
Zaten bu konuda tezleri olan birinden söz ediyoruz…
Fakat benim asıl üzerinde durmak istediğim, o hareketleri de doğuran arka plan.
Bence asıl onu irdelememiz gerekiyor.
***
Bu arka plan, aklı başında herkesin bildiği ve yazıp söylediği gibi, kapitalist - emperyalist sistemdir.
Dünya kapitalizminin işi tıkırında olsa, Batılı dediğimiz toplumlarda az ya da çok refah içinde yaşamaya alışmış kitlelerin yaşam standartları bakımından tehlike çanları çalmasa, yabancı düşmanlığı böylesine yükselişe geçmezdi.
Batılı işçi, emekçi, orta tabaka insanı, üstelik başka yaşama biçimlerine ve farklı inançlara sahip yabancıların gelip ekmeklerine ortak olmasını artık istemiyor.
Üstelik bu yabancılar tehlikeli insanlar…
Batılı dediğimiz insan bunları düşünürken, ait olduğu ülkelerin bu yabancıların ülkelerini yüzlerce yıl talan etmiş olduğunu, bu yabancıların köle olarak çalıştırılıp sömürüldüğünü, onların yoksul kalmış olmalarında ve bu günkü Batı düşmanlıklarında başlıca sorumlunun yine Batı ülkelerinden başkası olmadığını aklına getirmiyor.
***
Şimdi beni ilgilendiren asıl konuya, insanın değersizleşmesi, daha doğrusu değersizleştirilmesi olgusuna gelmek istiyorum.
Kapitalist sistem için insan tüketici olmak dışında bir değere sahip değil.
Bu insanın üretici olarak bile fazla bir değeri yok, çünkü makine onun yerine üretiyor…
Burada çok ilginç bir paradoks söz konusu:
Değersizleştirilen insan, benzerlerinin oluşturduğu sürünün bir parçasıdır…
Fakat aynı zamanda da kendini benzersiz zanneden, kibirli, aşırı bireyci bir zavallıdır…
Çifte bir yabancılaşmadan söz ediyorum…
Sistem bakımından, topluluğun (sürünün) sıradan bir parçası, fakat kendini benzersiz zannettiği için de toplumcu olamayan, zavallı, yapayalnız bir birey…
Bu çelişkili durum bence, günümüz insanının, özellikle de Batılı dediğimiz insanın kimlik özetidir…
***
Norveç’teki akıl almaz katliamın arka planında bunları da görmemiz gerek…
Kapitalist - emperyalist sistem insanı değersizleştirdi…
Hümanist ve toplumcu değerleri yok ederek insan tekini hem bir sürünün değersiz ve kimliksiz bir parçasına, hem de kendini benzersiz zanneden, kendine tapınan, zavallı, yapayalnız bir bireye dönüştürdü…
Hümanist ve toplumcu değerlerin yok edildiği bir dünyada günün birinde böyle bir bireyin ortaya çıkarak dünyaya kendince bir düzen vermeye kalkışması çok da anlaşılmaz bir şey değil…
Sapkınlığın bireysel, kişisel kökenleri olduğu kuşkusuz.
Norveç’teki caninin özel yaşamı irdelendiğinde bunun ipuçları görülebilecektir…
İdeolojik açıklamalar da kuşkusuz gerekli ve açıklayıcıdır…
Fakat asıl sorumlu, insanı değersizleştirip sürüleştirirken aynı zamanda da sapkın bireyselliklere ortam hazırlayan kapitalist - emperyalist sistemin kendisidir…
Bu sistemin, insanlığı bugüne kadar yaşanmış olanlardan çok daha büyük yıkımlara sürüklemekte olduğundan kuşku duymamak gerekiyor…
Ataol Behramoğlu/Cumhuriyet
Yorum Gönder